100.bölüm: Cesur kızım

1K 85 12
                                    

Kız kaşlarını çatmış halde yüzüme bakarken erkek çocuk endişeyle kıza baktı. Gitmemiz gerek. Dedi acele ederek. O sırada o çocuğun ardından bir kadın koşar adımlarla bize doğru yürüdü. Efsun'a sinirle bakarak kolumdan tuttu. "Nereye kaçıyorsunuz siz! Kaçış yok öyle Efsun hanım."

"Ben alışverişe gitmek istemiyorum!" Dedi Efsun öfkeyle. Halası da öfkeyle elini kaldırarak "Seni terbiyesiz!" Demişti ki havadaki elini tutarak sinirle ona baktım. "Sen ne yaptığını zannediyorsun. El kadar çocuğa vurulur mu. Gücün yetiyorsa bana vur!" Kadın dehşet içinde bana bakarken, hayretle "Sen de kimsin be! Sanane!" Dedi çemkirerek. O an göz devirerek kolunu daha sıkı tuttum. "Bana bak kim olduğumu gösterirsem anlarsın dünyanın kaç bucak olduğunu. Akıllı ol!"

Küçük kız hayretle bize bakarken, kadın kolunu sinirle çekerek benden1 uzaklaştırdı. Sonra da bir şey demeden kızı alıp gitmeye çalıştı. Fakat ben yine durdurmaya çalışarak kızı korumaya çalıştım. "Kız senle gelmiyor. Bu kızcağıza hırsızlık yaptıracak kadar ne yapıyorsunuz bunu açıkla."

Kadın birden hayretle kıza bakarken "Onunla evde konuşacağım bu konuyu." Dedi sinirle. O an gözlerimi yumdum. Çok kötü olmuştu bu. Ben onun bilmediğini bilmiyordum. O kadar ki onun hırsızlık yaptırdığını sanmıştım.

"Yürü." Diye sinirle cevap vererek kolundan tutmaya çalıştı. Ben ise daha da sarpa sardığım işin içinden çıkmaya çalışarak kızı kendime çektim. Fakat "Yanlış söyledim..." diyemeden küçük kız benden öfkeyle uzaklaşarak "Bırak." Dedi. "Batırdın, daha fazla konuşma." Dedi son sözüyle. O an yerin dibine girmiştim adeta. En sonunda halasının yanına giderek elini tutup gidelim dedi sadece. Ben de ardından bakakalmıştım. Kız kendi rızasıyla gittiği için hiçbir şey diyemedim. Kendimi çok suçlu hissettim.

Bir süre ardından çocuğa baktım. Çocuk ise hüzünle soluklanarak onlar gibi çekip gitti. ben de arkalarından bakakalmıştım. kalbim acımıştı. vicdan azabı değildi. sanki içimdeki bir parçayı koparıp alıyorlardı. gözümden istemsizce yaş aktı sonra. Neler oluyordu bana hiç anlamamıştım. vicdan azabı çekmiyordum, acı çekiyordum ve bu beni güçsüzleştirmişti. Fakat en sonunda bir süre durduktan sonra arabaya binerek Mavi'nin evine gittim. Yaren ve kızlar bahçede oturmuş kahve içiyordu. sinirle gözlerimi kısıp onlara doğru yürüyerek elimi belime yasladım. Kızlar beni fark ederken, ben ise tam karşılarına geçerek çatık kaşlarla onlara baktım. Kızlar kızgın olduğumu fark ettiğinde Aslı elini itiraz ederek kaldırıp "Hiç öyle kızma hanım efendi kendin içtin. bize kızamazsın." Dedi. Tabii bunu demesiyle sakinleşmeye çalışarak bıkkınca soluk verdim. "Haklısıınız belki ama bari beni ayıltmaya çalışsaydınız."

Aslı meyve suyunu içerek gülmeye başladı. "Seni durdurmak ne mümkün efendim. bir bakıyoruz mutfağa kaçıyorsun. heh tamam tuttuk demeden yukarı çıkıyorsun." hayretler içerisinde Beren' e dönerek devam etti. mübarek nasıl bir fırıldak olduğunu da öğrendik." diyerek hep beraber gülmeye başladılar. Ben sinirden Aslıyı çimdiklerken hemen geri zıplayarak gülmeye devam etti. onlar gülerken ben de surat astım. Bu duruma düşeceğime kafamı kuma gömseydim daha iyiydi be.

"Dün bir problem çıkmadı inşallah." bunu diyen annemdi. "Hayır hiçbir sorun çıkmadı." dedim ciddi bir ifadeyle. etraf bir an sessizleşmişti. sanırım aramızdaki gerginliği herkes hissetmişti. annem sarhoş halimde bir şeyler mi duymuştu benden. ya da Savaşın yaşadığını mı öğrenmiştİ?

"Sarhoşken hala Savaş diye sayıkladığın halde gidip ikiziyle evlenmen ne kadar doğru kızım. Hım, sen söyle!"

"Doğru, benim için doğru anne." Sinirle gülerek başının arkasına aldı. Başında Mardin tarzında ince bir örtü vardı. Daha olgun kadınlardaki gibi.

Çilem (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin