Gözlerimi açtığımda içimi tuhaf bir his kaplamıştı. Yağmur dinmişti ve dünkü tufandan eser yoktu. Gardrobumun kapağını açtım ve aynaya baktım; fönlü emo saçım dağılmış, batman tişörtüm kırış kırış olmuş ve göz makyajım mezardan yeni kalkmış zomibiyi andırıyordu.
Böyle uyuyakalmışım. Aman ne harika.
Makyajımı temizledim, darmadağın saçlarımı taradım, odamdan çıkıp mutfağa doğru yol aldım.
Babam uzun zamandır eve gelmediğine göre, yine uzun "iş seyhati" nde olmalı. Tanrım, yıllardır babamla yaşıyor olmama rağmen, rock şarkıcısı olduğunu daha yalnızca 1 aydır biliyorum.
Büyük olasılıkla "iş seyhati" dediği şey "konser turnesi" dir.Neden bana söylemedi ki?
Gümüş renkte buzdolabının kapağını açıp süt kutusunu aldım. kırmızı kaseme birkaç dakika önce boşalttığım gevrekleri sütle bolca ıslattım.
gevreği tam kaşıklarken az önce hissettiğim tuhaf duygu yine bütün benliğimi sarsmıştı. lanet olsun bu duyguyu nasıl görmezden gelebilirim?
gevreği kaşıklamaya devam ettim. dünki olaylar bir türlü aklımdan çıkmıyordu, nasıl bu kadar aptal olabilmiştim?
benim gibi karanlığı ve nefreti bütün benliğini sarsmış biri, nasıl olurda kendini bu kadar küçük düşürtebilirdi? herkesten, herşeyden, aldığı nefesten bile nefret eden ben, nasıl olur da birine güvenebilmiştim? ve babam, benden ne istiyordu? uzun zamandır umursamadığı kızı ne ara onun için değerli olmuştu? daha mesleğini bile yeni öğrenmeme rağmen, kız arkadaşı olup olmadığını bile bilmeme rağmen.
iştahım iyice kaçmıştı. biraz yürüyüşe çıksam iyi olucak.
tam çıkış kapısını açmıştım ki kapının dibinde sırılsıklam birinin uyukladığını gördüm.
-Harry?
-*gözlerini kırpıştırdı* ha? ne?
kalbimdeki sesleri bir süreliğine susturdum.
-burada ne işin var?
bunu söyleyen sesimin duygusuzluğuna ben bile hayret etmiştim.
harry'nin uykusuzluktan kızarmış kısık, mavi gözleri bana acıyla bakıyordu:
-Ivy, özür dilerim. lütfen. amacım seni incitmek değildi, yemin ederim. sana yardımcı olmak istiyordum.
-bana bu şekilde mi yardımcı olacaktın?
gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. kalbimdeki duygular dışarı çıkmak için çırpınırken, ben onları benliğimin en derinlerine gömüyordum. o kadar acınası bir hali vardı ki... gözlerine bakmamak için başımı öne eğdim; yoksa zaptetmekte zorlandığım duygularım korkunç bir şekilde açığa çıkacaktı.
-söylediğim ve yaptığım şeyler çok yanlıştı, sana yardımcı olmaya çalışırken tam tersini yaptım, zarar verdim. en yakın dostumla nasıl yardımcı olacağını bile bilemeyen acizin tekiyim.
yanıbaşına oturdum bende. aramızca yaklaşık 20 santim mesafe vardı.
-babam hakkında ne biliyorsun?
-*burnunu sildi* babanın adı charles warner...
he? charles kim? neler oluyor?
-annem *pardon halam* ile baban arasındaki ilişkiyi bilmiyorum fakat bir gün yanıma geldi ve "kızıma iyi bak" dedi...
şaşkınlığımı gizlemek için kendimi zor tuttum. tabii ki babam kendi ismiyle gelemezdi! nasıl bu kadar aptal olabildim! sonuçta, sıradan bir hayat yaşayabilmek için kimliğini gizlemek zorunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manson'un Kızı
Fanfiction"baba aç artık şu lanet olası kapıyı!" diye bağırıyordum gözlerimdeki yaşlarla. Sırf babamı örnek aldığım için, sırf onu sevdiğim için, babamla gurur duyduğum için kovulduğuma inanasım gelmiyordu. zili kırmak üzere olmama rağmen açmadı, bütün ümidim...