Hayat hiç ummadığımız zamanlarda çok zorlu sınavlar yapar. Bazen öyle kötü anlar yaşarız ki, tam o an her şeyin bittiğini düşünürüz. Ama biri gelir ve o, sana öyle bir sarılır ki yeniden nefes almaya başlarsın. O kişi tüm hayatını değiştirir. Yeniden gülmeye, neşe dolu olmaya başlarsın. Ancak elinden tutan, sana sarılan kişi seni hayal kırıklığına uğrattığı an....
İşte o zaman gerçekten düşersin ve düştüğün yerden kalkman için bir ümidin bile kalmaz...Sabahın ilk ışıklarıyla ve gardiyanların her zamanki sesiyle gözlerimi açtım. Bir süre boş boş tavana baktıktan sonra ayağa kalktım. Dün kızlarla çok güzel vakit geçirmiştik. En azından benim için öyleydi. Geldiğimden beri ilk defa daha iyi hissetmiştim. Onlar bana iyi gelmişti. Birbirimizin hapishaneye gelme hikayelerini, hayatta yaşadığımız zorlukları ve burada birbirimizin yanında olacağımızla ilgili sohpetler etmiştik.
Ve hamile olduğumu Cavidan ağzından kaçırdığı için öğrenmişlerdi. İlk başta korksamda beklediğim tepkiyi vermemişlerdi. Aksine yanımda olduklarını ve bizi koruyacaklarını söylemişlerdi. Uzun uzun da Baha'nı sövmüş ve ona daha kötü şeyler yapmak istediklerini söylemiştiler.
Aklıma gelen şeylerle içime bir hüzün çöktü. Keşke onları hapishanede değilde normal hayatımda tanısaydım. Belkide o zaman hiç birimiz burada olmazdık.
Düşüncelerimi def etmeye çalışarak üzerime kıyafetlerimi giyip hücreden çıktım. Her kes aşağıda dizilmişti. Yanlarına indim. Garip şeyler dönüyor gibiydi. Kızları gördüğümde yanlarına geçtim. Onlara dönüp sordum.
"Bir şey mi oluyor?" Eylül anında cevap verdi.
"Yeni müdür geliyormuş. Her kes onu konuşuyor. Bu gelecek diyorlar ama belli değil. Ay neyse hadi acıktım gidelim yemek zamanı zaten. Hem sen aç kalmamalısın Lavinia". Sadece kafamı sallamakla yetindim. Demek müdür geliyordu. Umarım o gün hücrede ölü bulunan pisliğin dosyasına bakmazdı. Eğer bakarsa o zaman gerçekten biterim çünkü bıçak taki parmak izimi görürdü.
Ben düşüncelere dalmışken yemek katına çoktan gelmiştik. Hepimiz bir şeyler alıp oturmuştuk. Ve oturduğum yerde küçük paket vardı. Kaşlarımı çatarak baktım. Bu da neydi?
Kimseye çaktırmadan paketi masanın altında açtım. Elime gelen şişeyle az çok anlamıştım. Dün Marsel mide bulantım için ilaç alacağını söylemişti muhtemelen oydu. İlacın üzerinde yapıştırılmış bir not vardı.
Sabah yemekten önce bir tane.
"Marsel"Evet doğruydu gerçekten dediği gibi ilacı halletmişti. Ama ona hala kızgındım işte. Şişeni açıp çabucak bir tane içtim. Ardından ilacı cebime koydum.
Hızlıca etrafa baktım neyseki bu gün her kes müdürü konuştuğu için kimse etrafa bakmıyordu. Bakma isteğime engel olmayarak Marsel'e baktım. Bu kez bakmıyordu. Ama sanki bir şeye sinirli gibiydi. Yine o buz gibi bakışlarıyla bakıyordu etrafa ama bu defa düşünceli gibiydi.
En sonunda bana bakmıştı. Sanki bir şey yapmak istiyor gibi bakıyordu. Dayanamıyormuş gibi ayağa kalktı ve hızla yanıma geldiğinde şokla ona baktım. Ne yapmaya çalışıyordu?
Bir anda kolumdan tutup beni kaldırmasıyla kızlar bize döndü. Onlara bir şey yok dercesine baktım. Kolumu Marsel'den çektim. "Ne yapıyorsun?" dedim anında.
Tekrar kolumu tuttuğunda bu kez direnmedim. "Hiç bir şey söyleme benimle gel". Bu kez diğerleri de bize bakıyordu. Diğerleri dediğim her kes...
Bir bu eksikti zaten. "Marsel delirdin mi sen? Her kes bize bakıyor üstelik gardiyanlar ne olacak?" dediğimde sinirle soludu.
"Hiç kimse umurumda değil Lavinia! Kimse bir şey yapmaya ve ya söylemeye cüret edemez rahatladın mı?! Şimdi benimle gel". Ne vardı sanki direkt nereye gidiyoruz diye söyleseydi yani?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNFAZ hapishanesi
Romanceİnfaz hapishanesi. Dünyaca meşhur, insanların kısaca dilinde ölüm hapishanesi. Bu hapishaneye giren hiç kimse yaşayarak çıkmamıştı çünkü burası ölümün gerçekleştiği insanların, daha doğrusu suçluların infaz olunduğu hapishaneydi. Lavinia ise tesadüf...