Köle

4 0 0
                                    

Sabah uyanınca ilk iş yüzümü yıkamak olmuştu. Kardeşimin tatlı sesleriyle salona doğru ilerledim. Kahvaltımız hazırdı.

- Jessica! Come here.

- I am coming mama, wait!

Ve tahmin ettiğiniz gibi ben Türk değilim. Tüccar babam arada sırada Osmanlı'ya gittiğinde Türkçe'yi ondan öğrenmiştim. Babam ayrıca Fransa'ya Çin'e, Rusya'ya da giderdi. Kültürlü ve oldukça ünlü biriydi. Bu kadar mutlu uyandığım, neşeli olduğum bir günü kim bozabilirdi ki? Ailecek olduğumuz pazar günlerinden biriydi.

Tam giyinip salona yemeğe doğru giderken, dışarıdan çığlık ve silah sesleri geldi.

- Mama?! What are these sounds? MAMA?

- Jes, be quiet and come here, now!

Annemin, kardeşimin ve babamın tek bir kelime bile etmemesi beni oldukça korkutuyordu.

Salona gittiğimde annemin ve babamın kardeşimi arkalarına aldığını, birinin kapıyı zorladığını duydum.

Kapıyı büyük bir gürültüyle 3 adam ve 1 kadın kırıp içeri girdi. Kardeşim çığlık atıp ağlamaya başladı. Annem bağırdı.

- JESSİCA, ANNA! GET OUT HOUSE! RIGHT NOW.

Evi basan adamlardan biri;

- Hiç bir yere gitmiyorlar. Jessica sen misin?

-Ben.. E-evet?

Arkadaki kadın bana doğru ilerleyip kolumu sıkarak çekti ve evden çıkardı. Küçük kardeşim korkudan kendini kitlemişken, iki adam annemle babamın bogazına bıçak dayamıştı. Babam bağırmaya başladı.

- JESSİCA'YI ALAMAZSINIZ!

Bunu söylediği gibi babamın ölmesi bir oldu. Adam babamın boğazını kesti.

-BABA! HAYIR!

Ben evden büyük bir gürültü ile çıkarılırken, annem evi çığlıklarıyla doldurmuştu. Kardeşim arkamdan koşmaya başlamıştı. Annem bir bana bir de yerde kanlar içinde yatan babama bakıp çığlıklar atıyordu.

Beni neden evimden koparmışlardı? Gözlerimden yaşlar akarken son kez kahrolmuş aileme baktım.

Bir kaç saat sonra gözlerimi açtığımda akşam olmuştu. Suyun sesinden bir gemide olduğumu anladım.

- NEREYE GETİRDİNİZ BENİ! PİSLİKLER!

Bu sözleri söylememle kendimi yerde bulmam bir oldu.

- Sen kime pislik diyorsun? Kimin gemisinde olduğundan haberin var mı senin?

- Zarar verme ona! Paşa onu hususi getirtti. Kellemiz gider.

Onlara tiksinir gibi baktım. Kıyafetlerinden Osmanlı'nın adamları olduğu anlaşılıyordu. Babam... Beni ülke ülke gezdirirdi. Onun sayesinde bu pislikleri tanımıştım.

- Atın denize beni! Atın! Siz alçaklar!

- Bana bak kadın! Köle diye satarım seni kendine gel!

Arkadan bir kadın geldi. Giyimi pek güzeldi, durumunun da iyi olduğu belliydi.

+ Ne bu sesler? Hadsiz!

- Ben...

+ Birazdan varacağız. Eğer gemiden indiğimizde tek kelime eder, saygıda kusur edersen baban gibi boğazını keserim. Şimdi kes sesini!

Sustum. Gözyaşlarıma hakim olamadan oturdum ve geride kalan annemi, kardeşimi düşündüm. Siyah saçlarım darmadağınık, yüzümde lekeler, vücudumda morluklar, aklımda tek birisi vardı. Babam...

+ Yürüyün, iniyoruz.

Kadın kolumdan sertçe tutup beni önüne doğru sürükledi. Kim bilir beni nerelerde satacak, namusumu kimin ellerine teslim edeceklerdi...

- Ben... Nereye g-

+ Tek kelime bile etmeyeceksin demedim mi hatun?! Düş önüme.

Kadının dediğini yapıp yürümeye başladım. Gece olmuştu bile. Üstüme siyah bir pelerin giydirip büyük bir saraya götürdüler.

+ Bana bak, oraya gittiğimizde herkesin önünde eğileceksin, zinhar saygıda kusur yok. Canını alırlar. Kim ne derse yapacaksın!

+ İçeride hünkarımızın kardeşi Gülbahar Sultanımız ve Ahmet Paşamız bekliyorlar. Saygılı olacaksın!

Başımı önüme eğip yürümeye devam ettim. Saraya girdiğimizde bir adam ve bir kadın bekliyordu.

G: Hoşgeldiniz. Bu muymuş tüccarın kızı?

B: Evet sultanım. Bu kız.

A: Yarın için hazırlayın Beliz. İyice temizleyin. Saraya gönderin. Bir de sahip çıkın. Başına bir şey gelmesin.

B: Emredersiniz paşam.

Adının Beliz olduğunu öğrendiğim kadın Yasemin isimli bir kıza seslendi.

B: Yasemin. Alın hamama götürün. Temizleyin. Bakımından sorumlusun.

Yasemin denilen kızın yanına gittim. Hamama gittiğimizde bana bir lif bir de tas verdiler.

Y: Kimsin sen? Ne için geldin?

J: Benim adım Jessica. Ben bilmiyorum ne için geldi buraya.

Y: Nerden geldin?

J: Ben.. Venedik.

Y: Burada mı kalaca-

J:Kurtar beni...

Ağlamaya ve yalvarmaya başladım. Kendimi tutamadan kızın ayaklarına kapanıp yalvardım.

J: Ne olur? Kurtar beni... Evime gidelim... Lütfen..

Y: Elimden ne gelir hatun?! Birisi duyacak... Sessiz ol!

J: Ne yapacak ben burada? Yardım...

Bir kaç dakika yıkanıp hamamdan çıktıktan sonra Yasemin beni bir odaya götürdü.

J: Ne yapıcaz burada?

Y: Giyineceksin. Ve yarın padişahın sarayına hazırlanacaksın.

J: Ben bilmiyorum orada ne yapacağım. Kimse yok.

Y: Ne yani bilmiyor musun?

J: Ne bilmiyor ben?

Y: Halvete gideceksin orada. Paşamız seni padişaha hediye etti. Şanslısın.

J: Ben hediye miyim Yasemin? Ben insanım...

Y: Burada kimseyi insan yerine koymazlar. Giyin ve uyu.

Yasemin odadan çıktıktan sonra yatağa ve verilen kıyafetlere baktım. Ben burada insan değildim. Asla da olmayacaktım.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşk, İntikam, ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin