25.05.2015 07.13 a.m.
New York Polis Departmanı /Manhattan
Sabahın erken saatlerinde kalkıp işe geldiği için göz altlarındaki mor torbalar ve soğumuş kahvesiyle, dağınık masasında yatan Debrah halinden hiç de memnun gözükmüyordu. Hala uykusu vardı fakat sabahın bu saatinde bile bu denli gürültülü olan ofisi yüzünden uyumak değil, gözünü kırpmak bile mümkün değildi . Sanırım bu yüzden bu şehre hiç uyumayan şehir deniliyordu. Tam bir düzen delisi olan iş arkadaşı Kyle Ruthern, Debrah'ın masasındaki karışık evrakları görünce sinir oldu ve eliyle onlara bir çeki düzen verdi. ''Aynı şekilde evimi de toplamak ister misin? Orası da bir hayli dağınık.'' diye dalga geçti Debrah. ''Hayır kusura bakma yapmam gereken işlerim var.'' diyerek parmağıyla kendi masasını gösterdi ve pişkin pişkin sırıttı. Debrah cep telefonunu çıkarttı ve birazcık kurcaladı. Mesaj veya arama yoktu ve buna pek şaşırmadı. Fazla sosyal biri olduğu söylenemezdi gerçi bu kendi kararı değildi, işi yüzünden günde 6 saat uyumaya ve duş almaya ancak vakit bulabiliyordu ve bu bile ona yeterdi. ''Bakıyorum uyanmışsın.'' dedi Nathan Blue. Bu adam onun patronuydu. Uzun boylu, esmer ve kel bir adamdı. ''Pek sayılmaz.'' diye yanıtladı Debrah. ''Pekala, o zaman neşeni yerine getirecek bir haberim var. Bugün yeni asistanın işe başlıyor. Olay yeri araştırma uzmanı olarak mezun olmuş ve onu senin yardımcın olarak atadık. Onunla iyi geçinmeye çalış. Daha bir çaylak.'' dedi Nathan. Debrah suratını astı. ''Bir asistan istediğimi nereden çıkardınız? Yoksa işimi yeterince iyi yapamadığımı mı ima etmeye çalışıyorsunuz? Üstelik daha bir çaylakmış. Bu berbat bir şey. Şimdi de çömez eğitimcisi mi oldum?'' diyerek sert çıkıştı. ''Hayır sadece onunla iyi geçinmeye çalış yeter. Bir asistana ihtiyacın olmayabilir ama onun bir işe ihtiyacı var.'' dedi ve kendi ofisine doğru yol aldı. ''Bir de bu eksikti.'' diye mırıldandı kendi kendine. Debrah aksi ve küstah olabilirdi ama sabahları ekstra aksi oluyordu ve bu onu dayanılmaz yapıyordu. Bunu bilen Kyle ve Nathan gibi insanlar sabahları onun dırdırını dinlememek için lafı fazla uzatmadan gidiyorlardı.
08.37 a.m.
Debrah, bilgisayar başında, geçen haftanın evraklarını kurcalarken içeri bir oğlan girdi. Ortalama boylu, zayıf, donuk bakışlı ve mavi gözleriyle sanki birini ararmış gibi etrafı süzüyordu. Birkaç saniyelik arayıştan sonra aradığını bulmuş gibi gülümsedi ve Debrah'ın yanına doğru geldi. Debrah kafasını kaldırıp masasının önünde dikilen genç çocuğa ters bakışlar attı. Çocuk gülümsemesini bozmadan ''Merhaba! Ben Samuel Dawkins. Kısaca Sam'i tercih ederim. Her neyse, yeni asistanınım. Tanıştığımıza memnun oldum!'' dedi ve elini uzattı. ''Şaka mı bu? Kaç yaşındasın, mezun olmak için yeterince büyük müsün? Onlara bir asistana ihtiyacım olmadığını söylemiştim. Tanıştığımıza memnun olmadım!'' diyerek çıkıştı ve çocuğun elinin havada kalmasına neden oldu. ''Anladım, sen şu sert başlangıç yapanlardansın. Sorun değil, sanırım alışabilirim. Ama ister ihtiyacın olsun ister olmasın senin asistanın olmak zorundayım. Kiramı karşılamam gerek. Artık ailem masraflarımı karşılamıyor.'' diyerek kıkırdadı. Debrah çocuğun bu kadar pozitif olmasına sinir oldu. ''Eğer asistanım olacaksan dediklerimi yapmak zorundasın. Şimdi, orada sessizce otur, yokmuşsun gibi. Yoksa bu şen haline daha fazla tahammül edemeyeceğim.'' dedi Debrah. ''Peki, beni kabul etmen bile yeter. Fakat eşyalarımı bir yere bırakmam gerek ve bir masaya ihtiyacım olacak.'' diyerek gülümsedi Sam.' 'Ne halt yersen ye.'' dedi Debrah. Ardından Sam bir masa bulmak için ayrıldı. Bu çocuğun nesi vardı böyle? Mutluluk iksirini mi keşfetmişti yoksa piyango sayesinde milyoner mi olmuştu? Çünkü bir insanın bu kadar neşeli olmasının imkanı yoktu. Nathan, Debrah'ın yanına geldi. ''Selam. Sanırım Sam ile çoktan kaynaşmışsınızdır.'' diyerek sırıttı. ''Ne demezsin. Ona çok bayıldım!'' diyerek gözlerini devirdi. Cümlenin sonunu bastırarak söylemişti. ''Dinle, bugün 7 tane kayıp ihbarı aldık. Normalde bu kadar fazla olmazdı. Bir şeyler dönüyor. Belki bir mafyanın işidir bilemiyorum. Yine de sen ve Sam'in gidip, kayıpların ailesiyle konuşmanızı istiyorum. Kaçırdıkları bir şey olabilir.'' dedi Nathan. ''Anladım. Git ve ailelerle konuş, çaylakla beraber. Eğlenceli olacak.'' dedi ve sahte bir gülümseme attı.
11.42 a.m.
''Bayan Palmer, lütfen eşinizi bulabilmemiz için bize yardım edin. Böyle ağlamanız hiçbir fayda sağlamaz, bu yüzden soğukkanlılığınızı korumaya çalışın ve bize yardımcı olabilecek, aklınıza gelen herhangi bir bilgiyi söyleyin. Elimizden geleni yapacağız.'' Debrah'ın bundan bıkmış gibi bir hali vardı. Haklı sayılırdı çünkü bu Bayan Palmer'a ağlamaması gerektiğinin üçüncü kez söyleyişiydi. Kadın çok duygusal biriydi. Gözyaşlarını silse de birkaç saniye sonra tekrar ağlamaya başlıyordu. ''Özür dilerim Komiser Redford. Pekala, onu en son cuma sabahı evde gördüm. İşe sabah erkenden gidiyordu ve ben de ona kahvaltı hazırlamak için erken kalkıyordum. Her sabah olduğu gibi giyindi, traşını oldu ve kahvaltısını yapıp çıktı. Anormal bir şey yoktu. Fakat bir daha hiç geri dönmedi.'' dedi ve tekrar ağlamaya başladı. Sam kadına mendil uzattı. Kadın mendili alıp teşekkür etti. ''Bayan Palmer, bana eşinizin kaybolduğu gün üstündeki kıyafetleri tarif edebilir misiniz? Sam bunları not al.'' dedi. Genç çocuk heyecanla kağıt-kalemini çıkardı ve kadını dinlemeye koyuldu. ''Lacivert bir takım elbise giymişti. Beyaz gömleği ve siyah kravatı vardı. Ayakkabıları da aynı şekilde siyahtı.'' Sam hepsini teker teker yazmıştı. İşini iyi yapmak istiyordu. ''Teşekkür ederim. Bu arada bize iş adresini ve telefon numarasını verirseniz çok yardım etmiş olursunuz.'' dedi Debrah. Sam bunları da eksiksiz not aldı. ''Teşekkür ederiz. Sizi artık yalnız bırakalım. Eşinizden bir haber alırsak sizi derhal bilgilendireceğiz. Lütfen siz de aynısını yapın.'' dedi.''Sana bir kahve ısmarlayabilir miyim?'' diye sordu Sam. ''Paraya ihtiyacın olduğunu sanıyordum.'' diye cevapladı Debrah. ''İlk günden patronumun gözünde iyi bir izlenim uyandırmaya çalışıyorum.'' dedi ve sırıttı Sam. ''Sanırım bedava bir kahveye hayır demem.'' dedi ve gülümsedi Debrah. Sam, Debrah'ın ilk defa güldüğünü görünce şaşırdı. Sürekli aksi ve asık suratlı kalacağını sanmıştı.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
23.05.2015 01.09 p.m.
Hope Group / Queens
''Efendim işe yaradı. Bu tarihe geçecek bir buluş olacak. Kendi kontrol edilebilen klonlarınızı yarattınız.'' dedi sevinçli bir sesle cılız kız. Adam kıza bir bakış attı ve gülümsedi .''Evet Sylvia. Bugünü not al. Bugün benim zafer günümdür.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Casusu
Science FictionNew York'daki şüpheli ani kayıp vakaları New York Polis Departmanı'nın ilgisini çekmiştir. NYPD için çalışan memur Debrah Redford görevin başına alınır ve bu davayla bizzat ilgilenmesi gerekir. Yardımcısı Samuel Dawkins ile birlikte bu davayı çözm...