Hıdrellez de bir dilek tutmuş ve gül ağacına asmıştım dileğimi. Sabahın ilk ışıklarında aceleyle kalkmış ve onu denize atmıştım. Dileğimi yazdığım kağıdın yazıları üste gelecek şekilde suya düşerse dileklerin kabul olacağına inanmıştım.
Yazı üste gelmiş ve kağıt suya batmamıştı.
O günden beri dileğimin gerçekleşeceği günü beklemiştim.
Bu bekleyişim dün gece sona ermişti.
Çünkü dilek kağıdım bir Pirana tarafından parçalanmıştı.
Dün gece Barış'ın şantajına boyun eğmemiştim. Belki de eğmediğimi düşünüyordum. Büyük bir yenilgiye uğramış gibi hissediyordum.
Üzerimde ki kısa kollu beyaz okul formasının yakalarını düzeltirken aynada ki çatık kaşlarıma kaydı gözlerim. Dağınık olan saçlarımı gelişi güzel şekilde ellerimle geriye doğru ittim. Ardından dış kapıya yönelip ayakkabılarımı ayağıma geçirir geçirmez evden dışarı attım kendimi.
Henüz evin kapısını yeni kapatmıştım ki arabasına yaslanmış ve güneş gözlükleriyle olduğum yere bakan Ferit ile karşılaşmıştım. Her zaman giydiği o deri ceketini bugün giymemişti. Beni görür görmez gözlüklerini çıkardı ve yaslandığı arabadan doğruldu.
Ona büyük bir özlem ve öfke duyuyordum. Dün gece gördüklerim ve öğrendiklerimden sonra nasıl davranacağımı bilmiyordum.
"Günaydın ve hoş geldin" dedi sesinde ki heyecan ve özlem ile.
"Hoş buldum" dediğimde tereddüt etse de kollarını etrafıma sardı ve sarıldı.
Her ne kadar ona karşılık vermek istesem de bunu yapamadım.
Benden ayrıldıktan sonra sorgularca gözlerime baktı ama hemen ardından eski yüz ifadesine dönüp konuştu.
"Okulu iple çekeceğim hiç aklıma gelmezdi. Okula gidene kadar bekleyemedim buraya geldim. Seni çok özledim. "
Bu itiraf dün geceye kadar beni heyecanlandırabilecek bir itiraftı. İçten içe şuanda bile hoşuma gitse de bir cevap veremedim. Sadece "Bende sizi özledim" diyebildim.
Ferit kaşlarını çattı kısa bir an. Verdiğim cevaptan tatmin olmadığı her halükarda gözlerinden okunuyordu. İstemsizce gözlerimi kaçırdım.
"Seni almaya geldim ,hadi gidelim" dedi havada ki gergin atmosferi dağıtmak için. Tereddüt etsem de başımla onu onaylayıp arabaya doğru yürürdük. Arabaya yerleştikten hemen sonra Ferit hiç bir şey söylemeden aracı sürmeye başladı. Bir kaç dakika sonra ilk konuşan yine o olmuştu.
"Nasıl geçti tatilin ?"
"İyiydi"
Verdiğim kısa cevapla tekrar bir sessizlik oluştu. Ama Ferit bunu da görmezden geldi ve tekrar konuştu.
"Seni o kadar aradım , mesajda attım ama hiç birine geri dönmedin" sesinde ki bariz kırgınlık ve sorgulama kendini belli ediyordu.
"Sadece biraz yalnız kalmak istedim , kendimi bulmaya ihtiyacım vardı"
"Buldun mu peki ?"
Gözlerim onun yan profiline kaydı. Yüzünde ki gerginlik ve kırgınlığı görmemek için kör olmak gerekirdi.
Geriye yatırdığı siyah saçları , belirgin ve kemikli çenesi , kumral teni , hafif çekik gözleri , uzun boyu ve kalıplı vücudu ile oldukça yakışıklı birisiydi. Çoğu kişiye ağzı bozuk ve egolu olsa da bana karşı hep kibar ve korumacıydı. Ferit standartların üzerinde ve statü olarak bana bir kaç beden büyük birisiydi. Ondan etkilenmemek imkansız gibi bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKVARYUM BXB
Teen FictionKüçük bir akvaryumda birbirlerini yutmaya çalışan Pirana gibiydiler. Ve bu vahşi balıklardan biri bir gün içlerinden birini yutamadı. Onu yok edemedi. Ondan nefret edemedi. Sadece... ...onu çok özledi. Bir akvaryumda kaç balık yaşar ? 🐠 NOT: Hikaye...