Beyaz polo yaka tişörtümün düğmelerini kapatırken bir yandanda aynada kendimi süzüyordum.Bu akşam Barışla birlikte Türkiye'nin şirket camiasından ileri gelen ailelerin bulunacağı bir yere davet edilmiştik.Aslında bu tarz yerlere gitmekten pekte hoşlanan bir insan değildim, daha sade ve sessiz ortamlar genel olarak tercihimdi.Ama hem Barışın işi hemde babamın şirketinin olması beni oraya gitmeye zorunlu kılıyordu.
"İsmail, kravatım nerde biliyo musun?"
"Dolabın ikinci gözünde gömleklerin arasında vardı bi tane"
Arkamda dolanan adamın çıkardığı sesleri dinlerken aklımdaki düşünceleri durdurmaya çalışıyordum. Barışla yaklaşık beş aydır evliydik. Ülkemiz yavaş yavaş bu tarz evliliklere izin vermişken babalarımızın anlaşması ve Barışın'da yoğun isteğiyle sade bir nikahla dünya evine girmiştik.
Herşey o kadar hızlı olmuştu ki, şu an sakin kafayla düşününce ne kadar da yanlış yaptığımın farkina varıyordum.
Barışı sevdiğim için bu birlikteliği kabul etmiştim, herşeyi açık açık konuşmak varken bir anda karar alınmış ve kendimi nikah masasında bulmuştum. Hiçbir ayrıntıyı gözünden kaçırmayan ben, Barışın beni sevmediğini fark edememiştim.
İlk gecemizde ona, onu sevdiğimi fısıldarken aniden benden uzaklaşmış gözlerinde büyüyen korkuyla gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı
"İsmail, saçmalama biz işimiz için evlendik ne sevmesi, ne anlatıyosun sen"
Fark ettiğim gerçekle acı bir şekilde yüzleşmiştim bir gecede.
O günden sonra bende yerimi bilmiş, beni sevmeyen bu adamla saygı çerçevesinde yaşamaya karar vermiştim. Anlatması bu kadar kolay olan bu olayı aşmak tabiki de zor olmuş geride bir ömür boyu sızlayacak bir yürek bırakmıştı bende.Oflayarak arkamda beliren adamla beynimi tüketen düşüncelerimden sıyrıldım.
"Kravatım takamadım bir türlü, rica etsem sen takar mısın?"
Aynada son kez üstümü düzeltip arkama döndüm. Kravatı bana uzatıp boynuna yetişmem için kalçasını kırarak biraz eğilmiş ve ellerini arkamdaki masaya yaslamıştı
"O kadar kısa değilim eğilmene gerek yoktu"
Gülerek söylediğim sözle onunda dudakları kıvrılmış ve omuz silkmişti.
Hızlıca kravatını bağlayıp yüzümü inceleyen adama baktım.Hayırdır dercesine tek kaşımı kaldırdığımda onunda kaşları yukarı doğru havalandı.
"Sen ne sürüyosun yüzüne, parlıyo böyle"
Bakışlarını dudaklarıma indirip sözlerine devam etti
"Dudaklarında falan pespembe, çatlak yok"
İlgili tavrına karşı burnumdan nefes vererek güldüm.
"Kendime bakıyorum Barış ne olacak, krem falan sürüyorum"
Alt dudağını yalayarak olduğu yerde doğruldu."Banada sürsene, magazinciler gelir kesin güzel çıkayım fotoğraflarda"
Bu tatlı hallerine gülerek arkamdaki masadan nemlendiriciye uzandım. Parmağımın üzerine biraz krem sıkıp nokta halinde yüzüne kondurdum.
"Gözlerini kapa, dikkatimi dağıtıyosun"
Dediğim şeyle derin bir nefes vererek gözlerini kapattı.
Hâlâ ondan etkilendiğimi anlıyordu, hâlâ onu sevdiğimi biliyordu.
Kendi acizliğime gülmek istedim, o kadar aptaldım ki babamın bile bildiği bu gerçeği anlayamamış aşk evliliği yaptığımızı düşünmüştüm.
Kremin kapağını kapatarak arkamı döndüm. Yüzümün düştüğünü görsün istemedim.
"Dudaklarıma sürmeyecek misin?"
Az önce yaşadığım duygu değişimi ve konuştuğu için enseme vuran nefesiyle yutkunarak boğazımı temizlemeye çalıştım.
"Lip balımı kendi dudaklarıma sürüyorum Barış, kullanmak istemezsin bence"
Derin bir nefes vererek masanın kenarında duran lip balımı alarak konuştu.
"Seni iğrenmediğimi ne zaman öğreneceksin?"
Hızlıca lip balımı dudaklarına sürüp tekrar yerine koydu. Geri çekilmeden önce yandan bana bir bakış atarak konuştu.
"Çıkalım artık, geç oldu."
☘️☘️
İlk kez fic yazmayı deniyorum hatam varsa affedin arkadaşlar 🤧
Devamı gelecek inşallah yani öyle umuyorum skkfkskfk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mio dolce amore
Teen Fictionİsmail Yüksek • Barış Alper Yılmaz Ficim tamamen kendi hayal ürünümdür. Gerçek hayatta birini rahatsız etmek yada hakaret etmek amaçlı değildir. Maksat eğlence olsun. İyi okumalar <3