Önce yağmurla ıslanmıştım ve sonra gülümsemeye başlamıştım.Dışarıdan bir aptal gibi görünüyor olmalıydım ama umurumda değildi.Bir müddet sonra başım dönünce kendimi yavaşça yere bıraktım.Soğuk su kıyafetlerimin içine işlemiş,içimi titretmişti ama dünya etrafımda hızla dönüyordu.
Hemen yanıma Yabancı da yığılıp kaldığında bulutlardan gözümü ona çevirdim.Dişlerini göstere göstere sırıtıyor, gökyüzüne bakıyordu.
-Harikaydı değil mi?
Dedi çocuksu bir heyecanla.Çocuksu...O heyecanı ben de hissetmiştim az önce.Ne kadar da hoştu!3 koca yıldan sonra ilk kez kendimi "çocuksu" hissediyordum.
-Evet.Dedim yalnızca.Gözlerimi onun sırıtmasından alamadığımı fark ettim.Yine kıskandım onu.Keşke onun gibi gülebilseydim!
-Beni izlemeye devam edecek misin?Dedi alayla uzun bir sessizliğin ardından.Gözlerini bana çevirmemişti ama utanmıştım.Ne yapıyordum ben yahu?
Gözlerimi ondan kaçırırken
-Seni izlemiyordum ki!Diye sitem ettim.Kıkırdadı.Yüzüne yapışan saçlarını yüzünden itip bana baktı.
-Şimdi anladın mı?Bu hayat...Kendin bitirmen için çok kısa.Onu yaşamalısın.İyi de olsa kötü de olsa yaşa.Sonuna kadar bekle.Kim bilir...Belki şu yağmur kokusu gibi hayatına huzur getiren bir şey olur.
Bu sefer alayla gülme sırası bendeydi.Tamam, ben de edebiyata düşkündüm ama bu benim gibi bir kitap delisi Saksı'ya bile fazla romantik sözlerdi.
-Biri şair olmak istiyor sanırım?Dedim Saksı gülümsememi atarak.Kaşlarını çattı.
-Ne var ki bunda?Dedi alınmış gibi.Yabancı gerçekten tuhaftı.Çocuksu ve edebi bir yanı olduğu kesindi.Bunun dışında gizemli ve tuhaf bir yanının olduğu da bir gerçekti.Suratının esas oğlanımsı yakışıklılığı da cabasıydı.Sanki biri bu çocuğu bir kazanda yapmıştı.Biraz ondan biraz bundan.Ve sonuç olarak ortaya karmakarışık, çok yönlü ve bazen "gıcık" bir çocuk çıkmıştı.
-Bir şey yok.Hem ben şiir severim.Gerçekten şair mi olmak istiyorsun?
Ellerini ıslak saçlarının arkasında birleştirdi.Gökyüzündeki bulutlar azalmaya başlamış yağmur sağanaktan çok çiselemeye dönmüştü.
-Hayalim bu evet ama babama bakarsak...İç çekti.Tıpkı benim gibi haline acıyan bir iç çekmeydi bu.
-Onun hayalleri benimkilerden önce geliyor.Klasik bir baba-oğul çatışması.Senin babanla aran nasıl?
Diye soruverdi birden.Şaşkınlıktan dilimi ısırıyordum.Konuyu kendisinden uzaklaştırmak istediği belliydi.Belki de gizemli havasını korumak istemişti.Omuz silktim.
-Berbat.
Tekrar güldü.Öyle bir gülüyordu ki benim de gülesim geliyordu.Birkaç saat önce dünyaya karşı nefret ve umutsuzluk doluydum ama birkaç dakika içerisinde bu yabancı bakış açımı değiştirmiş, beni düşünmeye itmişti.Hayatı ne olursa olsun yaşamalıydım.
-Niye güldün?Diye sordum dayanamayarak.Bir yandan ben de gülümsüyordum.
-Tiyatral bir karamsarlığın ve sinir bozucu bir sabit fikirliliğin var ama doğal halin bu.Ona gülüyorum.
Dedi gayet açık bir şekilde.Oha!Resmen beni iğnelemiş, laflarıyla delik deşik etmişti.
-Yuh ama!Ben sabit fikirli değilim!Diye çıkıştım saçma bir şekilde.Ne savunmaydı ama(!)
Yine bana bakmadan konuşmaya devam etti.
-Bence öylesin.İnsan sarrafıyımdır.Banka oturduğum andan itibaren karamsarlığının da kokusunu almıştım.Sana neden yaşaman gerektiğini anlattım.Ama sen hala karamsarsın.Geç bunları.Babanla arandakileri "berbat" diye yorumlayacağına "klasik bir baba-oğul çatışması" diye dile getir.Takma.Takarsan, takılırsın.Tökezlersin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKSI(Tamamlandı)
Teen FictionO, durağanlığın vücut bulmuş hali,konuşmaktan aciz, pesimist ve mazoşist... O, bir anti-sosyal ve öz güvensiz... O, aslında toplumdaki büyük bir sınıfın sadece bir üyesi... O genel olduğu kadar özel de ve sıradan olduğu kadar farklı da... O, camın ö...