Savaşla ilk defa gittiğimiz yaylaya gittik Alya ile beraber. Sessiz ve içine kapanıktı hala. Savaş'a karşı biraz daha yakın olsa da bana karşı çok soğuktu. Korkarım sabah ki olaydan dolayı bana karşı bir kin besliyordu.
Savaş Alya'yı kucağına alarak arabanın kapısını kapatırken ben de anahtarı alarak kapıyı açmaya çalıştım. Elim titriyordu. Anahtarı elimde tutamıyordum resmen. Derken Savaş elimi tutarak durdurdu. Şaşkınca ona baktığımda "Sakin ol." Dedi huzurlu bir sesle. "Her şey yolunda." Derin bir nefes alarak ona baktığımda anahtarı alarak kapıyı açtı sonra içeriyi işaret ederek önce geçmemi istedi. Ben de içeri geçerek kapıyı ağzına kadar açarak ona yol verdim. Sonra da onunla beraber salona geçtik. Alya uyuyordu. Karakolda ek bir soruşturma için beklerken uyuyakalmıştı. Savaş da onu yavaşça kucağına alarak arabaya geçti. Savaş onu kucağından hiç bırakmadı. Bu yüzden eve kadar arabayı sürmüştüm.
Savaş yavaşça yürümeye devam ederek odalardan birine doğru yürümeye başladığında ben de hemen önünde yürüyüp kapıyı açarak ortam hazırlamaya çalıştım. Fakat Alya birden irkilerek uyandı ve Savaş'ın kucağından inmek istedi. Ona neler olduğunu anlamamıştık. Nefes nefese etrafına bakarak "Neredeyim ben!" Dedi korkuyla. Savaş yavaşça eğilirken "Korkma kızım. Evdeyiz. Yanımıza güvendesin bebeğim." Diyerek sakinleştirmeye çalıştı.
"Feride ablama götürün beni." Savaş ile endişeyle bakıştıktan sonra ben ona yaklaşmaya çalıştım. "Korkma kızım, annen ve babanın yanındasın."
"Hayır!" Dedi birden bağırarak. "Siz benim annem babam değilsiniz!" Diyerek benden bir kaç adım uzaklaştı. O an başımdan aşağıya kaynar sular döküldü adeta. Kendi öz kızının senden nefret etmesi ne kadar da berbat bir şeydi böyle.
"Babam öldü!" Diyerek Savaş'a bakarken, hemen sonra sinirle bana dönerek "Annem de beni terk etti." Dedi öfkeyle. "Hayır!" Dedim ona yaklaşırken. "Ben seni terk etmedim. Seni benden aldılar. Seni kaçırdılar. Ben..." Gözüm dolarken devam etmeye çalışarak "Ben yıllarca seni ölü zannettim. Beni senden aldılar." Dedim acıklı bir sesle. Sonra ona yaklaşmaya çalıştım. Fakat izin vermedi. "İnanmıyorum sana! Benim öldüğümü bile görmeden bir yalana inandın. Gerçek annem olsaydın bunu hissederdin! Beni varlığımı hissedersin!" Dedi ağlamaya başlayarak. O an dizlerim titremişti. Onu böyle gördükçe mahfoluyordum. Kızım bana inanmıyordum. Benden nefret ediyordu.
Savaş bir adım atarak "O iş öyle değil güzel kızım. İnan bana annen de ben de seni çok seviyoruz. Bugün görmedin mi senin için geldik biz. Annen yıllarca senin hasretini çek..."
"Duymuyorum ki! Duymuyorum ki!" Hemen kulaklarını kapatarak daha çok ağlamaya başladı ve bizden uzaklaşarak kapıya doğru koştu. Ben ise hiçbir şey yapamamıştım. Savaş ardından giderek tutmaya çalışırken bile ben hiçbir şey yapamamıştım. Kilitlenmiştim adeta. Kızım benden nefret ediyordum. Benden kaçıyordu. Sonra Mavi ile aramızda yasananlar aklıma geldi. O zaman anlamıştım. Kızım bana benziyordu. Affetmiyordu. En çok da annesini affetmiyordu. En zayıf noktasını...
Savaş kapıdan çıkamadan onu tutarak sarılmaya çalışti. "Tamam, tamam sakin ol." Alya hemen kendini savunmaya çalışarak bırak beni diye bağırmaya başladı ve daha çok ağladı.
Yavaş adımlarla onlara yürürken Savaş da onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "İstemiyorum sizi! Bırak beni. Yengemin yanına gitmek istiyorum!"
Basamaklardan inerek yanlarına giderken Savaş'ın onu bırakmasını istedim. Savaş dediğimi yaparak yavaşça bıraktı ve ben Alya'ya eğilip göz yaşlarımı silerek kollarından tuttum. O ise çaresiz bakışlarla beni izlemeye başladı. "Bizden nefret etmekte çok haklısın. Yaşadığın acının hiçbir telafisi yok. Ama bundan sonra buradasın. Bizim yanımızda, güvende."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem (Kitap Olacak)
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olma ihtimali vardır. Şimdiden söylemek istiyorum. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl...