16.Bölüm Part 1

68 11 12
                                    

Ufak bir pencerenin pervazında oturup uzaklara bakardım, o pencereden gördüğüm kadar sanardım hayatı da.. O pencerenin dışında koşuşturan mutlu çocuklar, o pencerenin dışında mutlu aileler olurdu. Bende o pencerenin içerisinden onları izler, onlara özenirdim...İçimde anlamlandıramadığım bir duygu vardı kendimi bildim bileli, var olduğumdan beri hep içimde bitmek tükenmeyen bir merak, bir hasret vardı...

Yıllar geçti, o küçük çocuk kocaman bir adam oldu, hatta baba bile oldu. Ama o pencerenin öbür tarafından bakan çocuk içinden gitmedi hiç. Ne kadar büyürse büyüsün, pencerenin dışındaki hayatlara gıpta ile bakar dururdu, o hayatlara ait olamamanın acısı yanar dururdu içinde...

Büyüdüğümde bir pencere pervazından izler gibi uzun uzun baktığım dağ köyleri vardı,içimde bir duygu büyürdü kahverenginin bozkır tonunda.. Belki de biliyordum, hissediyordum belki, umuyordum...

Şükretmeliydim aslında, 7 yıl boyunca aiy olabilmiştim ya o bozkıra, o mutlu aileye dahil olabilmiştim ya, o gülüşen seslerin adına sesim karışmıştı ya, şükretmeliydim... Kendi hayatım var artık, dünyalar kadar sevdiğim bir eşim, bir çocuğum var.Ama nedense ben hep o pencerenin pervazındaki çocuk gibiyim.. Son günlerde yeniden uğrar oldu o his, yeniden esir aldı duygularımı.. Belki de bu yüzdendi. Bu dağ köylerine olan anlamsız sevdam bu yüzdendi. Burda başlayan, burada bitecekti belki de. Bir dağ köyünde doğan YUSUF, yıllar sonra sadece 7 yıl ait olabildiği, sonunda bir aile kurduğu bu dağ köyünde KENAN olarak ölecekti... Aynı o çocuk gibi pencerelerin ardına gizlenmiş bir kimsesilikle, yaşadığı gibi gidecekti belki de...

*******************

Yanı başında oturan dişçi Musa'nın dediklerini pek anlamlandıramasa da dinliyormuş gibi yapıyordu. Aslında burada olmak da onun istediği bir şey değildi, ama istemediğini söylemesi bile hoş karşılanmıyordu ve her şeye rağmen, tüm kırgınlıklarına rağmen kimseyi kırmak istemiyordu. Tam da o yüzden kabul etmişti Dişçi Musanın teklifini.

O gün oradaki insanlara şifa getirebildiğini fark ettiğinde doktorluk için bir hastaneye ihtiyacı olmadığını anlamıştı, 4 duvarın içinde değil, tüm köylerde dağıtacaktı o şifayı. Durumu olan olmayan, hastaneye gitme imkanı olan, olmayan.. Kim varsa dokunacaktı hayatına, ama yine de bu içindeki suçluluk duygusunu silemezdi... İstediği kadar hayata dokunsun. Onun yüzünden hayattan kopanlar vardı. Başta babası vardı mesela, Dilek vardı.Ve uzun zamandır verdiği bu savaşı kaybetmesindeki son kaybı Çağla vardı. Gencecik bir kızı hayattan koparmıştı. Bunun için suçlamalıydı kendini. Çünkü suçlu kendisiydi.

*******************

Gecenin karanlığı çökmüştü köye.Muhtarla beraber oturdukları yer sofrasından kalkmışlardı henüz. "Biz de gidelim artık." dedi Kenan çantasına uzanırken.Muhtar onları ne kadar ikna etmeye çalışsa da ikisi de orada kalmayacaklarını söylemişlerdi. Muhtar da el mahkum onları yolcu etmeye kapıya çıkmıştı. Tam kapıdan çıkmaya çalışırken görmüştü onlara doğru nefes nefese koşan kadını. Yaşlı kadın yanlarına geldiğinde nefesini düzenlemek icin bir süre söyleyememişti derdini, sonra telaşla muhtara döndü.

"Evinde doktor var dediler muhtar. Yardım et gözünü seveyim. Torunum çok hasta" diyen yaşlı kadının yaşlı gözlerle onu izleyişini göz ardı edemezdi Kenan.Bu işe baş koymasının, bu yola çıkmasının sebebi vardı, belki de o sebep bu kızı iyileştirecek olmasıydı.

Yaşlı kadınla bir süre yürüdükten sonra eski bir evin önüne gelmişlerdi. Köydeki tüm evlerden daha kötü durumdaydı ev. Kenan bir şey demeden yaşlı kadının peşisira eve girdi.

Yere bir yatak serilmiş, üzerine yatırılmıştı hasta kız, yüzü terlemekten islak, hastalıktan bembeyaz kesilmişti. Kenan hızla ateşini ölçmüştü kızın, Ateşi çok yüksekti.

"Ateşi çok yüksek, ben şimdilik bir ateş düşürücü serum takacağım. Sonrasında bir doktora görünmesi, hastaneye gitmesi şart." dedi Kenan çantasından serumu çıkarıp hazırlarken.

Kızın koluna serumu dikkatlice takarken bir ses duymuştu.

"Ne oluyor lan burda? kim bu adam ?"

Hiçbir şey demeden işini yapmaya devam etti Kenan. Yaşlı kadın oğluna açıklama yapıyordu, ama adamın onu dinlediğinden emin değildi.

"Doktor evladım. İyi edecek kızımızı inşallah."

"Ne diyon ana ya !" dedi adam yüksek bir şekilde. Yaşlı kadından korku dolu bir ses yükseldiğinde yeni bitirmişti serumunu takmayı kızın. Arkasını döndüğünde adamın sinirli bakışlarla ona bakıp elindeki tüfeği göğsüne dayadığını görmüş, sertçe yutkunmuştu.

Bir yanda Musa, bir yanda yaşlı kadın adamı ikna etmeye çalışsalar da adamın

gözlerindeki sinirli bakış hiç değişmiyordu.

"Sen benim kızıma ne hakla dokunursun ulan haysiyetsiz herif."

"Ben kızınızı iyileştirmeye çalışıyorum. Doktorum ben." dedi Kenan sakinliğini korumaya çalışırken. İstemeden de olsa yıllar önce duyduğu bir cümle yerleşmişti kulaklarına

"Adam sana bıçak çekmiş, sen konuşmaktan bahsediyon abi!"

O zamanlarda onun için bir bıçağın önüne siper olacak kadar onu seven bir kardeşi vardı. Ama şimdi onun olduğundan emin değildi, artık değildi.

"Bana bak doktor, ya hemen defolup gidersin buradan, ya da günah benden gider" dedi adam nefretle.

Musa Kenan'ı kolundan tutup çıkarmak istese de Kenan göz ucuyla yerde yatan kıza baktı.

"Bak, benim de bir kızım var. Baba olmak ne demek bilirim. Ben sadece onu

İyileştirmeye çalışıyorum. İzin ver, işimi yapayım." dedi yeniden sakin bir ses tonuyla.

"Sen laftan anlamayacan mı?" dedi adam sinirle.

Daha kimse ne olduğunu anlamadan patlamıştı Silah. Musa öylece kalakalırken yaşlı kadın korku dolu bir feryatla oğluna döndü. "Ne yaptın sen !"

"Bu mesele bu köyden çıkmayacak ana!" dedi adam kararlılıkla. Kadın Musaya döndü. "Ne yapacaksın, doktor adamı vurduğun yetmiyor, bir de baban yaşındaki adamı mı vuracaksın. Oğlum, etme eyleme. Gel hastaneye gidelim.Kurban olayım, yakma kendini."

Adam bir süre Musayı inceledi. Etrafı hiç tanımıyormuşcasına bakışlar atıyor "Neredeyim ben?" diye sorup duruyordu.

"Bu adam bir şey söyleyemez" dedi rahatça.

"Baksana bunağın teki, halledeceğim ben."

"Oğlum yapma!" dedi yaşlı kadın göz yaşları İçinde.

"Gencecik adam, yazıktır günahtır. Hem, bak evladı varmış. O evladın ahının altından kalkamayız oğlum yapma."

DEVAM EDECEK...

Tek Bölümlük VeyKen HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin