Bizim taraftan tetiği ilk çeken Sehun oldu.
Tıpkı söyledikleri gibi iyi bir nişancıydı ancak refleksleri oldukça yavaştı. Silahından ardı ardına çıkan kurşunlar içeri dalan adamlardan birinin bacağına diğerininse koluna isabet etti. Onları bilerek öldürmemişti.
Baekhyun ve arkadaşı arkama geçerken silahımı önümde kaldırdım. Hyungwoo'nun söylediği gibi hedef aslında Sehun'du ancak bize doğru gelen tüfekli adamlar farklı bir izlenim bırakmak ister gibi bize doğru başarısız atışlar yapmıştı.
Kurşunlardan biri, içgüdüsel olarak beni önünde ileri geri çekişten Jongin yüzünden kolumu sıyırdı. Kolumdaki yanma hissi tarifsizdi ancak onun dışında gerçekten küçük bir sıyrıktı.
Baekhyun başını kaldırıp bana baktı. Sanırım yaralandığımı fark etmişti ancak bunun üzerine bir şey söylemek yerine Jongin'in ellerini üzerimden çekti. "Napıyorsun? Silahını kullanması lazım."
Sözleriyle birlikte birkaç kez ateş ettim. Bize doğru gelen adamları yere indirmeye yeterliydi. Ancak söz konusu göze girmek olduğu için Sehun'dan farklı olarak onları yaralamak yerine ölümcül yerlerinden vurdum.
Sehun'un kurşunu bitmişti ve etrafı silahlı adamlarla sarılıydı. Gerginlik nefeslerimin daha düzensiz bir hale gelmesine neden oldu. Onu aradan çekme olayının öldürmek olduğunu böyle fark etmiştim.
O anda, bir karar verme gereksinimi duydum. Ya Sehun'un yanına gidecek ve bir pislik olmasına rağmen onun sadece yaralanarak kurtulmasına neden olacaktım ya da ölecekti. "...Kahretsin!"
Baekhyun ve Jongin'i evin içerisine götürmesi için diğer korumalardan birine devrettim. "Onları içeriye götür. Acele et!"
Sonrasında olan her şey hızlıydı. Sehun'un yakınındaki iki adamı hızlıca indirdim ve ona bana yedek olarak verilmiş sarjörlerden birini uzattım.
İlk başta ne olduğunu anlayamadı. Şaşkınlıkla yüzüme bakıp yanlış görüp görmediğine emin oldu sonrasında ise elimden kaptığı gibi ateş etmeye başladı. Yavaş yavaş sonunda üç kişi, iki kişi ve bir kişi derken kimse kalmadı.
Sehun'un yüzündeki ifade giderek düştü. Gömleğinin üzerinden görebildiğim kadarıyla karın bölgesinden yaralanmıştı. Kan izi giderek dağılırken ilk şok etkisini birkaç saniyede atmıştı.
Etrafımızda öylece dikilen korumalara baktım. "Hala neyi bekliyorsunuz? Ambulans çağırsanıza." Aynı zamanda Sehun'u destekliyordum ama onlar öylece bakmaya devam etti.
"Hayır."
"Ne demek hayır?"
"Dışarıya saldırıya uğradığımız bilgisini veremeyiz."
"Ne?" Bu insanlar kafayı yemişti. "Onun kan kaybından ölmesine izin mi vereceğiz yani?"
"Bir numaralı kural der ki; zamanı geldiğinde ardında birini bırakabilmeyi bileceksin." Baekhyun'un kibarlıktan oldukça uzak olan sesi arkamdan yükseldiğinde yüzüne baktım. "Sikmişim kuralını!"
Aniden yüzümün yanında bir şey sallandı. Sehun'un kanlı eliydi. "Küçük bir sıyırık sadece."
"..."
"Duydun mu? Ölmeyecek. Bu kadar olay çıkarmana gerek yok." Küstah olduğunu söylememe gerek var mı?
Bir şey demedim. Benim bildiğim kadarını bilmiyorlardı o yüzden üsteleyerek açığa çıkmak yerinde kabullenmeyi tercih ettim.
Ortadaki sözde karışıklığın nihayet bir çözüme ulaşmasıyla birlikte Sehun'u içeriye götürmem söylendi. İçeriye sadece birkaç kez sandalyeleri dışarıya taşımak için girmiştim dolayısıyla bana nereye gitmem gerektiğini söyleyen yine Sehun'du.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Face Of A Killer || Chanbaek
AksiBir cinayet tam olarak ne zaman işlenmiş kabul edilir? Öldürme düşüncesi aklınıza ilk düştüğünde mi yoksa eyleme geçtikten hemen sonra mı? Bana kalırsa... parası ödendikten hemen sonra. *Chanyeol'un ağzından yazılmıştır.