"Çok güzel oldu Jimin!"
Koliyi yere bırakarak Taehyung'un dediğini başımla onayladım. Babamı aramamla 1 hafta geçmişti. Şu 1 hafta içerisinde aramamıştı. Şimdi ise evi Taehyung'la ve hizmetlilerin yardımı ile temizlemiş, eşyaları yerleştirmiştik. Kendimi koltuğa atıp gözlerimi kapattım. Çok yorulmuştum.
"Jungkook sana yazdı mı?" Tae'nin dediği ile gözlerimi açtım. "Hayır yazmadı. Bende ona yazamıyorum. Yine çekiniyorum." Taehyung gözlerini devirip yanıma oturdu. "Chim sadece bir mesaj atacaksın. Ne olacak sanki?" Bilmiyorum dermişçesine kafamı salladım. "Çok yorgunum Tae. Şu an hiç Jungkook'u düşünemem." Deyip gözlerimi tekrardan kapadım. "Yalana bak. Kaçıyorsun. Sen uykunda bile Jungkook'u düşünürsün." Haklıydı. Düşünmeden edemiyordum ki. "Mutfağa gidiyorum bir şey istiyor musun?" Kafamı hayır anlamında salladığımda oflamıştı. Sinirlenmişti.
Tam kendimi uykunun kollarına teslim edecekken zilin ardı ardına basılmasıyla gözlerimi açtım. Kim bu kadar zile basardı ki? "Ben bakıyorum!" Diye Taehyung'a seslenip kapıyı açtım karşımda annemi görmeyi beklemiyordum. "Anne! Hoşgeldin." Deyip sıkıca sarıldım. Özlemiştim. "Hoşbudum aşkım." Havanın soğukluğundan hemen içeriye aldım. "Anne seni hangi rüzgar attı? Beklemiyordum." "Yoğun olan dönemlerim bitti sayılır. Hem hayırlı olsuna gelemeyecek miyim ben?" Güldüm. "Anne o anlamda mı dedim ben. Aşk olsun." Gülümseyip mutfaktan gelen Taehyung'a baktı. Taehyung şaşırarak anneme baktı. "Anne!" Diye bağırıp annemin üstüne atladı. Ah, evet gerçekten atladı. "Taehyung'um benim yakışıklı oğlum. Nasıl özlemişim seni." "Bende özledim. Çok şaşırdım anne." Geri çekilip bana baktığında gülümsemiştim. "Ne içersin anne? Kahve? Çay?" Bi süre düşündü. "Aslında bir şey içmeyeceğim. Jin'in kafesine gidip içmeyi düşündüm. Onu da çok özlemiştim. Bana sadece evi gezdirsen yeterli." Başımla onayladım. "Bu gece kalırsın dimi?" "Evet oğluşum kalacağım." Sevinerek yerimde zıpladım ve öptüm. "O zaman hemen dolaştırayım evi sonra da hazırlanıp çıkarız." Annemin elini tutarak evi dolaştırmaya başladım.
-
''Anne Jimin'in evi nasıldı? Bana sadece resimlerde gösterdi. Gerçekten merak ediyorum.''Jin hyung anneme bu soruyu sorarken gözlerimi kapadım. Sohbet ediyorlardı. Bu aralar çok yorgun hissediyordum. Baş ağrılarım şiddetlenmiş ve ağrı kesici içmeme rağmen geçmiyordu. Kafenin kalabalık olması da etkendi. ''Jungkook geldi bebeğim.'' Tae'nin kulağıma fısıldamasıyla gözlerimi fal taşı gibi açtım. Gözlerimle Jungkook'u arıyordum. ''Hani nerede Tae?'' gözlerimi Taehyung'a kitledikten sonra. Gülmesiyle beni kandırdığını anlamıştım. Kolunu vurup dudağımı büzdüm. ''Küstüm.'' ''Ahahaha Jimin. Çok komik gözüküyordun.'' dediğiyle gözlerimi devirip annemle Jin hyung meraklı gözlerle bize bakıyorlardı. ''Ne oldu?'' anneme cevap verecekken Taehyung'un söz söylemesiyle cümle kuramadım. ''Jungkook'a hala aşık anne. Uyanması için Jungkook'un geldiğini söyledim de heyecanlandı.'' Panikleyip Taehyung'un yine koluna vurdum. ''Ya Jimin vuruyorsun da canım acımıyor güzelim.'' sırıtarak söylediği cümleye midem bulanıyormuşçasına taklit yaptım. ''Jungkook'a hala açılamadın mı oğlum?'' Annemin sorduğu soruyla bi süre cevap vermedim ve kahvemden bir yudum aldım. ''Hayır anne açılamadım. Cesaret edemedim.'' Başıyla onaylayıp gülümsedi. ''Ama bir şeyler oldu gibi.'' Meraklı gözlerle bana baktığında ensemi kaşıyıp Jungkookla neler yaşadığımı anlattım.
''Bir haftadır ne o sana yazıyor ne de sen.'' Kafamı salladım. Moralim bozulmuştu. ''Jimin üzülme belki böylesi daha iyidir.'' Jin hyung'a bakıp gülümsedim. Evet belki benim için daha iyisiydi. ''Oğlum. Benim güzel oğlum. İçinden ne geçiyorsa onu yap. İster sevdiğini itiraf et ister etme. Bu senin tercihin.'' gülümsedim. Derin bir sessizlik olmuştu ve bende kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Arkadaşlarım ve annem arabadayken kötü olduğumu anlamışlardı ama bir bahane uydurup geçirmiştim. ''Anne kalksak olur mu? Hem saat on oldu.'' telefonumu göstererek. Beni onaylarmışçasına kafasını sallayıp kalktı. Taehyung ve Jin hyungla vedalaşıp arabaya geçecektik.
''Yah! Anne ben sürerdim.'' ''Jimin! İyi gözükmüyorsun. Ben sana demedim mi hastaneye git diye?'' Koltuklara oturarak kemerimi bağladım. Haklıydı. Gitmemiştim. Arabayı sürmeye başladığında bi gözünün bende olduğunun farkındaydım. ''Neden sözümü dinlemedin?'' ''Anne iyiyim çünkü birşeyim yok.'' bıkkınlıkla nefesini verdi. ''Jimin iyi değilsin. Kendini görmüyor musun? Bahanelerle arkadaşlarını geçiştirdiğinin farkındayım ama ben senin annenim unutma. Sende bir şey varsa ben bunu anlarım.'' sustum. Bir süre geçtikten sonra elini tuttum.
Sessiz geçip gidiyordu yolculuğumuz. Ta ki yine başımdaki ağrı şiddetleninceye kadar. Çığlık attım. Başımı ellerimle bastırdım. ''Oğlum!'' Anneme cevap veremiyordum. Gözlerim yanıyordu. Arabayı durdurmuştu. ''Jimin! Noluyor?! Başın mı ağrıyor?!'' Anneme güçsüzle bakıp cevap verecekken kendimi kaybettim. Her yer karanlıktı.
Son duyduğum annemin çığlıklarıydı.
Yazım hatalarım varsa affola.
<3