Bölüm 1

1 1 0
                                    



Dışlanmışlık.

Belki de en zoru buydu benim için. Dışlanılmış olmak. Hayat tarafından, insanlar tarafından, ölüm tarafından.

Eğer hayat ve ölüm sizi dışlıyorsa ait olacağınız yer yaşamın ve ölümün sınırları ardındadır.

Dışlanıldım. Belki de dışladım kendimi ortamlardan.

Ayrıştırıldım ölüm ve yaşamdan.

Suçluluk.

Bir insanı suçlu yapmak için illahi ki de kötü bir günah mı işlemesi gereklidir? Hiçbir şey yapmayan bir insan suçlu olamaz mı? Kötülüğe göz yuman, birinin yasını yaşarken aynı zamanda da mutlu olan bir insan suçlu sayılmaz mı?

Suçluyum.

Yıllardır bu suç ruhuma işlenen bir leke gibi çıkmak bilmemişti içimden. Çok küçüktüm. Belki dokuz belki sekiz . Babamın bizim için yaptığı tahta bir barakada yaşıyorduk. Nerde yaşadığımızı bile bilmiyordum ama şehirden uzak olduğunun farkındaydım. Ağaçlık bir alan, bir ormanın içindeydik. Sadece annem, babam ve ben. Aitlik hissi buydu. İçinde olduğun, seni kabul eden evin buydu. Ait olduğum yer o evdi.

Küçük bir dünya kurmuştu babam bize. Ben dünyanın bu kadardan ibaret olduğunu sanarken babam bizi asıl dünyadan korumak için inşa etmişti bu dünyayı. Bunu o gün babamı gözlerimin önünde tek bir kurşun darbesiyle öldürdüklerinde fark etmiştim. Asıl dünya bundan daha büyük ve tehlikeliydi.

İlk dışlanılmayı orada yaşamıştım. Ölüm babamı kabul etmişti ama beni dışlamıştı.

Kan vardı. Öyle çok kan vardı ki küçük bir göl yaratmıştı babamın çevresinde. Bir insan vücudunda ne kadar kan depolayabilirdi ki? Toprağın dahi ememeyeceği kadar kan akıtmıştı babam. Öyle ki babamın kanını yerdeki toprak bile ememmiş dışarı taşmıştı. Toprak bile kabullenememişti babamın bu denli büyük bir yara almasına. Kader bile beklememeişti bu ölümü.

Babamın oluşturduğu kan gölü beni de içine almıştı. Üstüm başım kan olmuştu. Annem kirlendiğim için kızar mıydı? Kanla kaplı ellerimle babamın solgun yüzüne dokunduğumda buz gibi olduğunu hissettim. Üşüyor muydu? Üzerimdeki beyaz çiçekli hırkamı çıkarıp ona uzattım. Almasını bekledim ama kıpırdamadı bile. Uyuyordur belki diye ben örttüm üstünü. Annem, babam uyurken hep üzerini örterdi. Uyuyan insanın üzerine kar yağarmış, öyle derdi. Burada hava bozuktu. Umarım babamın rüyasında güneşli bir gündür diye dua ettim içimden. Babam mışıl mışıl uyurken saçlarını sevdim biraz. Kahverengi saçları ellerimdeki kendi kanıyla kirlense de sorun etmezdi babam. Banyo yapabilirdi. İster istemez ben de babamın yanına uzandım. Kanın tüm vücuduma yayıldığını hissediyor olsam da babamla uyumak o an daha güzel gelmişti.

Oradan nasıl çıktığıma dair tek bir fikrim bile yoktu. O anlar o kadar belirsizdi ki hiçbir şey hatırlayamıyordum. Sadece gözlerimi açtığımda rahat bir yatağın içerisindeydim. Bizim evdeki yataktan daha rahat ama bir o kadar da huzursuz. Bir kadın gelmişti yanıma. Saçları ensesinde sıkıca toplanmış gözlüklü bir kadın. Gülümsüyordu ama içten değildi. Babam ve annemin gülümsemesinden çok uzaktı.

Ait olduğum yer çok uzaktaydı.

''Burası senin yeni evin.'' demişti. Kafam allak bullak olmuştu. Sanki bir kabustan sıyrılıp uyanmıştım gerçekliğe. Ya da asıl kabusa şuan dalmıştım. Bilmiyorum.

Ben annem ve babamdan başka bir insan görmezken onlar beni 260 kişilik bir kalabalığın içine atmış burası senin evin demişlerdi. Ailem hakkında hiçbir şey söylememiş ben de onlara sormamıştım. Bana iyilik yaptığını sanan bir topluluk aptalın annem ve babamın yerini bilmesi saçmalıktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: a day ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GİRİFTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin