Bölüm 30- Acı ve tatlı...

4 1 0
                                    

YAZGI BOZBEYLİ
07 Temmuz 2019

Bu gün ailemizin en mutlu günüydü.Nazlı ve Yamaç'ın düğün günüydü.Günler akıp gidiyordu.Gerçekten kabul etmem gerekir ki normal bir günümüz geçmiyordu bir türlü.Artık hızına bile yetişemiyordum bazı olayların öyle düşünün.

Haftalar önce Çınar Eda'ya saldırmıştı.En başınsan beri takıntısının farkındaydım ama bu kadar delireceğini hiç tahmin edememiştim.Babası gibi o da ihanetinin bedelini canıyla ödedi,olması gerektiği gibi.Kimseye bir şey demeden aileden kenara çıkmadan babam onu da aile mezarlığına babasının yanına gömdürmüştü.Yengem ve Esin oldukca harap haldeydiler ama onlarında bir kere gelip mezarı ziyaret etmesine izin vermişti babam.O da,abim de Esra yengemi İstanbuldan uzak tutmaya oldukcakararlıydı.

Azra İstanbula dönmüştü.Asım ve Cevat beyin dosyası savcılığın kararıyla savcı Azra Erdenete verilmişti.Yani bizim tanıdığımız adıyla Azra Soysalana.Çocukluk arkadaşım,sırdaşım bazende aynı yaşta olmamıza rağmen bana ve Eda'ya gerçek bir abla olan o kıza.Eskiden gözlerinin içi gülen,bir karıncanın üstüne basdığında göz yaşı döken o kız gitmiş sanki yerine ruhsuz,cansız,donuk bakışları olan o kadın gelmişti.Azra bizim eski Azra değildi.

Dedim ya tam bir ablaydı diye.Evet öyleydi.Bizim derdimizi dinler,hep bir çıkar yol gösterir akıl verirdi de bir kez olsun ağzını açıp benim de böyle bir derdim var demezdi.Biz de hep düşünürdük hayatı güzel,güllük gülüstanlık diye.Değilmiş...
Esas olaysa yıllar önce yaşanan o hadiseyle bağlıydı.Tek bir şey söyleyeyim siz kendiniz anlayın.Timur Albora da İstanbula kesin dönüş yapmış,Yıldırım'ın teklifiyle de masaya oturmuştu.Başta sadece kardeşinin düğünü için gelse de sonrasında kararını değiştirmişti.O kadar kötü şeyler yaşamıştık ki,bu bir ayda yer yerinden oynamıştı resmen

Gözlerimi midemin ağzıma gelmesiyle açtım.Kendimi banyoya zor yetiştirip dün öğlen yediğim iki lokmayı,akşam zar zor içtiğim bir bardak suyu dışarı boşaltdım.İki üç gündür mide bulantılarım çoğalmıştı.Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra odama geçtim.Yatak boştu,uyandığımda da öyleydi.Bir haftadır her gece olduğu gibi Pars yine çalışma odasındaydı.Bir haftadır öğlen uyuduğu iki üç saatlik uykularla ayakta durmaya çalışıyordu.

Üstüme sabahlığımı giyinip odadan çıktım.Kolüdorun sonundaki çalışma odasının kapısı hafif aralıktı.Pars telefonla konuşuyordu.

"Timur beni delirtme!! Siktiğimin şerefsizi geldi benim masama oturdu!!! Ben hiç bir şey yapamadım neden,çünkü sikik silahları millileştirip o satışı yapamıyorum!! Beynim patlayacak artık,"

Bir hafta önce masadaki toplantıya Sınırsızlarla baskın yapmıştı Cihan.Avrupalı taraftaşlarla,İstihbarat başkanı Zafer Karadumanla anlaşma yapmıştı şerefsiz! Pars'ın eli kolu bağlıydı,yapacak küçük bir şey arıyordu,ün küçük bir çare.Zafer denilen o haydutun CIA için çalıştığını biliyorduk da,avrupalıların böyle ihanet edeceğini hiç tahmin edememiştik.

İçeriden gelen kırılma sesiyle aralık duran kapıdan içeri girdim.Masasının başında ellerini masaya yaslayıp başını yere eğmiş öylece duruyordu.Derin soluklarıyla omuzları haraket ediyordu.Aldığım nefesten,atdığım adımın sesinden anlardı benim geldiğimi de şimdi beni fark etmemişti bile.Yanına yaklaşıp ellerimi omuzlarına koyduğumda irkilse de derin bir nefes çekti içine.

"Ne yapacağım ben? Nasıl yapacağım?"mırıldandı kendi kendine.Asıl ben ne yapacaktım onun bu bitkinliğiyle? Bir çare bulamuyordum.

Zorluklardan YıldızlaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin