Diyelim ki ben gerçekten bir saksıyım.Duruyorum(!)İçimde yarıma kadar toprak hatırı sayılacak cinsten de kaliteli gübre var. Dışım seramikten ve güzel deniz manzaralı bir camın önüne koyulmuşum. Tepemde de bir orkide fidesi. Zengin saksısıyım ben.Bir de antika oldum mu...
Kafama yediğim kâğıt topuyla düşüneceklerimden sıyrıldım. Gerçek bir saksı olsaydım şu an ki hayatımdan daha iyi bir yaşantım olacağı kesindi.
Edebiyat dersi boyunca Mr.Sheakspeare'in öğütlerini dikkatle dinledim.Bu adama bayılıyordum.Evet öğretmenlere yalakalık yapan tiplerdenim.Yani sadece edebiyat hocama karşı.Aslında hocayla sesli bir iletişime bile geçmedim şu zamana kadar.Tek iletişimim "buradayım" demek olmuştu.Ama Mr.Sheakspeare'e hep gizli gizli gülümserdim.(Yani en azından gülümsemeye çalışırdım).Sanırım benimki gizli yalakalıktı. Bu zeki adamın esprilerini ve iğnelemelerini çok az kişi anlardı ve onlardan biri de bendim.
Dersin ortalarına doğru kalemimle tıkır tıkır dediklerini yazıyordum ki sınıfın fısıltılı sesini bir ses kesti.
-Saksı?
Mr.Sheakspeare'di.Kalemimi yavaşça bırakıp gümbürdeyen kalbimle ona baktım.Tüm gözler üzerimdeydi.Sanki tenimi aşındırıyorlardı.
-E-evet?
Vaov .Dedi iç sesim.Cevap verebilmiştim.
-Sayfa 122'deki parçayı bize okur musun?
Benimkine benzeyen gözlüğünü düzeltip gülümsemişti. Gülümsedim.Ya da denedim diyelim.İfademin kabız olmuşum gibi olduğundan emindim.
Parçayı okumalıydım! Ama bu...Daha fazla ve daha fazla sesli kelime demekti.Yutkundum.Boğazıma sanki bir toz topağı takılmıştı.Sayfayı açarken kalbimin gümbürtüsü giderek bir davulu andırıyordu.
-Hadisene Saksı!Güzel sesini duyalım biraz(!)Dedi arkadan bir ses.Büyük ihtimalle Cazibe'ydi.
-Sessizlik! Diye uyardı tüm sınıfı Mr. Sheakspeare. Herkes susmuştu çünkü edebiyat hocamızın intikam yöntemleri arasında koca simitleri andıran sıfırlar bulunuyordu. Sessizliğin ortasında gümbür gümbür atan kalbim ve terleyen ellerimle kalakalmıştım. Derin bir nefes aldım.Sadece oku dedim kendi kendime.
Tam ağzımı açmıştım ki
-1 asır oldu mu? Yoksa yeni Çağ falan mı atladık?Dedi bir Diğerleri üyesi.Ona, Amigo Kızıyız Herkesle Yiyişiriz kızlarından biri kıkırdayarak karşılık verdi.Bunun üzerine bir hastalık gibi herkes aynı anda gülmeye başladı.Aptallar Korosu'nun klasik ilahisi kulaklarımdaydı.
Bir an Mr.Sheakspeare'le göz göze geldim.Bana masum küçük bir köpek yavrusuymuşum gibi bakıyordu.Bana böyle bakılmasından nefret ederdim.Ama acınası bir durumdaydım işte!Kıkırtılar azalmaya başlamıştı ki bağırdı.
-Bu kadar yeter yoksa hepinizi sözlü yaparım hem de hemen!
Kıkırtılar bıçakla kesilmiş gibi kesildiğinde ona minnettar bir şekilde gülümsemeye çalıştım.(Bu konuda hala berbattım.)Fakat aynı zamanda bana tekrar okutmamasını umuyordum. Yine de kalbim hala gümbür gümbürdü.
-Romeo sen oku evladım.
Dedi bir an sonra.O kadar rahatlamıştım ki...İç sesim bana fon müziği veriyordu.
Oh, oh , oooh yıtttım!Yırttım, yırttım, yııııırrrrtttttııııımmmm!
Romeo'nun şairane sesi sınıfta yankılanırken gözlerimi sayfaya diktim ve içimden ona kadar saydım. Kalbimin ritmi düzene girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKSI(Tamamlandı)
Teen FictionO, durağanlığın vücut bulmuş hali,konuşmaktan aciz, pesimist ve mazoşist... O, bir anti-sosyal ve öz güvensiz... O, aslında toplumdaki büyük bir sınıfın sadece bir üyesi... O genel olduğu kadar özel de ve sıradan olduğu kadar farklı da... O, camın ö...