Hastaneden eve gelmem arasında iki gün geçmişti. İki gündür annem işe gitmiyor yanımda duruyordu. Doktor 2. Evre tümör olduğunu söyledi. Gerekli tedaviler - radyoterapi, radyocerrahi ve kemoterapi- uygulanacağını ve 2. Evre tümör olduğu için de tedaviler olumlu şekilde ilerleyeceğini söyledi. Bu duyduğuma rahatlamışken içimde yine de bir boşluk vardı.
"Oğlum ne düşünüyorsun?" Elindeki kahvelerden bir tanesini bana uzatıp yanıma oturmuştu. "Hiç bir şey annecim. Öyle dalmışım. Kahve için de teşekkür ederim." Eliyle yanağımı sıkıp olduğu yere yaslandı. "Baban akşama gelecek." "Onca işi var gelmese de olur." Kahvemden bir yudum aldım. "İşlerinin en önemlisi sensin işte aşkım." Göz kırpıp kıkırdadı. "Sana düşkün olduğunu biliyorsun bebeğim. Ne olursa olsun baban seni çok seviyor." Önüme baktım. Evet bende onu çok seviyorum. Diğer babalar gibi değildi. "Biliyorum anne. Bende onu çok seviyorum. Ama.." sözümün devamını getiremeyecektim. Annem kırılıp üzülebilirdi. "Ama ne oğlum?" Gözlerine bakıp yutkundum. "Ama keşke seni bırakmasaydı." Annem burukla gülümseyip başını öne eğdi. "Bitmesi gerekiyormuş demek ki oğlum. Aşklar bir süre sonra biter." Sesi titremişti. Babamı özlediğini anlamıştım. "Biliyorum anne aşk hevesin geçene kadar ama sevda ölene kadar devam eder." Bu dediğime kafasını sallayıp biriken gözyaşlarını eliyle sildi. "Hâlâ babamı seviyorsun değil mi?" Soruma şaşırmıştı. Anında bana bakıp gülümsemişti. "Hayır oğlum sevmiyorum. O kendisine yeni bir sayfa açtı. Bende kendime yeni bir sayfa açtım. Bizi sadece bi araya getiren sensin." Gülümseyip sarıldım. "Ben pek inanmadım ama olsun." gülerek söylediğimde benim gibi gülmüştü. "Ha bu arada anne Taehyung ve Jin hyung'a kendim hazır olduğumda söyleyeceğim. Lütfen çaktırma." Güven verircesine sarılmamızı bıraktı elimi tuttu. "Sorun yok aşkım. Sen nasıl istersen." Gülümseyip kahvemi içtim.
Kahve içerken annemle eski zamanlardan bahsettikten sonra akşama Jin hyung beni aramış akşama gelmek istediğini söylemişti. Hem babamda geleceği için annemle yemek yapmaya koyulmuştuk.
"Orda çatal bıçak seti var anne." Dolabı parmağımla gösterip masayı kurmaya başlamıştık. Masa kurma işi bittikten sonra kendimizi koltuğa atacakken kapı çalmıştı. "Ben bakarım anne. Otur sen." Kapıyı açtığımda babamı görmemle gülümsemiştim. Anında sarıldım. "Hoşgeldin baba!" "Hoşbulduk oğlum." "Soğukta kalma gel." Dediğimde arkasında bebek arabasında olan kardeşimi gösterdi. Çok tatlıydı. "Kimler gelmiş ya minik Park Sehun'mu gelmiş." Burnuna öpücük kondurduğumda heyecanlanıp ellerini çırpmıştı. Anında kucağıma alıp içeriye geçtim. Annem kardeşimi beklemiyordu ki şaşırmıştı. Ardından gülümsedi. "Hoşgeldiniz." Babam başını sallamakla yetindi. Garip bir ortam olmuştu. "Aaa şey baba oturmaz mısın? Jin hyung gelecek." Gülümseyip oturdu. "Ah iyi oldu. Uzun zamandır görüşemiyorduk." "Evet baba. Bide benim hastalığımı belli etme olur mu? Kendimi hazır hissettiğimde söyleyeceğim." Anlamamış gibi bana baktı. "Neden oğlum? Bir sorun mu var?" "Hayır babacım. Dediğim gibi kendim söyleyeceğim." Başıyla onaylayıp etrafı gözetti. Sehun'un saçlarını okşayıp öptüğümde annemin sessiz kaldığını farkettim. Baktığımda Sehuna bakıp gülümsüyordu. "Almak ister misin anne?" Şaşırmış olacak ki kafası karışmıştı. "Neyi oğlum?" Kıkırdadım. "Park Sehun'u anne. Kardeşimi." Duraksayıp bi bana bi Sehuna baktı. "Baban izin verirse alırım oğlum. Sonuçta karısı rahatsız olabilir." Babama baktığımda gülümsemişti. "Sorun yok Jolin. Alabilirsin. Sorma bir daha." Babama karşılık gülümsediğimde annemin kollarına Sehunu bıraktım. "Ay sen ne tatlısın öyle. Sen abine nazaran daha mı sert olacaksın." "Yah! Anne!" Güldüğünde bende karşılık kaşlarımı çatmıştım.
Kapının çalmasıyla çatık olan kaşlarımı düzelttim. Kapıyı açtığımda Jin hyung'u görmemle içeri çekip boynuna sarıldım. "Hyung! Hoşgeldin." "Hoşbuldum bebeğim." Gülümseyip kapıyı kapatacakken birisi engel oldu. Kapıyı tam açtığımda Taehyung, Taemin ve Jungkook üçlüsünü görmeyi tahmin etmiyordum. JUNGKOOK'UN NE İŞİ VARDI?! Kesin yine bir şeyler planlıyorlardı. Jungkooku süzdüğümde üstüne beyaz gömlek altına ise mavi pantolon giymişti. Çok yakışıklıydı. Kalbimin hızlı çarpmasıyla duyacağını sandım bi an. Jungkooka bakıp dalmışken Taehyung'un sesiyle kendime geldim. "Jimin bizi içeriye alacak mısın? Yoksa biz gasp mı edelim?" Gülümseyip kenara çekildim. "Hoşgeldiniz. Kusura bakmayın beklemiyordum. Jin hyung tek başına geleceğini söylemişti." Taehyung içeri geçtiğinde Taemin karşımda durdu. "Sana sürpriz yapalım dedik Jiminim." Yanaklarımdan öpüp içeriye geçtiğinde Jungkook kalmıştı. Gülümsedim. "Hoşgeldin." Bana bakıp sırıtıp "Hoşbuldum. Ayrı eve çıkmışsın. Taehyung arayıp beni de davet etti. Umarım rahatsız olmamışsındır." "Ah, yok. Rahatsız olmadım. İ-iyi ki geldin." Yine kekelemem tutmuştu. Kendimi yine rezil ettim. Gülümseyip elindeki hediye paketini bana verdi. "Bu da ev hediyesi diye aldım. Umarım beğenirsin." Beğenmez olur muyum Jungkook. "Teşekkür ederim. Hadi içeriye geçelim." İçeriye geçtiğimizde sohbete dalmışlardı. Taemin Sehun'la oynarken hem sohbet ediyor hem de ilgileniyordu. Dikkatleri biz olduğumuzda Taehyung gülüş atmıştı. Bu gülüşü iyi bilirdim ben.
"Bu genç çocuk kim Jimin?" Babamın dediğiyle Jungkookla göz göze gelmiştim. Tam ağzımı açacakken Jungkookun dediğiyle sustum. "Efendim ben Jungkook. Jimin'in uzun zamandır arkadaşıyım. Ayrıca Jin hyung, Taehyung ve Taeminle de aynı şekilde." Arkadaş? Dediğiyle moralim bozulmuştu. Ben seni arkadaş olarak görmüyorum ki Jungkook. Kendimi düzeltip yalancıktan gülümsedim. "Evet baba. Arkadaşız." Gereksiz moralimin bozulduğunun farkındayım ama elimden bir şey gelmiyor. Bir burukluk olmuştu. Sanırım kalbim kırılmıştı. "Demek Jungkook sensin." Annemin sırıtarak söylediğiyle yanaklarım al al olmuştu. Bizimkilerin bakışları beni bulduğunda daha da kızarmıştım. "Ah, evet te siz beni nasıl tanıyorsunuz efendim?" "Jimin bahsediyordu senden. Bu arada dediği gibi baya yakışıklıymışsın." Annem bana göz kırptığında başımı eğdim. Utançtan kıpkırmızı olmuştum. "Öyle mi? Ahahaha. Teşekkürler Jimin." Elini omzuma attığında gözlerine bakmıştım. O koyu kahve gözleriyle derinden bakıyordu bana. Gözlerimi kırpıştırıp gülümsedim.
''O-o zaman yemek yiyelim mi? Acıktım da.'' dediğimle ayaklanıp mutfağa geçmeleri için kapıda durdum. Herkes geçtikten sonra Taehyung'un kolunu tuttum. Bi koluna bakıp bi de yüzüme baktı. ''Noldu Jimin?'' gülümseyip kaşlarımı çattım. ''Jungkook'u sen çağırmışsın. Neden haber vermedin?'' ''Sürpriz yapayım dedim. Hem bak ne güzel oldu. Ailenle tanıştı. Daha da yakın olacaksın.'' kolunu bırakıp göz devirdim. ''Ben kalpten gideceğim ama Tae. Bir dahakine haber ver.'' kıkırdayıp elini omzuma attı. ''Aşık seni.''
Mutfağa geçip yemeğimizi yerken sohbete dalmıştık. Jungkook annem ve babamla sohbet ederken hep onu izlemiştim. Bi kaç kere de göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırıp yemeğime odaklanmıştım. Herkes yemeğini yedikten sonra mutfağı toplayıp oturma odasına geçmiştim. Jungkook'un kucağında Sehun'u gördüğümde gülümsedim. O kadar güzel oynuyordu ki bi an Sehun'un yerinde olmak istedim. Jungkook çok güzel baba olacaktı. ''Fazla bakma anlayacak.'' Taemin'in uyarmasıyla bakışımı kaçırdım. Babama baktığımda bana bakıyordu. Jungkook'a karşı hislerimi mi anladı? Tek kaşını kaldırıp öksürdü. Evet anlamıştı. Aferin bana.
''Biz artık kalksak iyi olur. Malum yarın iş var.'' Jin hyung ayağa kalktığında Taehyung, Taemin ve Jungkook'ta kalkmıştı. ''Biraz daha kalsaydınız keşke.'' dudağımı büzdüm. Jungkook'un gitmesini istemiyordum aslında. ''Bunu sadece Jungkook için söylediğini biliyorum.'' kulağıma fısıldayan Taemin'e kolunu cimcikledim. ''Ah! Niye cimcikliyorsun Jimin?'' Gülümseyip diğerlerine bir şey yok anlamında kafamı salladım. ''Bu arada biz yılbaşından sonraki hafta nişanlanacağız! Sohbet ederken söylemeyi unutmuşuz.'' Taehyung'un dediğiyle yerimde zıplayıp ikisini de sarıldım. Geri çekildiğimde annemle babamın da sarılması için yer verdim. Jungkook'un yanına geçtiğimde bana bakıp gülümsemişti. Gülüşüne canımı veririm Jungkook. Gülüşüne karşılık bende gülümsemiştim.
-
Herkesle veda ettikten sonra annemle ben kalmıştık. ''Aşık olduğun çok belli güzelim.'' ''Anlamış mıdır anne?'' meraklı yüzüme burukça gülümsedi. ''Bilemem oğlum.'' Ellerimi saçıma daldırıp geriye attım. ''Anlayacağını düşünmüyorum. Anlasaydı lise zamanında anlardı.'' dediğimde annem dudaklarını kıvırmıştı. ''Bu akşamı yarın konuşalım mı oğlum? Uykum var. Dedikoduya kendimi veremem.'' kıkırdayıp yanaklarından öptüm. ''Tamam annecim. İyi geceler. Seni seviyorum.'' ''İyi geceler oğlum. Bende seni seviyorum.'' odasına gittiğinde bende kendi odama geçtim.
Jungkook'un aldığı ev hediyesini elime aldım. Ellerim titremişti nedense. Kutunun iplerini çözüp üstündeki paketi düzgün bir şekilde açtım. Kutunun kapağını açtığımda 4 adet yuvarlak büyükten küçüğe doğru sıralanan mumlar vardı. Hepsini teker teker çıkardığımda hepsinde minyatür erkekler vardı. En küçük mum da sarışın minyatür erkek ile kahverengi saçlı minyatür erkek yan yana oturuyorlardı. Gülümsemiştim. Jungkookla beni anımsatıyordu. Diğer mumlardaki minyatürler ise Taemin, Taehyung ve Jin hyung olması lazımdı. Mumları penceremin önündeki masaya dizdim. Anında telefonu alıp Jungkook'a mesaj attım.
Jimin: Aldığın hediye çok güzel. Çok beğendim. Teşekkür ederim Kook.
Yazım hatalarım varsa affola.
<3