Soobin öğle arasını görmezden geldi. Birkaç gündür yaşadığı iştahsızlık yüzünden öğle arasında sadece kahve içebiliyordu. Bir eli cebinde, kafasındaki düşüncelerle kantinin yolunu tuttu. Omzundaki gitar, usulca kayarken diğer eliyle düzeltti. Sıra ona gelince, en acı kahveyi aldı ve kendini dışarı attı. Oksijeni iyice içine çekip sesli bir şekilde verdi. Hava oldukça güzel ve güneşliydi. Adımları hızlanırken nereye gideceğini zaten biliyordu. Güzel havada herkes dışarı çıkmış, gruplar halinde sohbet edip gülüyordu. Oradan geçen kavga eden bir çifti duyar gibi oldu, diğer bir yanında küçük bir kediyi seven ufak tek bir kızı kesti
gözleri. Yavru kedilerden birinin ayağına dolanmasıyla istemsizce tebessüm etti.En sonunda oyun oynayan grupları aşıp kenara köşeye sündü. Bir hışımla çantasından yarım yamalak yazılmış notaları ve şarkı sözlerini önüne bıraktı. Bir yandan da kahvesini yudumluyordu. Kulaklığının tekini takıp bir ruh hali oluşturmaya çalıştı. Bir süre sonra etrafındaki sesler yok olmuş gözleri kimseyi görmez olmuştu. Dışarıdan bakan bir göz için oldukça ciddi bir ifade takınıyor, arada bir dudaklarını ıslatıyordu. Aklına gelenleri kağıda döktü. Sonrasında sadece kahvesinden bir yudum alıp, diğer satıra geçmek istemişti. Ama hayat buydu işte, hiç istemediğin şeyler bir anda oluverirdi. Kendini istemediğin durumlarda bulur, hiç beklemediğin insanlarla muhatap ettirirdi. Öyle de olmuştu. Zamanın geriye akmasını istedi.
Karşısında ona endişeyle bakan birkaç çift gözü görmezden gelerek olduğu yerden kalkıp, kağıtlarını kurtarmaya çalışıyordu.
Tam kahve içtiği sırada çaprazında voleybol oynayanlardan biri topu ona atmıştı. Elindeki kahve bu hafta yetiştirmesi gereken şarkının sözlerine dökülmüştü.
Dışından oldukca yüksek bir sesle "siktir" çekti. Elindeki kağıtları tutarak bir iki adım atmış karşısındaki gruba bağırmıştı." Biraz daha dikkatli olamaz mıydınız? Topun hedefi ben miyim amınakoyım."
O, bunları söylerken; siyah saçlı uzun boylu çocuk yanında bitmişti. Saçlarını geriye atarak konuştu.
" Özür dilerim niyetim bu değildi."
bunu söyledikten sonra içinin rahatlaması gerekiyordu ya da en azından arkadaş canlısı olması ama mümkün değildi. Siyah saçlı çocuk fazla rahat görünüyordu, yaptığından pişman olmuş bir tavrını görememişti. Bu Soobin'i sinirlendirmişti. Karşısındaki oğlan, bir anda elini soobin'in elindeki kağıtlara atınca; çocuğun bu kadar atılgan olması, hiç çekinmeden bunları yapabiliyor olması onu hem şaşırtmış hem de çileden çıkarmıştı.
" Ah! Bu kağıtlar yüzünden sinirlisin demek. Ben de sana bir şey oldu sanmıştım."
" Çek ellerini. "
Soobin sert bir şekilde kağıtları çocuğun elinden almış iki yana sallamıştı. Dökülen kahve hala kağıtlardan akıyordu. Siyah saçlı çocuksa bu tavrı oldukça sert buldu. Zaten özür dilemişti ve belki de ona yardım edecekti bu çocuğun bu tavırları neydi böyle?
" Farkında mısın bilmiyorum ama sadece top oynuyorduk ve çok normal bir şekilde topumuz sana geldi. Bunda ciddiye alınacak ne var? "
Soobin'in sabrı taşıyor gibi görünüyordu. Zaten bu hafta onun için oldukça zorluydu. Bu olanlara gerek mıydı diye düşündü.
" Benim için önemli. "
Siyah saçlı çocuk kaşlarını çattı. Gerçekten hayatı fazla ciddiye alıyor, ne kadar sıkıcı ve gergin biri diye geçirdi içinden.
" Hayatı fazla ciddiye alıyorsun. Hep böyle misin? "
" Nasıl biri olduğum seni gerçekten ilgilendirmiyor. Eğlence anlayışınız bir başkasını rahatsız etmek galiba."
Siyah saçlı çocuk ona bir iki adım daha yaklaşıp, elindeki kağıtları hızlıca elinden çekti. Soobin almak için yeltendiğinde ise ona arkasını dönmüştü.
" Hala okunuyor! Bir de beni azarlıyorsun. "
Soobin çocuğun arkasından çekiştirse de siyah saçlı çocuk ona doğru dönmemek için direniyordu.
" Ne yaptığını sanıyorsun ver şunu. Oğlum manyak mısın? Versene."
Yeonjun, sonunda Soobin'e dönüp kağıtları ona uzattı; ama soobin kağıtları almak için tuttuğunda bırakmadı. Çocuğun yüzünde Soobin'in anlayamadığı bir sırıtış vardı. Çocuk kağıtları bırakmamak için direniyordu. Bunu gören arkadaşları kendi aralarında konuşmaya başlayınca içlerinden biri siyah saçlı çocuğa bağırdı.
" Yeonjun salsana çocuğu. Oynamak için seni bekliyoruz."
Yeonjun. Siyah saçlı çocuğun adı Yeonjun'du. Yeonjun, arkadaşları çağırınca elini çekti. Bu çekişmetirme sonucunda bazı sözler silinmiş bazıları da okunamaz haleydi. Olanlara inanamıyordu. Şimdi ne yapacaktı?
Soobin ne yapacağı konusunda düşünürken, yeonjun hala onu izliyordu. Baştan aşağı süzdükten sonra konuştu.
" Haberin olsun diye söylüyorum. Top oynamaya devam edeceğiz ve bir sonraki top kahvene değil kafanın ortasına gelebilir. Kendine yeni bir yer bulsan iyi edersin."
Soobin önce elindeki kağıtlara baktı, sonrasında pişkin pişkin ve tehditkar bir şekilde konuşan çocuğa. Burnundan soluyordu. Birkaç adımda çocuğa yetişip kendine çevirdi. Çocuk ne olduğunu anlayamazken suratının ortasına yumruğunu geçirdi.
" İşte şimdi ödeştik. "
________
merhaba 👋
ilk defa boyle bir ise girisiyorum
acemiyim bu yuzden yazim hatalarini ve mantik hatalarini simdilik gormezden gelirseniz cok sevinirimelimden geldigince geriye donup duzeltmeye calisicam👊👊👊
umarim seversiniz simdiden okuyan herkese tesekkur ederim 🙏💖