Giriş

1 1 0
                                    

Hayat bazen istediğimiz gibi gitmez; ne kadar her şeyi aynı tutmaya çalışsak da, kaderin elleri çoğu zaman bizden güçlüdür.

Genç kız, dün gece annesiyle birlikte aldığı güzel haberi babasına vermenin heyecanıyla doluyken, şimdi nerede olduğunu bile bilmiyordu.

Karanlık, odanın her köşesini sarmıştı. Etrafındaki şeyleri seçemiyor, bu bilinmezliğin içinde nefes almakta zorlanıyordu. Hayatında ilk defa bu denli yoğun bir korku hissetmişti. Karanlığa alışmaya çalışırken, odanın dışından ağır ve düzenli ayak sesleri duydu. Sesler gittikçe yaklaşıyordu.

Birdenbire açılan kapıdan içeriye dolan ışık gözlerini aldı. Gözlerini kısmak zorunda kaldı; karanlığa alışan gözleri, bu keskin aydınlığa dayanamıyordu. Gözlerini araladığında, odada yüzleri maskeli üç adam gördü. Kendi aralarında konuşuyorlardı.

"Hâlâ bu kızı niye getirdiğimizi anlamıyorum," dedi bir tanesi.

Diğeri ise onu susturdu. "Bilmediğin işlere burnunu sokma."

Kız, donuk gözlerle onları izliyordu. Hiç konuşmayan maskeli adam, odadan çıkarken bir an durdu ve soğuk bir sesle emir verdi: “Hadi, kızı alın gelin.”

Odanın içinde kalan maskeli kişiler, genç kızı kolundan sıkıca tutup odanın dışına çıkardılar. Kendini aniden ışıklarla dolu bir koridorda buldu. Uzun koridor boyunca yürütüldü ve sonunda büyük bir kapının önüne getirildi. İçeriden derin, fısıltılı  sesler duyuluyordu, ama ne konuştukları anlaşılamıyordu.

Kapıyı açtıklarında, kendisini geniş bir salonda buldu. Salonun ortasında, tahta oturmuş on iki adam, tek bir noktaya odaklanmış bir şekilde duruyorlardı. İçeri girmesiyle bakışları ona çevrildi.  Korumaların aksine tahta oturan adamların yüzleri açıktı .

İçlerinden biri, samimi olmayan gülümsemeyle emir verdi:

“Kızı çözün, babası onu böyle görürse üzülür.”

Maskeli adamlar, kızın kollarındaki ipleri çözdüler ve onu sertçe omuzlayarak, önlerindeki tahtın tam karşısına yerleştirdiler. Kız korkmuş gözlerle etrafına bakıyordu. Kafası tahta olan adamlara döndü.Tam o sırada, salona annesiyle babası getirildi. Babasının yüzü tanınmaz haldeydi; morluklar ve kan izleri yüzünü kaplamıştı. Annesinin yüzü ise ağlamaktan şişmişti.

Babasının gözleri kızına döndü. Hayatında ilk defa babasını böyle çaresiz görüyordu. O güçlü, cesur babası şimdi kırılgan bir bakışla ona bakıyordu. Bu an, bir gerçeği fark etmesini sağladı: Babası kendisi için değil ailesi için korkuyordu.

Babası onun hep yanında olacağına, onu asla yalnız bırakmayacağına dair sözler vermişti. Kız, babasının ne kadar güçlü olduğunu düşünür, her zaman onun onu koruyacağına inanırdı. Şimdi ise hayatında ilk kez, babasının çaresiz bakışları altında yalnız hissediyordu.

Tahtta oturan adamlardan biri, babasına alayla baktı ve sesini yükseltti: “Ne kadar zavallısın, aileni bile koruyamıyorsun.”

Kız, babasına baktı ama babası bakışlarını kaçırıyordu. O sırada emir veren adam, keyifli bir kahkaha atarak konuştu:
“İşte gecenin en güzel yerine geldik!”

Küçük kız, onlara aldırmaksızın sadece babasına odaklanmıştı. Babası, sessizce ona dönerek “Özür dilerim,” dedi. Bu iki kelime, kızın içindeki son umudu da yerle bir etti. Artık, babasının ona verdiği sözü tutamayacağını, onu koruyamayacağını biliyordu. Bu gerçekle, kalbinin derinlerinde bir şeyler kırıldı.

Son çare annesine döndü, belki bir destek bulur diye. Ama annesi de gözlerini kaçırıyor, sessizce ağlıyordu. Tahtta oturan adamlardan biri, babasına seslenerek alaycı bir tonla konuştu:

“Ne demiştin Ahmet Bey? Sizi bitireceğim, değil mi? Görüyorsun ya, büyük konuşmamak gerekmiş.”

Babasının omuzları düşmüştü. Tüm çaresizliği yüzüne yansımıştı. Onları buradan kurtaracak tek umudu, kardeşinin onları bulup kurtarmasıydı.

Emir veren adam, kızı gülerek izledi o sırada babası sinirle ayağa kalkmaya çalıştı. “Sakin ol Ahmet, benim işim kızınla değil seninle.” dedi.

Kız, adamın soğuk ellerini omzunda hissederken gözlerini kapattı. Adam, sertçe omzunu sıktı ve arkasındaki maskeli adamdan silah aldı. Silahı, kızın annesiyle babasına doğrulttu.

Kıza dönerek “Seçim senin” dedi.

Kız için her şey durmuş gibiydi. Kendi kalbinin atışını bile duymuyor, bedeninde ne kadar korku, öfke ve çaresizlik varsa hepsi donmuş gibi hissediyordu. Şu an ne yaşadığıyla ilgili hiç bir fikir yoktu. Ondan Nasıl böyle bir şey istenilirdi. Nasıl bir seçim yapabilirdi ki? Ailesi için canını vermeye hazırdı. Ve  ondan ailesinin  infazını seçmesi isteniyordu. Ellerini yumruk yapıp, başını hafifçe eğdi. Öfke, çaresizlik ve acının içinde boğuluyordu.

Bakışlarını  annesine ve babasına çevirdi. Babasının gözlerinde, ona her zaman olan sevgisini görebiliyordu; annesi ise sessizce ağlıyordu, ama o bile kızına bakmaya cesaret edemiyordu. Kızın içinde yalnızca karanlık, sessizlik ve çaresizlik vardı. Karşında da

                  İki beden.
                  Bir seçim.
          Bir ölüm, bir yaşam...
                 Ve Çaresizlik.
                 Vardı.

Merhaba arkadaşlar bu benim ilk Kurgu deneyimim bu yüzden sorunlu olabilir

Okuyan herkese teşekkür ediyorum

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İNTİKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin