"Biliyor musun, kalbimdeydin evrenimizde..."
Yitik bir et parçası olan kadın değil miydi, bu devirde? Sözleri duyulmayan, kalbi hissedilmeyen yıllar...
Kaçıyordum, dışarıdan ev içerisinden mezar olan o yerden. Koştum yalın ayak üzerimdeki elbise ile. Irmak kenarına kadar. Berrak bir şekilde çılgınlar gibi akıp giden suya dalmıştım, yeniden. Buraya kaçıncı gelişimdi bilmiyordum. Her şey başa sarıyordu, kâbuslarımda.
Atlayacak cesaretim var mıydı, bu defa. Etrafa baktım. Sessizliğin içinden yine çıkıp gelsin diye bekledim. Kırlangıç ile birlikte. Beni durdurmayı başarırdı, onlar. Yine. sarardı ayağımdaki çakıl taşlarının açtığı derin kesikleri.
Belki de artık Kar Beyaz'a girerdim.
Boynumdakini gösterirdim onlara. Dövmemi sizi hatırlamak için yaptım der bende kırlangıcımı gösterirdim elini uzatana. Annemin türlü cezalarına göğüs germiştim, dövmem yüzünden. Bana gelen haberciler içindi, her şey.
Rüzgârın uğultusu, ağaçlardaki yaprakların kopmak için attığı çığlıklar berrak suyun isyanı... Karışıyordu yine zihnimde. Başımda, bilinmezliğin ağrısı yavaş yavaş belli ediyordu, kendini. Bana ne yapıyorlardı, bilmiyordum. Tek bildiğim uyandığımda, her şeyin başa sardığıydı. Tekrar tekrar buraya gelip, yüzünü netleştiremediğim kişiyle tartışıyordum.
Yine göründü, uzaktan. Ardında bir kırlangıç ve sesindeki neşesi... Evini bulan denizci gibiydi. Kıyafetindeki gösterişe rağmen. Bana adımlıyordu. Benim atlamayacağıma o kadar emindi ki... Bağırdım yavaş tavırlarına. "Sen bana aşık mısın," diyerek sordum ona. Üzerimdeki elbisenin eteğini elim ile iteleyerek. Bunu nasıl giymiştim ve neden bu kadar gerçekçi göründüğünü dahi anlamlandıramıyordum. Ancak her geçen rüyamda bir tık daha ileriye gitmeyi başarıyordum. Ona daha fazla cümle kurarak.
Tanıdıktı silueti ancak yüzü netleşmeden bir şekilde gözlerim açılıyordu. Sesini dahi unutuyordum gözlerim aralandığında. Bana kendini unutturuyordu.
Elbisemi çekiştirmeye devam ederek göğüs dekoltemi azaltmaya çalışıyordum. Kaçıncı yüzyılı görüyordum rüyamda da böyle bir elbise içinde nefes almaktan zorlanıyordum. Rüyamda bile annemin radikal kararlarına saygı duyuyordum. İçime giydiğim korse ile.
Kalın dudaklarının aralandığını gördüm. Hemen alt dudağının altında ben dikkatimi çekmişti. Unutma Hera, beni sana nispet. "Kar beyaz, savruktur. Her önüne gelene yardım edersen, cezan ölümdür." Dediğinde bedeni netleşiyordu ve ben uyanacaktım yeniden. " Bir yabancı... Ölümü göze almaya değer mi, Hera..." dediğinde benimle konuşmaktan öteye geçmiş, adımı zikretmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK ETKİSİ
AcciónKelebekler kendi kanatlarını göremezlerdi. Ne kadar güzel olduklarını sadece etrafındakiler izler, kendileri bundan mahrum kalarak kabuğundan çıkmaya çalışırdı. Ayrıcalıklı çizgilerle, hayat bulan güzelliklerinden ölene kadar haberleri olmazdı. ird...