Hıçkırıklarımı bastırmaya çalışarak elimi ağzımla sıkıladım.
O elini tutup yanında dikilirken, onu izliyorsun. Kolunu onun omuzuna sarıyorsun, şimdi daha fazla üşüyorum Jungkook. Senin o kıza karşı daha da parladı gözlerin. İçten içe onun ölmesini istedim. Ama o güzel renkli yeşil gözleri seni büyülemişti. Beyaz teni ve siyah saçları buluşunca bir meleğe benziyordu. Ama ondan nasıl nefret edebilirim? O bir melek gibi bir şey. Ama sonra tekrar, içten içe onun ölmüş olmasını diliyorum.
Keşke onun yerinde olabilsem.
Dayanamayıp hızlıca koşarak parktan uzaklaştım. Gözyaşlarım firar ederken hıçkırıklarım da başlamıştı. Eve geldiğimde anında kapıyı açıp yere yığılmıştım. Şiddetli bir şekilde ağlarken gördüklerimin hayal olmasını istedim. Gerçek olmamasını istedim. Kalbimdeki ağrı şiddetlenince yüzümü buruşturdum. Sendeleyerek ayağa kalkıp mutfağa gittim. Bir bardak su alarak içtim. Kendimi sakinleştirmek için nefes alıp verişimi yavaşça yapıyordum. Dayanamayarak düşün iyi gelebileceğini düşündüm ve banyoya geçtim. Aynadan kendime baktığımda kendimden iğrendim. Mor olan gözlerim, eskisi gibi olmayan vücudum ve daha da beyaz olan tenimle yürüyen bir ölüydüm. Tekrardan gözlerimden yaş gelince ağlamam bile çirkin geldi gözüme.
Duştan çıkıp kendime alkol ve sigara almıştım. Fazla içmeyen ben, canım istiyordu. Pencereye doğru hem ağlayıp hem de içkimi yudumluyordum. Jungkook ile adını bilmediğim o kızın yakınlaşmaları gözümün önüne gelince daha da şiddetleniyordu ağlamam. Demek ki sevdiği kız o'ymuş. Sigaranın son çekimiyle içime çekip söndürdüm. Gözlerimi ellerimle silip derin bir nefes verdim. İçkimi tekte içip masaya sertçe koyduğumda midemdekileri çıkarmamla bir olmuştu. Masanın yanına kusarken her şey yerle bir olmuştu. Ağlarken yere çömeldim. Hem üstüm batmıştı hem de etraf.
Saatler geçmişti. Etrafı temizleyip tekrardan içki ve sigara içip kusuyordum. Lavabodan çıkıp kendimi koltuğa yığdım. Sakinleşmiştim. Saatin 'tik tak' sesiyle boş boş duruyorum. Tükenen bir erzak gibiydim. Gözlerim kapanmaya başlayınca aniden doğrulup odama geçtim. Jungkook'un verdiği kazak yatağımın üzerinde duruyorken ağlamaya başladım. Duygularımı kontrol edemiyordum. Kazağı elime alıp yatağa geçip sarıldım.
Kendimi sakinleştirmek Jungkook'la anılarımızı düşündüm. Gülümsedim. Daha da böyle anlar yaşamayacaktık.
-
''Anne iyiyim. Bugün olan doktor randevuma gideceğim.''
''Çıktıktan sonra haber et bana.''
''Tamam anne. İşlerim var hadi görüşürüz. Seni seviyorum.''
''Bende seni oğluşum.''
Arama kapanma sesi.
Anneme yalan söyledim. Doktor randevuma gitmeyecektim. Gitsem bile bir yararı yoktu. İyileşemiyorum. Doktor durumum hakkında tek kelime dahi etmiyordu.
Koltukta geriye yaslanıp içkimi yudumladım. Tadı o kadar güzel geliyordu ki dünden beri iki şişe bitirmiştim. Masada ki paketten sigara alıp yaktım. Ciğerlerimi mayhoş ederken boğazımı da tahriş ediyordu.
Bir süre boş bir şekilde kar yağışını izlediğimde telefonuma gelen art arda gelen bildirim sesiyle telefonumu elime aldım.
Taemin✨: Jimin nasılsın? (16:15)
Sadece nasılsın diye sormak istedim. Neden anında mesajıma bakmıyorsun? (16:15)
Sanırım saçmaladım. Müsait olup olmadığını düşünemedim. (16:16)
Benim sana bir şey söylemem gerekiyor. (16:16)
Yüz yüze söyleyecektim ama içim rahat etmezdi. (16:16)
Jin hyung ve Taehyung ne kadar söyleme dese bile ben senin yakın arkadaşınım. Söylemek zorundayım. (16:17)
Çok uzattım. Farkındayım. (16:17)
Söylüyorum. (16:18)
Jungkook kız arkadaş yapmış ve Jin hyung'un kafesine getirdi. (16:18)
Bizle tanıştırdı. (16:18)
Kızın ismini öğrendim. (16:19)
Heather. (16:19)
Görüldü.
Yazım yanlışlarım varsa affola.
<3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heather
Teen FictionJJK&PJM Park Jimin, Jeon Jungkook'a uzun süredir platonik aşıktı. Eskiden bulamadığı cesaretle Jeon Jungkook'a hislerini söyleyememiştir. Peki, cesareti şimdi bulduğunda ne olacaktı, karşısına çıkan engeller dışında. "Hâlâ hatırlıyorum, Aralık ayını...