Yiğitin Gözlerindeki yorgunluk on metre ötedekinin görebileceği bir yorgunluktu. Kapı açıldı içeri elinde kırmızı şırınga olan bir adam girdi. Adam demeye bin şahit."Yiğit beyimize biraz destek verelim." Şırınganın tıpasını açıp yiğitin koluna vurdu.
"Şimdi tüm yorgunluğun gidecek. Biraz bağımlı olacaksın ama yapacak birşey yok. Emir büyük yerden." Bir süre sonra vücudundaki yorgunluk titremeye dönüşmüştü. Elleri titiyordu.
"Yiğittttt, nasılsın hayatım." Kartaldı bu. Vücudu titremeye devam ediyordu. Vücudundaki tüm kanlar çekilmiş bembeyaz kalmıştı. Kusmaya başladı.
"Obs sanırım kötüsün. Çocuklar ben demedim mi size misafirimize iyi davranın diye." Bembeyaz olan suratının üzerindeki kurumuş kanlar insanı gördüğünde kusabilecek duruma getirirdi.
"Yüzün biraz dağılmış ama toparlanır. Ama aynısını içi kısımlar için söyleyemiyeceğim." Kusmaya devam ediyordu. Kartal yüzünü buruşturup kenara çekildi.
Yiğit neredeyse tüm midesini çıkarmıştı. Vücudundaki titreme geçmeye başlarken Duyduğu silah sesleri ile yüzüne bir gülümseme oluştu yiğitin. Kartal adamının getirdiği bıçağı aldı.
"Madem yakalandık bir iz bırakalım değil mi?" Bıçağın tutuş yerinden kavrayıp yiğitin karnına geçirdi. O an sanki tüm dünya durmuş gibiydi. Yiğitin dudaklarından dökülen iniltiler umrunda bile olmadı ve bıçağı soktuğu yerin biraz ötesine bıçağı tekrar soktu.
Ses çıkarmaya mecali bile yoktu. Birkaç saniye sonra dudağının kenarından sızan, ağzına gelen kanı kusması bir oldu. Birkaç dakika sonraysa vücudundaki titreme ve acı tekrar başlamış ardından bayılmıştı.
20 dakika sonra
Polisler ambulanslar ve bir tim aracı. Büyük bir çatışma atlatılmıştı. Heryer yangın yeriydi. İçerde baygın bir şekilde yatan yiğitten kimsenin haberi yoktu. Askerlerden birkaçı içeri girdiler. En son girdikleri odada baygın sekilde yatan yiğiti buldu.
"SEDYE GETİRİN ÇABUK." diye bağırdı askerlerden biri. Ali deniz aceleyle askerlerin olduğu odaya girdiğinde yiğitin bedenini yere yığılmış yüzü kireç gibi olan oğlunu bulmayı beklemiyordu.
"Komuta-" eliyle durması gerektiğini söyledi. Koruyamamıştı. Canını koruyamamıştı. Kötü bir baba olduğunu anladı o an. Evladına sahip çıkarmamıştı.
Sağlık çalışanları sedyeyle gelip yerde yatan yiğit dikkatli bir şekilde sedyeye taşıdılar. Yüzü ben bembeyaz dan daha çok beyaz olmuştu. Sanki ölmüş gibi.
Yerden kalkmakta zorluk çekti. Ama kalktı. Ayakta durması gerekiyordu. Dışarı çıktıklarında Barlas geldi.
"Ölmüş mü?" Sorurken sesinin titremesini engellemeyemişti.