35 - Oyunun Sonu

1.1K 232 271
                                    

Barış Alper

Gökdeniz iyileşmeden İngiltere'ye gelmeme konusunda baya kararlıydım. Ama eğer ameliyatı için Arsenal görüşmesini erteledim diye transfer işi yatsaydı Gökdeniz kendisini deli gibi suçlayacaktı, bana kafayı yedirtecekti. Yaylada beni onsuz gitmeye ikna etmek için melül melül gözlerimin içine bakarken bunu anlamıştım ve onu bırakıp gelmeyi ancak böyle kabullenmiştim. Yoksa sikseler bu hafta gelmezdim.

Basit ameliyat falan diye beni kandırsa bile önemliydi. İyileşme süreci vardı, ilaç tedavisi vardı, vardı da vardı.

Sonuç olarak günlerdir farklı bir ülkede, göğümden ve denizimden uzaktaydım. Fiziksel uzaklık tabi. Yoksa uğruna can verilesi gözlerini ilk gördüğüm günden beri aklım ve kalbim ondaydı, büyülemiş gibi beni kendine bağlamıştı hatun.

Yanımda sabırsızlıkla cam vitrine parmaklarını vurup duruyordu Tuncay abi.
"Oğlum seç birini hadi!"

"Abi acele ettirmesene, dur!"

"E seç sen de, ne düşünüyorsun bu kadar?"

Önümüzde duran kolyeleri tek tek Gökdeniz Çağlar'ın boynunda hayal etmekle meşguldüm. Vakit alıyordu.

Karar verip birini seçmem için bir kolyenin diğerinden daha çirkin durduğuna kanaat getirmem gerekiyordu ama hayır ulan, nasıl kötü durabilirdi Gökdeniz'de?

Elimi kafama atıp saçlarımı karıştırdım. Tuncay abiye döndüm çaresizce. "Hepsini mi alsam?"

Kurcaladığı telefonundan birine mesaj yazarken göz ucuyla bana baktı. "Bir şeyin de suyunu çıkarma Barış."

Yardımcı olmuyordu, somurttum. "Ne var? Neyin suyunu çıkarmışım?" Önümdeki seçenekleri gösterdim elimle. "Şunlara bak, neye göre seçeceğim? Sen Büşra yengeye hediye alırken neye göre seçiyorsun?"

"En pahalı, en marka, en dikkat çekici olan hangisiyse o... İçine bir de değiştirme kartı attın mı bitti gitti. Zaten yüzde 50 ihtimalle aldığım şey onun istediği olmadığı için gidip değiştirecek, bu kadar düşünmem. Vakitten tasarruf aslanım, öğren sen de bunları."

"Olmaz." dedim kafamı iki yana sallayarak. "Aldığım şeyi beğensin istiyorum. Çok beğensin ve hiç çıkarmasın falan."

İç çekerek telefonunu kenara koydu Tuncay abi, durumun ciddiyetini kabulleniyordu sanırım. Benim gibi dirseklerini cam vitrine yaslayarak öne eğildi, kolyelerde göz gezdirmeye başladı. "En basitinden yaptığı kombine uymaz çıkarır, başka bir şey takar. Kadınların kafa bizim bildiğimiz gibi çalışmıyor."

Gökdeniz çıkarmazdı, biliyordum. Dümdüz zincir götürsem onu bile ben heveslendim diye takardı ama mesele o değildi. Kendisinin de beğenerek kullanmasını istiyordum.

"Beni alakadar etmiyor, her kombine uyacak bir şey bulmam lazım o zaman." dedim.

Bana bıkkın bıkkın baktı. "Tuttu gene inadın, işimiz var. Bütün Avrupa'yı altüst ederiz artık senin kıza dünyanın en güzel kolyesini bulacağız diye."

Öyle olacaktı. Bugüne kadar Gökdeniz'e hiçbir hediye almamak benim bir eşşekliğimdi ve bunu Rize'de fark etmiştim. Hayatında hiç izim yoktu. Düşününce kolye fikri aklıma yatmıştı.

Benim asıl aklıma yatan koca pırlantalı bir yüzüktü de... Gökdeniz o yüzüğü alıp bana geri monte ederdi. Şimdilik kolye güvenliydi. Öpüp koklamalara doyamadığım güzel boynunda benden bir izi taşıması fikri acayip hoşuma gitmişti. Yanında olmadığım zamananlarda da, aramıza mesafeler girdiğinde kolyeyi gördükçe beni hatırlar mutlu olurdu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 3 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

delibalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin