---
17. Bölüm: Aniden Gelen Hisler ve Öpücük
Felix ve Hyunjin, sessizce oturuyordu. Aralarındaki hava, adeta yoğunlaşmış ve neredeyse dokunulabilir hale gelmişti. Her kelime, her bakış, aralarındaki gerginliği daha da büyütüyordu. Birbirlerine bakarken, hiç konuşmasalar da bir şeylerin kaybolduğunu hissedebiliyorlardı. Bu sessizlik, artık ne korkutucu ne de rahatlatıcıydı; sadece bir şeyler inceden geriliyordu, sanki görünmeyen bir ip onların arasındaki mesafeyi sıkıca çekiyordu.
Hyunjin, parmaklarıyla koltuğun ucunu oynatarak, içinde fırtınalar kopan düşüncelerini bir kenara itmeye çalıştı. Ancak Felix’in ona bakışı, gözlerindeki o hafif gerginlik ve bir yandan da masumiyet, Hyunjin’i istemsizce etkiliyordu. Kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı ve hisleri ona baskı yapıyordu. Ne hissettiğini anlamaya çalışıyordu ama her geçen saniye bu duyguların daha da derinleştiğini fark etti.
Felix, gözlerini ondan kaçırmaya çalıştı, ama gözleri de bir türlü Hyunjin’den uzaklaşamıyordu. Hyunjin’in her hareketi, her küçük bakışı, her gülüşü – sanki Felix, her şeyin farkındaymış gibi, onun içini okur gibi hissediyordu. Gözlerinin içine bakarken, bir şeylerin farkına varmıştı ama ne olduğunu tam olarak çözemiyordu. Kalbinde bir boşluk, bir huzursuzluk vardı, ama bu huzursuzluk, aynı zamanda bir çekim gücü gibiydi.
Felix’in içindeki karmaşa büyüdükçe, Hyunjin, o gergin anı daha fazla beklemek istemedi. Bir anı, bir yavaş hareketi, bir bakışı, bir kelimeyi bile tutmak ona daha fazla dayanılmaz geliyordu. Ve o anda, belki de her şeyin en doğru anıydı. Hyunjin, aniden yerinden kalktı. Felix, şaşkın bir şekilde ona bakakaldı. Hyunjin, onun bir şeyler söylemesini beklemeden, yavaşça yaklaştı.
Felix, içindeki duyguların karmaşasından ne yapacağını şaşırmıştı. Ama Hyunjin’in dudaklarının, bir saniye bile tereddüt etmeden, kendi dudaklarına değdiğini hissettiği anda kalbi bir anda hızla çarpmaya başladı. O an, sanki dünya durdu. Hyunjin’in dudakları, sıcak ve hafif bir dokunuşla dokundu ona. Bu öpücük, her şeyin anlamını değiştirmişti. Başlangıçta sadece bir anlık, ama derin ve yoğun bir hisle yapılan bu öpücük, her iki tarafı da sarmıştı. Hyunjin, öpücüğünü hızla geri çektiğinde, bir sessizlik oldu. O anda, her şey kesildi gibi hissetti. Hyunjin, dudaklarını geri çekse de kalbinin hızla atmaya devam ettiğini hissediyordu. Bir an duraksadı, gözleri Felix’ten kaçtı.
Felix, şok içinde Hyunjin’e bakıyordu. Gözleri büyümüş, dudakları aralanmıştı. "Ne... ne yaptım?" diye mırıldandı. Şaşkınlığı, kalbindeki karışıklığı daha da derinleştiriyordu. Hyunjin’in yaptığı şey, Felix’in içinde bir devrim yaratmıştı. Bu öpücüğün ardından aralarındaki duygular artık tamamen başka bir boyuta taşınmış gibiydi. Fakat o an, ne hissettiğini tam olarak çözemedi. O kadar karmaşık duygular vardı ki, onları kelimelere dökmek imkansız gibiydi.
Hyunjin, bir an durakladı, ama sonra, Felix’in gözlerine bakarak bir adım daha attı. Bu kez, gözlerinde bir korku vardı. Korkuyordu ama o korkunun içinde bir arzu da vardı. Ve bir an için, hislerini tamamen salıverdi. Felix’i tekrar dudaklarından öptü. Bu sefer daha derin, daha tutkulu bir öpücük vardı. Hyunjin’in dudakları, Felix’in dudaklarına tamamen yapıştı. Bu öpücük, bir anlık değildi. Her iki taraf da bir süre o anın içinde kayboldu. Kalp atışları hızlandı, nefesler karıştı, ve ikisi de birbirlerinin vücutlarına daha yakın hissetti.
Felix, bu kez kendini tamamen hislerin akışına bıraktı. Bir an için, duygularını bastırmak, bunları anlamaya çalışmak yerine, sadece hissetmeye karar verdi. Hyunjin’in dokunuşları, onunkilere daha yakın, daha sıcak geliyordu. Bunu hissettikçe, içindeki duyguların daha da derinleştiğini fark etti. Her şey değişiyordu, her şeyin farkına varmıştı. O an, birlikte olduklarında hissettikleri, her şeyin çok daha ötesindeydi. Her ikisi de birbirinin vücuduna daha sıkı sarıldı, ama bir an sonra, farkında olmadan, birbirlerinden geri çekildiler.
Felix, son bir nefes alarak geri çekildi, ancak gözlerinden o korku ve kararsızlık kaybolmamıştı. Hyunjin, öpücüğün ardından biraz daha geri çekildi ve Felix’e bakarak, gözlerinde bir şeyler söylemek istiyordu ama kelimeler ağzından dökülmüyordu.
Hyunjin, sessizce bir adım geri atarak, "Felix, bunu... istemiyorum ama bu... bu duyguyu durduramıyorum. Seninle... olmak zor...," diyebildi. Kelimeleri ağırlaşmıştı ve her biri ona daha zor geliyordu. Ama Felix, gözlerinin içine bakarak, "Bunu... anlıyorum. Ama ne yapacağımızı bilmek zor," diye mırıldandı.
Bir süre sessiz kaldılar. Kalp atışları hızlanmış, her şey bir an için çok yoğunlaşmıştı. Ama aralarındaki bu yakınlık, onları zorlamaya başlamıştı. Hyunjin, derin bir nefes alarak, "Sanırım... biz... birbirimizi anlıyoruz," dedi. Ve Felix, onu onaylar şekilde başını sallayarak, "Evet, anlıyorum. Ama hislerimiz... karmaşık," diye cevapladı.
O an, birbirlerine daha da yakın olduklarını, ama bu duyguyu anlamanın zaman alacağını fark ettiler. Ama bir şey kesindi: Hisleri vardı ve bu hislerin hiçbir şekilde yok olmasına izin veremezlerdi.
---
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERDE ARKASI/HYUNLİX
Romance"Hyunjin ve Felix, filmdeki rollerini mükemmel oynamak zorundalar. Ama ya gerçek duyguları, sahnelerden daha güçlü olursa?"