13. Bölüm

2 0 0
                                    

ÇIKIŞ

“Bizi unutma, sık sık ziyarete gel.”

Gardiyanların arasından geçip çıkış kapısına doğru yürürken, bu sözler kulağımda yankılanıyordu. Bir yandan içime işleyen o sesler, diğer yandan özgürlüğün verdiği hafiflik… İlk kez yıllar sonra demir parmaklıkların ötesine geçiyordum. Kapının ağır sesi arkamdan kapanırken, güneşin yüzümü okşadığını hissettim.

Rüzgâr tenime dokunuyordu, ama içimde bir huzursuzluk vardı. 16 yaşındaydım buraya geldiğimde. Hapishanede geçen 17 yılın, o soğuk duvarların içinde kaybolan gençliğimin hüznüydü bu. Yine de adımlarımda bir kararlılık vardı. Özgürlüğe doğru atılmış her adım, içimde yeni bir hayatın filizlendiği umudu taşıyordu. Ama bir yandan da geçmişimin ağırlığını sırtımda hissediyordum.

Şehrin sokaklarına ilk adım attığımda bir yabancı gibi hissettim. Arabaların ve insanların karmaşası arasında kaybolmuştum. Her şey ne kadar da değişmişti! Eski mahallemi görmek istiyordum, ama nasıl gideceğimi bilmiyordum. Yabancılara yol sordum, yönümü bulmaya çalıştım. Nihayet, çocukluğumun geçtiği sokağa ulaştığımda bir kez daha anladım ki hiçbir şey eskisi gibi değildi.

Mahalledeki tüm evler bina olmuştu. Metin’lerin evi de yoktu artık. Metin…Ne yapıyorlardı, nereye gitmişlerdi? Ya annem, o yaşıyor muydu? Bilmiyordum. İçimde bu soruların ağırlığıyla oturdum bir banka. Yıllarca hayalini kurduğum bu an, neden böylesine boş hissettiriyordu?

Hayatımı değiştiren o günden sonra bir daha annemi hiç görememiştim. O geceki karanlıkta, suçluluğun ve çaresizliğin gölgesinde, geriye hiçbir şey kalmamıştı. Adım atacak ne gücüm vardı ne de isteğim. Elimde yalnızca bir valizle, kendimi o bankta sere serpe bıraktım.

Bir zamanlar yazdığım ve para kazandığım dergiyi düşündüm. Oraya da gitmek istemiyordum artık. Orada yalnızca ismim yaşamalıydı, ben değil. Bu boşluk hissi içimi kemiriyordu. Düşüncelerime o eski koku karıştı birden: Metin’in kokusu.

Kaç kez ziyaretime gelmişti? Sonra bir gün pes etmişti. Belki de şimdi çoktan evlenmiş, çocukları olmuştu. Düşüncelerim beni bankta saatlerce tuttu. Ama o anda kararımı verdim. Bundan sonra hiçbir şey yapmayacaktım.

Son bir görevim vardı. Babamın yanına gitmek…

Mezarlığa vardığımda, devasa bir ölüm mahallesiyle karşılaştım. Beyaz mezar taşları, çınar ağaçlarının gölgesi altında sıralanmıştı. Ne tuhaf bir yerdi burası; çürümüş bedenlerin üstünü örten taşlar, ağaçlar tarafından koruma altına alınmış gibiydi.
Babamın mezarını bulduğumda içimden kopup gelen kelimeleri tutamadım:
“Canım babam, seni soramadım, yaşıyorsan bile seni bulamadım…”
“Çok yorgunum, baba. Beni de al yanına…”
O an fark ettim; çıkış, özgürlükle değil, kabullenişle başlıyordu. Ama özgürlük, kimi zaman mezar taşlarının ardındaki bir gölge kadar sessizdi.

"Sert bir girdap içindeyiz. Bazen herkesten güçlü, bazen, kendimizden bile kaçacak kadar güçsüz...

Düşünmekten alıkoyamıyoruz kendimizi. Düşündükçe de, batağa saplanıyoruz. Neden mutsuzuz!?

Geçmişten anılar sarıyor etrafı, karşılıksız sevebilen, birbirine çıkarsızca sarılabilen insanları düşünüyoruz. Bugün ise her gün anlamsız yaşamlara şahit oluyoruz. Bunca hengâmenin içinde kendimizi hissetmemeye çalışıyoruz, başaramıyoruz. Umduğumuz gibi gitmeyen bir yığın gaile oluşuyor başımızda. Hala yapmak istediklerimiz var. Vakit daralıyor. Bazı şeyler için geç mi kaldım sorusu, beynimizi yiyip bitiriyor. Sonra bir bakıyoruz hayat devam ediyor. Kuşlar, ağalar ve doğadaki her bir canlı yaşamak için hayata sımsıkı tutunmuş, nefes almakta. Bu mucizeyi, tutkuyu görünce, hayat ayakta kalmaya ve güçlü olmaya değecek kadar güzel diyoruz. Hayallerimiz ve umutlarımız için hayata yeniden bağlanıyoruz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 27, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SARMAL 'Bir Hayalim Vardı, Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin