-47-
Günler hızla geçerken ve tüm dertlerden uzak bu evde dinlenirken canımın sıkılacağını söyleselerdi inanmazdım ama sıkılıyordum işte. Dergileri kurcaladım, camdan dışarıyı seyrettim ama manzara aynı manzaraydı. Televizyonda da doğru düzgün bir şey yoktu. Zaten bu dağ başında çeken çok az kanal vardı. Yemek tarifleri veren bir kanala sarmıştım son günlerde ama yemek becerilerime olumlu bir etkisi olduğunu sanmıyordum. Geçen gün yaptığım Ezogelin Çorbası topak topak olmuştu.
Kumandanın tuşlarına yeterince eziyet ettikten sonra "Gülgün'ü bile özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi." diyerek televizyonu kapattığım sırada kapıdan içeri kucağında kırdığı odunlarla Carlo girmişti.
Odunları şöminenin yanındaki boşluğa bıraktıktan sonra "Sıkıntını giderecek bir fikir verebilirim." derken ses tonu imalı mıydı yoksa bana mı öyle gelmişti anlayamadım.
Yüzümü buruşturdum "İğrençleşme." derken. Bana ahlâksız teklifte bulunmasına mı kızayım yoksa yaralı olmasına rağmen kendine dikkat etmemesine mi bilemedim. Sanırım hiçbir şey olmamış gibi davranması daha sinir bozucuydu ama ben yine de "Ayrıca yaralısın." diyerek omzunu hatırlatmaktan çekinmedim.
Kaşları havalanan adam sanki o ana kadar sevişmeyi kast etmiyormuş gibi masum bir ifadeyle "Belki de satranç oynamaktan bahsediyordum? Neden ilk edepsiz şeyler geliyor aklına?" derken beni suçlu çıkarmaya niyetliydi.
"Karşımdaki edepsiz biri olduğu içindir." diyerek ters ters baktım ve söylendim. "Bir de yaralı hâlinle-"
"Ha aramızdaki tek engel yaralı oluşum yani?" Tek kaşı havalanan adamın çapkın bakışlarını üzerimde hissettiğimde çıplakmışım gibi geldi. Hırkamı önümde birbirine kavuşturdum.
"Carlo, kes sesini." Gücenmiş bakışlarımı ondan çektim ve dışarı baktım. "Seninle burada kalıyorum diye her şey yolunda sanma." Bana yaşattığı onca şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi onu affetmeyi kendime yediremiyordum sanırım.
Aslında bir yanım gerçekten onu affetmek, ona yeni bir şans vermek istiyordu. Çabasını görüyordum ve takdir de ediyordum. Ama yeniden aynı şeyleri yaşamaya gerçekten gücüm yoktu. Hem de bu kez kucağımda bir çocukla. Şimdi en azından ona karşı bir beklentim yokken her şeye yeni baştan başlamak daha kolaydı. Ancak birini arkanızda sanıp arkanızı döndüğünüzde onu yerinde bulamamak çok daha büyük bir hayal kırıklığı demekti.
Carlo bu kez sululuktan son derece uzak, ciddi bir ifadeyle yüzüme baktı. "Sanmıyorum zaten." dedi dürüst bir ses tonuyla. "Her şeyin yolunda olması da gerekmiyor aslında." Yeni farkına varmış gibi kaşlarını çattı adam. "Farkında değil misin, biz ilk defa hiç olmadığımız kadar dürüst ve yakınız birbirimize."
Bu doğruydu. İlk kez önümüzde sıralanan duvarların yıkıldığını, birbirimizi çırılçıplak tüm zayıflıklarımızla gördüğümüzü inkâr edemezdim. Maskeler yoktu, kimlikler ve kişilikler gerçekti. Carlo'nun o ketumca sakladığı aile sırları da yoktu artık aramızda. Garip bir güven veriyordu bana her geçen gün.
Yüzündeki umut emarelerini ve samimiyetini görebiliyordum. "Bu büyük bir gelişme değil mi? Artık benim ve hayatım hakkında her şeyi biliyorsun. Bilmemen gerekenleri bile."
Adamın aklımdan geçirdiğim düşüncelerle ikna etmek üzere olması gerçekten beni bile şaşırtmıştı. İlk tanıştığımızda ona karşı öyle bir çekim hissediyordum ki aramızdaki şeyi bozmaması için, benden gizlediklerini anlatması için neredeyse yalvarıyordum. Şimdi yalvardığım ve istediğim o noktadaydık. Garip. Ben değil, o beni ikna etmeye çalışıyordu artık. Kötü haber, başarmak üzereydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADEH (+18)
Narrativa generaleUYARI: Bu hikâyede kötü örnek teşkil edebilecek davranışlar ve yoğun miktarda cinsel içerik bulunmaktadır. ❝ Açık konuşmak gerekirse hayatımın aşkını nerede bulacağımı pek düşünmemiştim. Ve tabii onunla bir kumarhanenin önünde üzerine kusarak tanışa...