Viski bardağını kenara bırakıp,derin bir iç çektim. Barın, gürültülü ortamında "Yeter!" diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Bunu yapmak yerine,viski bardağını tekrar elime aldım ve şat attım. Ama bu yaptığım lanet hareket,sadece boğazımı daha da yakmama sebep olmuştu.
Yanımda duran arkadaşlarımın bana boş gözlerini hissedebiliyordum. Onlarda alışmıştı bu hâlime. Sigara paketimden bir dal alıp, dudaklarımın arasına yerleştirdim. Ucunu yakmak için çakmağı hangi cebime koyduğumu hatırlamaya çalışırken,evde unuttuğumu hatırladım. Herşey üst üste gelmek zorunda mıydı?
Bana doğru uzatılan çakmağı görünce tebessüm ettim. "Teşekkürler Jis." Dudaklarımın arasında ki sigarayı alevlendirdikten sonra, çakmağı jisoo'ya geri uzattım. O kadar can sıkıcı bir gündü ki,abim bile bu gün kimseyle uğraşmamıştı. Hepimiz aynı dertten muzdariptik. Biz, ilk defa grupçana çökmüştük. Peki bu, diğer grubun umrunda mıydı? Sanmıyorum.
"Oturmaya mı geldik gençler?" Bogum'un sorusuyla herkes boş bakışlarını,Bogum'a çevirdiğinde Bogum surat asmıştı. "Sorumun cevabı ilk defa hayır oldu,üzdü." Bu hâli gülümsememe sebep oldu. Gerizekalı çocuk.. Aslında oda dert sahibiydi. Moralimizin biraz da olsa yerine gelmesini istiyordu. Onu da anlıyordum. Ama maalesef ki,hiç birimiz o hava da değildik.
"Boşver kardeşim bunları. Bunların içi çürümüş." Abimin dediği şeyle,daha büyük tebessüm ettim. Hep böyleydik işte. Sorunumuz ne olursa olsun,birbirimizi güldürmeyi hep bir şekilde beceriyorduk. Masa da şuan tek gülmeyen kişi, en yakın arkadaşım Jisoo'ydu. Onu da anlıyordum. Yaşadıkları,hepimizden bin kat daha kötüydü. Derin bir iç çektim.
"Jis, iyi misin?" Diye mırıldandım. Kendi sesimi ben bile duyamıyordum bu kalabalık yerde. Sadece kafasını salladı. "İyiyim Jen." Küçük bir tebessüm etti ve konuşmaya devam etti. "Sadece gülecek hâlim yok. Benim yerime de eğlenin siz."
Dediği şeyle,masa da küçük bir sessizlik olmuştu. Hiç birimiz,kendimizi veya birbirimizi böyle görmeyi sevmiyorduk. Bir an düşündüm. O gün bu bara hiç gelmeseydik ne olurdu diye düşündüm. Geçmişi değiştirme gücüm olsun diye,asla inanmadığım Tanrı'ya yalvardım. Maalesef ki eskiyi değiştirme gücümüz yoktu. Belki de bu yaşadıklarımız da,Tanrı'nın bizi cezalandırma şekliydi. Bilemiyordum.
Küllükte unuttuğum sigaramı, tekrar dudaklarım arasına yerleştirdim. Duman, ciğerlerimi yakıp, içime işliyordu. Zamanında sigaradan nefret eden bir kızken,nasıl buna dönüştüğümü düşündüm. "Niye?" Dedim içimden. "Niye hep canı yanan ben oluyorum? Onun hiç mi içi yanmadı?"
Yanmamıştı. Yansaydı, yapar mıydı? Sanmıyordum. O öyle biri değildi. Saat gecenin üçüne gelirken, biz daha da sessizleşmiştik. Kapanan gözlerime inat, gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Ama olmuyordu. İçime çektiğim, ve burnuma gelen tanıdık kokuyla o gece son kez dua ettim Tanrı'ya.
"Lütfen." Dedim. "Lütfen, bu o olsun." Ona o kadar hasrettim ki, yüzünü az buçuk görsem bile yeterdi. Ama bu kokuyla, iyiyce huzur bulan bedenim, kendini uykunun rahat kollarına teslim etmiş gibiydi..
...
Selam! İlk defa Fic yazıyorum,yazım yanlışlarına takmayın lütfen. Bu tanıtım bölümü gibi birşey olduğu için bu kadar az kestim. Normal bölümler bu kadar az olmayacak.
Umarım beğenirsiniz, şimdiden teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tattoo of hatred ||JenLisa
Fanfiction"Minik." Dedi üzerime yaklaşırken. Zift siyah gözleri,tüm bedenimde gezinip,en sonunda gözlerimde durdu. Tekrardan kendi ağzında bir şeyler mırıldandığını duydum. "Bu günden sonra,ben dahil,kimse seni ben kadar sevemeyecek." Gözlerini,son kez tüm b...