Astrid ve ben o geceden sonra daha normale dönmüş gibiydik, ama bir kaşıntı vardı. Benim de bilmediğim, anlamadığım aslında. Sanki aramıza sözsüz bir sorun girmiş, ikimizi de sessiz kalmaya zorluyordu. Bundan rahatsızdım, elbette rahatsızdım. Normal davranıyorduk, fakat ikimiz de asıl sorunu görmeye devam ediyorduk. Acaba hatırlıyor muydu? Benimle konuştuğunu? Sarhoşken.
Astrid böyle yaparak ulaşılmaz olmaya başlıyordu aslında. Uzak bir hayal olmaya. Elimden geleni yapsam da yetmiyor gibiydi. İstediği kişinin ben olmadığını biliyorum, fakat bu kalbimin kırılmasına iyi gelmiyordu elbette.
Ama diğer sorun artık onun bana karşı farklı düşünceleri olduğuna inanmama sebep oluyordu. Ne bileyim belki uyduruyorum ama bakışı, dokunuşu, konuşma şekli. Hepsi aklımı karıştırıyordu. Yarın eve geri dönecektik ve her şey bitecekti. Acaba o zaman her şey eskiden nasıldıysa öyle olacak mı? Çünkü duygularıma karşılık vermese de, onunla olan arkadaşlığım bozulmasın istiyordum. Ona olan sevgim, değerim duygularımdan daha değerli. Aramızdaki arkadaş ilişkisini de kaybetmek istemiyorum. Fakat hoşlandığın birisiyle arkadaş olmak ne kadar zordur? Hiç bilmiyorum.
Şimdiyse Astrid'in odasında oturmuş, pencereden dışarısını izliyordum. Yarın gideceğimiz için iyice manzaranın tadını çıkarmak istiyordum. Yağan kar yerleri bembeyaz yapmıştı. Bu da devamlı bakmak isteyeceğin bir manzara sunuyordu. Astrid arkadaşı Mel ile görüşmek için gitmişti. Aslında Lyla evdeydi, fakat konuşmak için havamda değildim. Muhtemelen yine 'kalbini koru' tarzı aptalca bir konuşma yapacaktı.
Ben bunu bilmiyorum sanki. Sevme demek kolay. Gel sen onu bir de benim kalbime söyle. Beni dinlemiyor, seni mi dinleyecek?
Derin bir nefes alıp, ayağa kalktım. Oturmaktan sıkıldım. Bu yüzden komidinin üzerinde duran telefonumu aldım. Spotify listeme girip, boş boş listede gezinmeye başladım. Türk ve yabancı şarkılar farklı listede olduğu için daha kolaydı karar vermeye çalışmak.
Sonunda Göksel-Uzaktan şarkısında durduğumda yavaşça sallanarak oynamaya başladım. Aşk böyle bir şey miydi? Alakasız, saçma şarkıda bile aklına gelebiliyordu mu? Bu şarkı bizi anlatıyor muydu bilmiyorum, fakat gözlerimi her kapattığımda onun sarı saçları, mavi gözleri aklıma geliyordu.
Öyle uzaktan, uzaktan hiç konuşmadan
Nasıl da, bağladın beni
Hani bi' geldin, bi' kayboldun
Esrarlı mağrurdun aklıma sardım seniBen küçükken annem bu şarkıyı evde çalardı, zar zor hatırlıyordum ama hatırlıyordum. Çok severdi Göksel'in şarkılarını. Küçükken sıkıcı geliyordu, fakat artık ben de seviyordum.
Ben kendi alemimde dans ederken kapı açılmıştı. Kafamı oraya çevirdiğimde Astrid'i gördüm. Kafası hafifçe eğikti, fakat şarkıyı duyduğunda kafasını kaldırıp, bana baktı. Ben de nefes nefese ona dönmüştü.
Beni gördüğü anda, "Ne yapıyorsun?" diye sormuştu gülerek.
Derin nefesler almaya devam ederken omuz silkerek, "Şarkı dinleyip, dans ediyorum?" diye cevap verdim sorar tonda.
Astrid bana doğruu birkaç adım atarken, "Onu görebiliyorum, canım. Ne dinliyorsun? Türkçe şarkılar mı yine?" diye sordu.
Kafamı sallayarak, "Evet, yabancı şarkıları da çok severim, ama türkçe şarkılar bir başka." dedim ve ona doğru ilerledim. Elinden tutup, kendime doğru çektiğimde Demet Evgar'dan Beyoğlu çalmaya başlamıştı.
Dans etmeye devam ederken, "Bana katıl." dedim.
Astrid itiraz etmeye bile vakit bulamamıştı. Onu kendime çekip, ritimsiz şarkıda dans ederken ikimiz de gülüyorduk. Sevdiğim kısım çalmaya başladığında ben de Demet Evgar'a katıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalandan aşıklar | [G×G]
Chick-LitNorveç'te değişim öğrencisi olan Laçin Ayman yeni en yakın arkadaşı Astrid'in onu ailesine 'sevgilisi' olarak tanıştırmak istemesiyle kendini farklı bir ortamda bulur.