hellö güzelliklerim !!
sürpriz !!!
vallahi sürpriz !!!
bu bölümü rahat yazdım, iki arada bir derede yazamam ben normalde ama bu bölümü yazarken kelimeler aktı gitti. arada oluyor böyle
ve bu tarz bölümler benim taa kalbimden geliyor gibi hissediyorum
umarım okurken keyif alırsınız 🧚🧚
ps: önceki bölümün oy sınırı henüz geçilmemişti ama biliyorsunuz benim prensibim yazdığım şeyi sizden sakınmamaktır, yazdıysam ve içime sindiyse yayınlarım. bu bölüm için de oy sınırı belirlemiyorum, oy sayısının benim için bir sayı olmadığını bilin lütfen. bana sizin varlığınızı gösteriyor, o yüzden önemsiyorum, yoksa sayıların canı cehenneme
hiç yorum yapmasa da her bölüm okuyan kişileri biliyorum mesela
ve bu bilme hissi, birileri okuyor hissi beni motive ediyor. yazdıklarımın motivasyonumla çok yakından alakası var. bazen en yazmak istemediğim anda tek bir yorum beni yeniden heveslendiriyor.
yine konuşasım tuttu ama zaten beni umursamayanlar coktan direkt bölümü okumaya gecmistir shshdhdhr kalan sağlar benimle 💖💖 direkt bölüme geçenleri de burayi okuyanları da ayri ayri seviyorum, hepinizi seviyorum
hadi gittim ben, öpücüklerimle, iyi okumalar
***
"Rengi çok çirkin."
"Çok ince, üşürsün."
Alper'den ve Nildeniz'den aynı anda gelen tepkilerle elimdeki gri gömleği hışımla kenara attım. "Siz beni çıldırtmak mı istiyorsunuz?"
Kanepeye yayılmış, kucağındaki Kaymak ile oynayan Alper suratıma bile bakmadan kafasını itirazla iki yana salladı. "Yavrum üşürsün diyorum üşürsün, yayla havası senin bildiğin gibi değil."
Aynı saniyelerde Kaymak'a doğru uzattığı ipin ucundaki oyuncağa Kaymak patisiyle dokunmayı başarınca keyifle güldü. "Aferim lan sana, aferim!" diyerek çocuğun kafasına kafasına vurdu.
Karşı tekli koltukta koltuğun kolçağından ayaklarını sarkıtarak oturmuş manga okuyan Nildeniz ise "Bunu ne zaman almıştın ki? Baya çirkin." dedi, moda yorumcusu olası tutmuştu bugün.
Kenardaki gömleği elimle gösterdim, "Dünya para verdim buna ben, siz de Ceydayla çok beğenmiştiniz geçen sene!" dedim çaresizce.
Akşam Rize'ye uçuşumuz vardı, valiz hazırlamaya çalışıyordum. Kabin bagajıyla gitmeye karar verdiğimiz için küçük valizime az ve öz birkaç parça almam gerekiyordu ama karşımdaki ikili yardımcı olmuyordu.
Alper göğsüne yatırdığı Kaymak'la oynayıp bana yayla havasının soğukluğunu anlatıyordu, Nildeniz de sırf uyuzluğundan kafamı karıştırmaya çalışıyordu. Çünkü Rize'ye Alper'in ailesinin yanına gidecek oluşum onu rahatsız etmişti, gitmemi istemiyordu. "Bugün ailesiyle tanışan yarın evlenir de!" şeklinde şımarık bağırışlarıyla tepkisini göstermişti.