Tehlikenin ortasında 2.bölüm

67 6 0
                                    

Polis'in yanına gidip " yarın sabah tüm raporları odamda istiyorum" dedim. " Peki başkomiserim" dedi. Arabaya binip arabayı çalıştırdım. Joe bana bakıp " Ne olmuş?" dedi. " Birileri cinayet işlemiş." dedim. Yüzümde anlaşılma güç bir ifade vardı. Adamın eline kim ve neden bir yapboz parçası koymuş olabilirdi. Yoksa bu bir mesaj mıydı? Kafamdaki soruları çözmem için sanırım yarın sabahı beklemem gerekiyordu. Joe " bir terslik mi var, sanki hayatın boyunca ilk defa bir ceset görmüş gibisin?" dedi. " Sende çok rahatsın. Sanki daha önce hayatında defalarca ceset görmüş gibi." dedim. " Babamda sizin gibi bir polisti. Böyle cesetleri incelerdi. Yani küçüklüğümden bu yana her zaman polislerle ve bu tür olaylarla iç içeydim. " dedi. " Babanız sizi görevlere mı götürdü?" dedim. " Hayır, sadece araştırmak için cesetlerin fotoğraflarını filan eve getirirdi. Bazen evde konusu açılırdı." dedi. " Anladım." dedim. Bir süre ikimizde konuşmadık. Derin bir sessizlik hakim olmuştu. Evini tarif ettikten sonra en sonunda varmıştık. Arabadan inip " Görüşürüz Demi" dedi. " iyi günler" dedim ve kendi evime doğru arabayı sürdüm. Bu kadar rahat davranmasına anlam veremiyordum. Daha tanışalı bir gün olmasına rağmen sanki yıllardır arkadaşmışız gibi davranıyordu. Ama öyle insanlar görmüştüm ki bunu bile normal karşılayabiliyordum. Eve geldiğim zaman arabadan indiğimde esen rüzgar bir anda içimi buza kesmişti. Koşarak apartmana girdiğim ve sıcak evimin kapısını açtım. Kapıyı açtığım gibi Pamuk yanıma geldi. Pamuk benim kedimdir. Daha yavru iken yanıma almıştım. İki yıldır birlikte yaşıyoruz. O kadar tatlı ki tüm yorgunluğumu bir anda unutturuyor. Bembeyaz tüylerine dokunmayı ve onunla oyunlar oynamayı o kadar çok seviyorum ki. Mutfağa gidip dolabı açtığımda çok fazla malzeme kaldığını farkettim. Uzun süredir alışveriş yapmıyordum. Sanırım bu gidişle yiyecek hiç bir şeyim kalmayacaktı. Kısa bir süre içinde alışverişe çıkmalıydım. Dolabın kapağını kapıp yemek siparişi vermek için telefonumu aldım. Siparişi verdikten sonra üzerimi değiştirmek üzere odama gittim. Dolabı açtığım gibi en sevdiğim pijamalarımı elime aldım. Üzerimi değiştirdiğim gibi oturma odasına gittim ve koltuğa uzanıp televizyonu açtım. Tam dalmıştım ki o an kapı çaldı. Kalkıp kapıyı açtım. Yemek siparişim gelmişti. Yemeği alıp mutfağa gittim. Yanına da dolaptan bir içecek çıkardım. Karnımı güzele doyurduktan sonra uyumak için yatağıma yattım. Yattığım gibi uyumuştum.
Daha güneş doğmadan telefonumun rahatsız eden alarmı ile uyanmıştım. Alarmı kapattığım gibi soğuk suyu elime alıp yüzümü yıkadım. İçim ürpermişti. Perdeyi açıp dışarı baktığımda tane tane kar yağıyordu. Perdeyi kapatıp üzerimi değiştirdim ve Pamuk'un yemini verip evden çıktım. Kapıdan çıktığım an Joe karşımda belirdi. " Günaydın" dedi. " Günaydın, senin burada ne işin var" dedim. Arabamı göstererek " camların için yardıma ihtiyacın olduğunu düşündüm" dedi. Gülümsedim. " Teşekkür ederim ama bunu neden yaptığını anlamıyorum" dedim. " Bir kaç adım yaklaştı. " Sadece yardım etmek istedim o kadar" dedi. " O zaman teşekkür ederim, yine aynı yerde ineceksen bırakabilirim" dedim. " Çok iyi olur" dedi. Arabaya bindikten sonra derin bir muhabbete girdik. Ne zaman meydanın oraya geldiğini dahi anlamamıştık. " Sonra görüşürüz" diyip kapıyı kapattı. Emniyete gittikten sonra odama girdim. " Günaydın başkomiserim" dedi Bella. " Günaydın Bella, dün raporların gelmesini istemiştim geldi mi?" dedim. " Evet geldi." dedi. " Peki bir şeyler öğrenebildin mi?" dedim. " Evet, Adam Cullen, 42 yaşında. Londra'nın çok büyük iş adamlarından birisi. İki yıl önce eşinden ayrılmış. En son kimsesizler için yapılan bir dernekte görülmüş. O akşamı da zaten öldürülmüş." dedi. " Peki otopsi raporları elimize ne zaman ulaşır?" dedim. " Yarın öğleye doğru elimize ulaşır, adamın boynunda ip izi var, büyük ihtimalle boğularak öldürüldü. " dedi. " O gün cesedin üzerine bir yapboz parçası vardı. Bununda ne demek olduğunu araştırmalıyız." dedim. " Peki başkomiserim ilk olarak kimi soruşturmaya başlayacağız?" dedim. "İlk olarak şu Adam Cullen'in evine gidip bir araştırma yapsak iyi olur. Zaten olay yeri inceleme ekibi incelemesini işini bitirmiştir." dedim. " Peki başkomiserim" dedi. Bella ile arabaya binip Adam Cullen'in evine gittik. Kapıyı çaldığımızda kapıyı bir kadın açtık. " Siz kimsiniz?" dedi. Gözleri yaşlı adeta çöküştü. Polis kimliğini göstererek " araştırma yapmalıyız" dedim. Bize kapıyı açarak " buyurun" dedi. " Size de bir kaç soru sormalıyız" dedim. " Peki " dedi. " Adam Beyin son zamanlarda anlaşamadığı birileri var mıydı?" dedim. " Bilmiyorum, oğlum ile uzun zamandır görüşmüyorduk. Ben yurt dışında oturuyorum. Tatillerde ya da bazen hafta sonları beni ziyarete gelirdi." dedi. " Peki kim öldürmüş olabilir, şüphelendiğiniz birileri var mı?" dedim. " Hayır" dedi. " Peki eşi, iki yıl önce ayrılmış" dedim. " Ah, Suzy asla böyle bir şey yapmaz. Aslında ikisi çok iyi anlaşırlardı ama ne olduysa birden ayrılmaya karar verdiler." dedi. Bu kadının bize yardım edemeyeceği çok belliydi. Daha fazla zaman kaybetmemek için teşekkür edip evi aramaya başladık. Adam Beyin çalışma odasına gittiğimde ilk dikkatimi çeken tablonun içindeki maske resmiydi. Resim tarzı biraz değişik olmalıydı. Kitaplığındaki kitapların çoğu politika ile ilgiliydi. Uzun bir süre araştırdıktan sonra evde hiçbir şey bulamamıştık. Sanırım önce eski eşini daha sonra ise görüştüğü iş arkadaşlarını ve dernekteki insanlar ile konuşmaktı.

Düşünceleriniz?

Tehlikenin ortasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin