✴18.BÖLÜM✴

6.8K 300 12
                                    


İnsanın sevdiğini kaybetmesi, dişini kaybetmesine benzer. Acısını o an yaşar, yokluğunu ömür boyu...


Varolmak ne kadar büyük bir şanstır aslında. Bazıları varolmanın nefes almak olduğunu savunsa da ben iz bırakmak olduğunu düşünenlerdenim. Belki şu kısacık hayatım boyunca asla varolamacağım ama beni var eden insanlar olacak benden sonra. Ölümden sonra hatırlanmak istese de bir yanım, bir yanım hala unutulmaktan yana. Unutulup yok olmaktan. Abimin aksine ben unutulmaktan korkmadım hiçbir zaman her ne kadar unutmayı korkaklıktan saysam da.

Ama tenime değen nefesine bile aşık olduğum adamın korkak olmasını o kadar isterdim ki. Korkaklık yapıp beni unutmasını.

Bunları düşünmemin nedeni büyük bir olasılıkla bilincim yerindeyken aldığım son nefesimde içime dolan o garip koku olsa gerek. Gözlerimi yavaş ve neyle karşılaşacağımı bilmediğimden temkinli bir şekilde araladım. Sırtıma değen yumuşak yatağa minnettardım. Üzerimi kontrol ettiğimde herhangi bir yerimden bağlanmamıştım. Oysa en son hatırladığım şey bayıltılmamdı. Kaçırılmış olmalıydım. Ama garip bir şekilde kendimi güvende hissediyordum.

Gözlerimi odada dolaştırdığımda tanıdıklık hissiyle sarsıldım. Burası Araz'ın beni getirdiği dağ eviydi. Aniden yataktan kalktığımda gözümün önüne çekilen siyah perdeyle olduğum yerde kalakaldım. Görüşümün düzelmesi için kendime süre tanıdım. Ayaklarımın altında gıcırdayan ahşap parkeleri umursamadan temkinli adımlarla merdivenlerden inmeye başladım. Şöminenin karşı tarafındaki boşluk alanda iki kişilik küçük bir masa ve masanın üzerine döşenen çeşitli yemekler vardı. Yaşadığım gariplikleri çözümsemeye çalıştım ancak ağrıyan başımın etkisi olsa gerek pek başarılı olamadım.

Mutfaktan elinde bardaklarla çıkan Araz'a gözlerim takıldığında uyandığımdan beri tuttuğum nefesimi büyük bir rahatlıkla dışarıya verdim. Ama hala etrafımda dönen olaylardan bir haberdim.

" Uyanmışsın. " dedi elindeki bardakları masaya bırakırken.

" Neden buradayım? " sesim umduğumdan daha da soğuktu. Ancak Araz ses tonum karşısında afallamak yerine kendinden emin bir gülümseme yerleştirmişti dudaklarına.

" Çünkü burada olman gerekiyor. " elleri cebindeydi. " Dikilmeye devam mı edeceksin? " dedi bıkkınlıkla. Ama ben hala olan şeylere anlam veremiyordum.

" Anlayamıyorum. " dedim fısıltıyla. " En son burnuma dolan kokuyla bayıldığ- " duraksadım ve aklıma gelen şeyle bundan emin olmamı sağlayan gülüşünü dudaklarına konduran Araz'a çevirdim bakışlarımı. " Sen beni bayılttın. " dedim dehşet dolu sesimle.

" Kendi rızanla geleceğini sanmıyordum. " o kadar rahattı ki bu rahatlığı sinirlenmeme sebep oluyordu.

" Evet. Ve şimdi de kendi rızamla buradan gidiyorum. " Kapıya doğru yöneldiğim sırada beni durdurmaması bana daha fazla güç vermişti. Kapının kolunu aşağıya çektiğimde açılmayan kapıyla yüzümü buruşturdum. Birkaç kere daha denedim ama açılmamıştı. " Anahtarlar nerede? " sesim birazdan sinir krizi geçireceğimin habercisiydi.

" Evet. Ve şimdi bende kendi rızamla o anahtarları sana vermiyorum. " dedi ve masaya oturdu. Bugün hiç olmadığı kadar sinir bozucuydu. İlk zamanlardaki Araz olmuştu resmen. Canımı yakan Araz.

" Şu kapıyı açar mısın? " beni umursamadan yemeğini yemeye devam ediyordu. Dikkatini çekebilmek adına kapının yanında duran küçük bibloyu aldım ve şiddetle yere attım. Biblonun kırılan parçaları etrafa saçılmıştı. Ancak Araz dönüp bana bakmamıştı. İkinciyi de yere attığımda nihayet sesini duyabilmiştim.

TUTULMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin