Ölüme son 3 devam kısmı..."Cemre, sakin!" diye bağırdı Tufan Bey. Çığlık atıyordum. Sesim kısılmıştı. Dizlerimin üzerine çökmüştüm. Yerde otururken telefonu hiç durmadan duvara vuruyordum. O kadar sert, o kadar öfkeli vuruyordum ki parçalanan camlar gözlerime kaçmasın diye gözlerimi kapatmıştım.
Öfkeyle telefonu duvara vurdum. "Allah!" dedim çığlık atarak. "Senin!" Daha hızlı vurdum. "Belanı!" Telefonu yere fırlatıp avuç içlerimi duvara sertçe geçirdim. "Versin! Allah senin belanı versin! Orospu çocuğu!"
"Tamam!" dedi sonunda beni arkadan kavrayarak. "Tamam! Dur artık! Ellerin kanayacak!"
"Bırak!" diye çığlık attım. "Bırak beni! Bırak!"
Tufan Bey kollarının arasına aldı beni. Dizlerimin üzerinde haykırarak ağlıyordum. "Orospu çocuğu! Tüm herkese rezil oldum! Aileme! Okuluma! Herkese!" diye çığlık attım.
"Şşt," dedi saçlarımı severken. Gözlerim kapalı, yerde öylece onun kollarının arasında kalakaldım. Bağırdım inleyerek. "Tamam," dedi sakince. "Tamam sana yemin ederim onu bulacağım. Tamam mı?"
İçeriye takım elbiseli iki adam girdi. Tufan Bey yerde oturmuş saçlarımı severken başını onlara çevirdi. "Çıkmıyor mu IP adresi?"
"Hayır efendim. Deniyoruz ama. Mesaj attık müşteri gibi, şansımızı öyle deneyeceğiz."
"O herifi bu geceye kadar bulacaksınız," dedi ve bıkkın nefes verip beni sarmaladı. "Bulacağım onu. Söz."
"Nasıl yollar?" dedim yere öylece bakarken. Tükenmiştim. "Nasıl yapar ya bunu? Nasıl?" Gözlerimi kıstım. "Çok saçma," dedim yere bakarken. "Nasıl benimle bağ kuracak? Bu şekilde yapamaz ki."
Yapıyor muydu yoksa?
Gözlerim açıldı. Nefesimi tuttum. Katilin kollarında olduğumu düşündüm bir anda. Tufan Bey. Hızla kollarının arasından kurtuldum ve burnumu çekerek ayaklandım. "Ben kahve istiyorum." dedim. Oturduğu yerden öylece bana bakarken ayaklandı. "Siz de içer misiniz Tufan Bey?"
Ani ruh değişimim onu şaşırtsa da belli etmemeye çalışarak başını olumlu salladı, "İçeriz tabii." Hizmetliye seslendi. Şekerli kahve istediğimi söyledim. O da sade istedi. Hemen sonra etrafa bakındım.
"Tufan Bey bahçede mi içsek?"
Başını olumlu salladı. Bahçeye ilerlediği sırada durup bana döndü, "Gelmiyor musun Cemre?"
"Ben lavaboya gidip geleceğim. Siz gidin." dedim. Önüne dönüp bahçeye çıktığında koşarak üst kata ilerledim. Telaşla yatak odasına bakındım. Bir sürü oda vardı. Her biri özenli ve kullanılmıyor gibiydi. Bir tanesinde dizüstü bilgisayar gördüm. Hızla sandalyeye oturup bilgisayarı açtım. Şifresi vardı tabii. Etrafa bakındım. Odadan çıkıp giysi odasını buldum. Dolapları, askıları her yeri incelediğim sırada kapı açıldı.
"Cemre?"
Nefesimi tutarak ona döndüm. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Ne yapıyorsun?"
"Şey," dedim dolaba elimi sürtüp. "Şapka arıyorum. Dışarıya çıkacağım. Yürüyüşe." Gözlerimi kıstım. "Şapkanız var m? Saçlarım bozulur, hava çiseliyor."
"Şapka," dedi merakla dolaba doğru bakıp. "Şemsiye var. Olur mu?"
"Neden?" dedim hızla. "Şapka takmaz mısınız?"
"Yani," dedi üzerine bakıp. "Öyle çok tarzım bir şey değil. Babamdan kalma bir fötr şapka var yalnızca. O da senin tarzın olmayabilir," dedi üzerimi incelerken. "Her şey yolunda mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOZ YAĞMURU | texting
Teen FictionCemre, ölmek isteyen ve bu nedenle kendine kiralık katil tutan genç bir kızdır. Yine de para ödediği bu adama bir türlü inanmaz. Dolandırıldığını düşünür. Ömrünün son yedi gününde onu öldürecek katilin ona bıraktığı ipuçlarını takip ederek katili b...