2.BÖLÜM: KAPALI KAPI

7 3 0
                                    


İntikam ve sevgide kadın erkekten daha barbardır. - Friedrich Nietzsche

10 dakikadır kapıda bekliyorduk. Gökay denen pisliğiğin artık kaç kere zile bastığını sayamaz hale gelmiştim. Biraz daha beklersek pişik olacağım yani, o derece bir sıcak vardı bugün gökyüzünde.

"Üf, buda açacaksa açsın be. Biraz daha bulunduğum şu konumda durursam kafayı sıyıracağım ona göre! Arasana kardeşim arkadaşını, hayır yani sonra ben deli oluyorum."
Dedim. Ha, evime gitsem desem nerede olduğumu bilmiyorum, konumdan baksam telefonumun şarjı %02. Evet evet, bildiğimiz yüzde iki. Peki bunun sonucunda ne oluyor? İlke kafayı yemiş bulunuyor!

"Oradan bunu düşünememiş gibi mi gözüküyorum?"

"Evet. Hatta sadece düşündüğün gibi değil, kronik bir gerizekalı gibi de gözüküyorsun. Ah, yada belki öylesindir ha? Kim bilir." Dedim ard arda gözlerimi kırpıştırıp psikopat bir katil gülüşü yaparak.

"Ya sen şakamıs-" Tam sözünü bitirecekti ki telefonu çaldı. "Çok şükür." Rahat bir nefes verdim. Çok şükür dediğine göre arayan Demir olmalıydı. Telefonu açtı ve sol kulağına yasladı.
"Demir, abi neredesin sen? Ağaç olduk kapıda orospu çocuğu, açsana kapıyı!"

Kaşları baya bir çatıktı. Yüzündeki damarları görebiliyordum. Sözleri kadar sert bakışları vardı. Nefesi ile dövüyordu sanki çocuğumu. Bir anda ciddileşti. "Nasıl yani? Şakamısın lan sen, niye haber vermiyorsun gerizekalı! Kaç dakikadır kapıdayım lan haberin varmı? Kapat!" kapat! Demişti fakat kendisi kapatmıştı. Sonra ben deli oluyordum. Önce aynada kendisine bakması gerekiyor-
du.

"Ne diyor?" Diye sordum merakla. Stresten tırnaklarımı yiyip, kapıya pusmuştum. Yada korkmuştum. En son babam çocukken bağırmıştı bana. Gökay bana değil Demir'e bağırmıştı belki ama ben 11 yaşımdayken ondan habersiz sevgili yaptığım için bana bağıran babamı görmüştüm. O zamandan beri kimse ne yanımda bağırmıştı, yada bana karşı. 17 yaşımdayken annem ve babam vefat etmişti. Yetiştirme yurdunda kalmıştım. Ama pes etmedim. Çalıştım, çabaladım ve üniversiteyi kazandım. Haftasonları garsonluk yaptım, gündeliğe gittim.Geçimimi farklı yollar ile sağlamaya çalışmıştım. Hayatımın en zor dönemleriydi benim için. Ama kalbim için.. En yakın arkadaşım Dicle'yle aynı üniversite ve aynı yurt hatta aynı odadaydık. Birbirimize iyi, kötü zamanlarda destek olmuştuk hep. Herkesin sırtını döndüğü dönemde Dicle bana göğüs germişti. Biz artık arkadaş değil kardeştik. Belki de kardeşten de öte.

"Yurtdışındaki ofiste personeller olay çıkarmış. Beni aramışlar ama duymamışım."

"Ee, sonuç?"

"Kapıda kaldık." Dedi boş ve anlamsız gözlerle.

"Ne! Çabuk beni evime götürüyorsun." Dedim sinirle. Buraya zaten istemeyerek gelmiştim,birde kapıda mı kalacaktım yani?

"Doktorun dediklerini duymadın sanırım cimcime."

"Bir, bir daha bana cimcime demiyorsun yoksa o ağzına okkalı bir tokat yemek zorunluluğunda kalırsın. İki, doktoruna başlatma kardeşim! Hem bura sizin ortak eviniz değilmi? Anahtar, manahtar yokmu sende."

"Yedek anahtarı geçen ay kaybettim." Dedi sanki gurur duymam gereken bir cümle yığını söyler gibi.

"Ama milattan öncesinde yaşamıyoruz. Çilingir diye bir meslek var bilirmisin?"

"Madem var arayın beyfendi bir zahmet. Yoksa beni şu çiçeklerin arasına ağaç diye dikersin haberin olsun!"

"Aaa, ama hanımefendi siz böyle emir cümlesi verir bir ses tonu ile konuşursanız benim arama hevesim kaçar." Dedi sakin bir ses ile. SIÇARIM SENİN ZEVKİNE dedi solumdaki melek. Bende hak verdim. Boğazımı tazeledim ve,"Sayın beyefendi, lütfen çilingiri ararmısınız? Zira ben burada bir ağaç misali filizlenmeye başlıyorum da." Dedim ona karşı eğilerek. Oda aynı şekilde bana doğru eğildi. "Tabiki de ararım hanımefendi." Dedi tahrik edici bir ses ile. Gözüm kısa bir süre dudaklarına kaydı. Ama kalbim izin vermedi. Yapamazdım. Demiri seviyordum, hem de çok. Hemen geriye çekilip boğazımı tazeledim yavaş gibisinden. Ben geriye çekilince oda çekilmişti. Telefonunu ceketinin  cebinden çıkardı ve çilingiri aradı.

.....

"Ben bir hafta burada kalamam! " Dedi İlke. Gökay eve girdiklerinden beri onu ikna etmeye çalışıyordu. Görünüşe göre Gökay'da kalmasını pek istemiyordu. İlke her bağırdığında gözleri daha da kısılıyor, geriye doğru gidiyordu. Yakında koltuktan düşebilirdi.

"Bak ruh hastası manyak, bende senin burada kalmanı istemiyorum zaten. Doktor ne dediyse onu diyorum. Yoksa evimde kalmaman kulaklarım için daha yararlı!"

İlke sesini daha da yükseltti. "Öyle mi!" Gökay ise bir saniye bile beklemeden cevabını verdi. "Öyle!"

İlke sakinleşti. Daha deminki kızgın ifadesinin yerini alaycı bir gülüş doldurmuştu."İyi," ayağa kalktı."kalıyorum." Ama hesaba katmadığı bir şey vardı. Demir'in istediği şey zaten buydu. Buydu fakat yinede şaşırmıştı. Eve geldiklerinden beri onu ikna etmeye uğraşıyordu.

"Şimdi hemen o oturduğun koltuktan kalkıp bana tuvaleti gösteriyorsun." Dedi emir kipi ile.

"Emredersiniz efendim, buyurun koridorun sonunda. Kendiniz gidebilirsiniz." İlkenin sinir kotası git gide doluyordu. Gözünü kapattı, derin bir nefes verdi. Ve Gökay'ı aşağılacıyı bir şekilde süzerek koridora doğru ilerledi. 

Gökay cam sehpanın üzerine koyduğu telefonunu eline aldı. Hafifce eğilip koridora baktı. İlke tuvaletteydi. Kişiler kısmına girip IQ'SUZ MAL yazılı isime tıkladı.

"Yine ne var?" Dedi Demir.

"Alo, sen kaç güne gelirsin?"

"Niye?"

"Hızlı söyle," koridoru kontrol etti. Biraz daha kısık sesle,"kaç güne gelirsin?" Diye tekrarladı.

"Valla ortalık baya kızışık. Bu iş mahkemeye kadar sürer ben sana diyim." Gökay içinden ya sabır, ya sabır, ya sabır... Diye tekrarladı.

"Yani?" Gözü tekrar koridora kaydı. Sifon sesi duydu.

"Bir 3 güne falan."  İlke salona girmişti.

"Tamam hadi by." Diye geveledi ağzında.

"Kimle konuşuyordun?" Diye sordu İlke. Salondan girer girmez koltuğa fırlatmıştı kendisini.

"Boşver, önemsiz birisi."

"Okey," dedi İlke "ben acıktım."

"Mutfak orada git ye." Dedi Demir. Telefonuyla ilgileniyordu.

İlke masum bir bebek gibi dudağını büzdü. "Aa, ama unuttunmu ben hastayım. Senin bana hizmet etmen gerekiyor."
"Hasbinallah." Dedi Gökay kısık bir sesle. İlke kafasını sağa çevirdi duyamadım? Der gibi. Gökay ise göz devirdi. Telefonunu masaya bıraktı ve mutfağa doğru ilerledi.

Ama İlke akıllıysa Gökay ondan daha akıllıydı. Anlaşılan bu 3 gün içinde İlke'nin kendi isteğiyle buradan gitmesini sağlayacaktı. Onun için haince planları vardı.

Umarım beğenirsiniz🥹💗🎀













Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RUH KELEBEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin