elli iki

2K 457 70
                                    

Şimdiden final geri sayımı yapmak istemiyorum ama olağanüstü bir değişiklik yapmadığım sürece final bölümümüzün 60.bölüm olacağı kesin diyeyim

Daha az olay, daha fazla hisler ve anılarla dolu bölümler geçireceğiz. Tek bir geçidimiz kaldı, o geçide de az bölüm var. Oralara gelince bana belki kızacak, belki küseceksiniz ama o geçit ben bu kitabın ismini bulduğumdan beri belliydi. Finale dair çoğu detay ilk bölümün ilk satırlarında zaten doğmuştu.

İyi okumalar!

~~~

- 14 Şubat 2003, İstanbul

"Evde olsak da olurdu, yanında olmam benim için yeterince özel Timur."

Timur, kolları arasında tuttuğu ve bir türlü susmak bilmeyen kadını bildiği en kesin yolla susturmak üzere başını eğdi. Dudaklarına kısa fakat yoğun bir baskıyla kendi dudaklarını bastırdığında ezbere bildiği şekilde kollarındaki beden titremiş ve durulmuştu.

"Bazen sırf seni öpeyim diye bu kadar çok konuştuğunu düşünüyorum Yunan kızı."

Helen parlayan gözlerle başını geriye atmış halde sevgilisine doğru baktı. "Konuşmadığımda da öpüyorsun beni, öpmüyor musun?"

"İçli içli öpülmekten bahsetmeye devam edeceksen eğer haber ver de bu kalabalığın ortasında durmayı keselim, biraz önceki kadar kısa sürmeyecek bir öpücük mü istiyorsun?"

Helen kıkırdadı. Karşı karşıya duruyorlarken kollarını karşısındaki bedenin beline doğru dolamış, göğsüne yanaşmıştı. Ona bakarken başını geriye atıyor olması yorucuydu ama keyfi yerinde olduğundan bu yoruculuğu hissetmiyordu hiç.

"Havaalanındayız, nereye gideceğiz ki?"

Timur bu soruyu ciddiye alıp etrafa bakınmaya başladığında Helen yarı utanç yarı keyif dolu halde yüzünü göğsüne sakladı. Oraya kapandığı anda başının tepesinde peş peşe birkaç öpücük hissetmişti.

"Uçuşa biraz zamanımız var, sıcak bir şeyler içelim o arada."

Helen geri çekilerek Timur'u onayladı. "Çay mı içeceğiz?"

Timur yarım ağız güldü. "Bir zamanlar çay sevmediğini iddia eden bir kadın vardı, hatırlıyor musun o kadını?"

Helen tavırlı bir bakış attıktan sonra kollarını onun belinden çekerek kendi göğsünde kavuşturdu. "Sen alıştırdın," dedi kötü bir alışkanlık kazanmış gibi. "Çayı mı seviyorum seninle çay içmeyi mi bilmiyorum gerçi."

"Beni seviyorsun bence," dedi Timur sakince. Elalarını kadının açık mavi irislerine dikip. "Bir şeyi benden fazla sevme ihtimalin yok, bunu kararlaştırmamış mıydık?"

Helen gözlerini kırpıştırmakla yetindi. Böyle anlarda Timur öyle kendinden emin konuşuyordu ki ona verecek cevap bulamayıp sessiz sessiz beklemek zorunda kalıyordu.

Bir süre sonra yeni konumları ellerindeki kartondan bardaklarda dolu olan sıcak çaylar eşliğinde havaalanının bekleme koltukları olmuştu.

Kışın en kuvvetli varlığını gösterdiği günlerden birine uçuş planlamış olmak pek akıl kârı değildi aslında. Fakat Timur, ilk sevgililer günü hediyesinin ne olabileceği konusunda düşündükçe kendini bu planın ortasında bulmuştu.

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin