10. Bölüm

22 1 0
                                    

Selamm 10. Bölümden herkese merhaba! Şimdi sıra bölümde :)

Sabah saat 07.00 civarında alarm sesiyle uyanıp, lavabo işlerimi ve kıyafet kombinimi tamamlayıp iştahım olmadığı için kahvaltı yapmadan hastaneye gittim.

Odama geçip önlüğümü giydim ve ayaklarımı masaya uzatıp telefonda takılmaya başladım.

Bu saatte hastanede güvenlikler ve temizlik personelleri haricinde çok bir kişi olmazdı. İş saatleri : 08.00 - 19.00 arasıydı. Nöbet haricinde falzası veya eksiği yoktu.

Balon patlatma oyununa başladığımda onunla ilgilenirken kapımın tıklanmasıyla dikkatimi oyundan alıp kapıya verdim.

"Girin." Deyip hafif sesimi yükselttim.

Kapım açılıp içeriye Caner bey girdiğinde neden buraya geldiğini sorguladım.

"Günaydın." Dedi yüzündeki küçük gülümsemeyle bana. Caner bey benimle yaşıt bir genel cerrahtı. Oda doktor olalı bir sene oluyordu ve işinde oldukça iyiydi.

"Günaydın Caner bey," Neden geldiniz demenin fazla kaba olduğunu düşündüğümden "Bir sorun yok umarım?" dedim.

"Hayır, hayır bir sorun yok. Sadece size bir şey söylemek için geldim buraya."

"Tabii, oturun lütfen. " Deyip masamın karşısındaki koltukları gösterdim. Caner bey oturduğunda konuşması için yüzüne baktım.

"Biz kendi aramızda, doktorlar olarak size 'hoşgeldin' şerefine bu akşam yemeğe çıkalım diyoruz. Yani, tabii siz de isterseniz."

Fazlaca kararsız kaldım. Ama tam anlamıyla güvenmezsem sorun çıkmaz dedim.

"Her gelen doktora yapılır mı bu? Yanlış anlamayın, eğer öyleyse seve seve fakat değilse, beni ayıran ne?"

"Haklısınız, fakat her gelen doktor sizin kadar başarılı ve nam salmış değil. Tam bu noktada sizi her gelen doktordan ayıran bu oluyor sanırsam."

Girdiğim ameliyatlar, yaptığım kariyer ve söz konusu olan başarılarımla Türkiye ve bir kaç ülke çapında tanınan bir doktor olmam tabiiki beni herhangi bir doktordan ayırırdı ve benimde duymak istediklerim bu olsa gerekti.

"İnsanları nasıl ikna edeceğinizi iyi biliyorsunuz. Nerede ve kaçta buluşuyoruz?"

"Telefon numaranızı alsam daha kolay haberleşebiliriz diye umuyorum?"

Cebimden telefonumu çıkartıp numarasını yazması için ona uzattım. Telefonu alıp ekranı açtığında sempatik bir gülüş peydah oldu yüzünde.

"Balon patlatma? Süpersin ya."

"Nesi varmış Caner bey?"

"Bey mi? Hadi ama Cemre, şirket veya ofiste çalışmıyoruz. Saatlerimizi birlikte geçiriyoruz biz burada, bir samimiyet aradığımdan değil fakat böyle hiç içime sinmiyor."

Bunu flörtöz bir tavırla değilde gayet içten bir şekilde söylediğini biliyordum.

Dikkatli bakarsanız Samimiyetini görebilirsiniz.

Hiçbir sakınca olduğunu düşünmedim ve onu onayladım.

"Peki, Caner. "

O sırada kapım tıklatıldı. "Girin."

Kapıyı açıp içeri giren bedenin burada ne işi vardı? Yaralanmış mıydı? Kurşun mu? Bıçak mı? Çok mu acımıştı?

Ben bunları düşünürken komutan buraya çatılmış kaşları ve sert bakışlarıyla bakıyordu.

Caner gülemseyerek,

"Ben gideyim o zaman, hastanede bizden başka kişi de yok zaten. Numaranı da aldım, akşam görüşelim. "

dedi ve odadan çıktı.

"Komutanım? İyi misiniz? Canınız çok acıyor mu? Yaranız nerede? Otur lüt-"

"şşşt, tamam sakin ol. İyiyim ben." Dedi ve pantolonunu çıkarmaya başladı.

la noliğiii noliğiii?

Hemen arkamı dönüp "komutanım ne yapıyorsunuz?" diye olabilecek en mantıklı soruyu sordum.

"Pantolonumu çıkartıyorum diye yorumladım ama yinede sen bilirsin." Aslında o kadar da mantıklı bir soru değilmiş.

"ha.. Şey , tamam o zaman."

Erkeksi bir gülüşün ardından "Çok işimiz var daha seninle. " Diyen bir mırıltı duydum.

"Doktor hanım beni tedavi etmeniz gerekiyor. Buraya dönecek misiniz yoksa davetiye mi bekliyorsunuz?"

"Ayy komutanım, çok özür dilerim."

Deyip hemen ondan tarafa döndüm ve gözlerimle belden altını taradım. Sağ bacak baldırı kısmında bir bıçak yarası gördüğümde hemen dolabımdan ekipmanları alarak sedyenin önüne geldim.

Narkoz iğnesini elime almışken beni durdurup, "Kalsın, küçük zaten." dedi.

"Acır ama?"

"Ne olmuş acıyorsa?"

"Acımasın ama?"

"Acısa da olur ama?"

İstemediğini anladığımda elimden bir şeyin gelmeyeceğini bildiğimden ilk önce bölgeye pansuman yapmaya başladım.

Daha iyi bir verimlilik için hafif bölgeye doğru eğildiğimde onun elinin saçlarımı topladığını hissettim.

Kahretsin ki çok yanlış bir pozisyondu bu!

Sesimi çıkartmayıp pansumanı bitirdiğimde kafamı kaldırıp ona baktım.

Hoş, o zaten buraya bakıyormuş.

"Şimdi dikiş atacağım, fazla acıyacak."

Kafa salladığında dişlerini sıkarken kırılmaması adına boynuma bağladığım fuları çıkartıp "Ağzına al şunu." diyerek ona uzattım.

İtiraz etmeden dişleri arasına aldığında olabilecek en nazik ve hassas şekilde dikiş atmaya başladım.

Dikiş bittiğinde ağzındaki fularımı çıkartıp "Akşam? Nereye gideceksin o herifle?" Diye sordu.

Ona bakmadan bölgeye krem sürerken yanıtladım. "Yemeğe."

"Evde yemek yiyemiyor musun sen doktor hanım? Ne diye elin herifleriyle yemeğe çıkıyorsun?"

"Fazla özele girmiyor musunuz komutanım?"

"Az bile dedim ben. Hiç gözüm tutmadı o adamı, ibnelere benziyor!"

Bilinmeyen Bir Kadın : Asker - Yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin