"Elçin Işık'la mı görüşüyorum?"
Güçlü çıkan otoriter ses bana adımı sorduğunda gözlerimi devirdim, Hadi ama işim vardı! "Buyrun benim.""Anneniz ve babanızın sabah bindiği Amerika'ya giden uçak düştü."
"N-nasıl yani? Durumları nasıl?"
"Malesef onları kaybettik. Memorial hastanesinin morgundalar. İyi günler..."
~
Eğer 18 yaşına girmenize 3,5 ay kala aileniz ölürse ve siz babaannenizin yanına yerleşirseniz, beni anlayabilirsiniz. Cenaze bittikten sonra, kalan tek yakınım olan babaannemin yanına yerleştirildim. Valizimi toplamama gerek kalmadı çünkü biricik dedem zaten bana büyükçe bir bir dolap ve kıyafet hediye etmişti. Yani odamdan aldığım tek şey, bana ait yıldızımın belgeleri olmuştu. Evet, yıldızım vardı. Genelde sevgililer birbirine hediye ederlerdi ama, benim hiçbir zaman sevgilimin olmasına müsade edilmemişti. Fazla sıkılıyordum. Üzerime öylesine yüklenmişlerdiki, kapının ardındaki hayattan haberim yoktu. Böyle olmamalıydı. Bu doğru değildi. Bu kadar erken ölemezlerdi! Yatağımda uzanmış öylece tavanı izlerken, Babaannem ve dedem öğle yemeği yediklerini gelen seslerden anladım. Çatal bıçak seslerine doğru yürürken koridorlardan kulağıma gelen hafif yankılı boğuk sesleri gizlice dinledim. "Bence ona bir etkinlik bulmalıyız basketbola başlasın yada düzenli olarak yüzsün. Kafasını dağıtmalı. Çok içine kapanık. Aykut ve Aysun ona çok yüklenmiş. Kıza resmen üzüldüm.""Elçin'e 'kız' diye hitap etme. Tamam 16 yıldır görmüyoruz ama o bizim torunumuz. Hatta kızımız. Aykut'u nasıl yetiştirdiysek onuda öyle yetiştireceğiz. Ama unutma o bir kız. Kibar ve doğal ol, en önemliside samimi ol. Buna ihtiyacı var." Gözümden süzülen bir damla yaş yanağımda kendine bir yol çizerken odama çıkan merdivenleri zorlukla tırmandım. "Lanet olsun." yastığı alıp yere fırlattım. "Lanet olsun!" Ellerimi saçlarımdan geçirip sessizce ağladım. Yere çömelip kafamı duvara yasladığımda hıçkırıklarım, iç çekişlere dönüşmüştü. Babaannemin ismimi bağıran sesi kulaklarıma dolarken, merdivenleri çıktığının habercisi olan ayak sesleri beni telaşlandırmıştı. Hemen kendimi banyoya atarak, birkaç ses denemesi yaptım. Sesimin normal çıktığına emin olduğumda, kapı açılmıştı. "Elçin, hayatım nerdesin?"
"Burdayım babaanne." Suyu açarak duymasını sağladım. "Duş alıyorum."
"Tamam hayatım. Seninle konuşmak istiyorum." Babaanbemin çıktığını duyunca dışarıya çıkıp fön makinesini çalıştırdım. Havaya tutarak, saçımı kurutuyormuş havası verdim. Aşağıya inip, dedemin karşısındaki koltuğa oturdum konuşmalarını bekledim. dedem, "Elçin'ciğim. Annen ve babanın hayatını kaybetmesi seni ne denli üzdü biliyoruz," Dedem nefes almak için durunca babaannem devam etti, "Ama hayat devam ediyor. Annen ve babanın seni bir kalıbın içine sokmaya çalıştığını biliyoruz. Ama artık özgürsün. Biz böyle olması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat tabii ki bizimde onayladığımız şeyleri yapabilirsin. Mesela seni bir spor dalına yönlendirmeyi düşünüyorum. Senin ilgi duyduğun bir konu var mı?"
"Belki hentbol. Yada masa tenisi zaman geçirmek hoşuma gider..."
"Elçin peki, derslerin nasıl? Yardıma ihtiyacın var mı?"
"Günde 4 saat ders çalıştırılan bir kıza soruyorsunuz soruyu..."
"Peki hayatım. İstersen odana çıkabilirsin." Merdivenlere giden holde yürürken çalan telefonum dikkatimi dağıttı. Ve dengemi kaybederek, yere yuvarlandım. Kolumdaki güçlü sızı kendini gösterdiğinde aynı zamanda acı dolu çığlığım evin çeşitli taraflarını keşve çıkmıştı... Babaannem ve dedem beni kollarımdan tutarak kaldırdılar ve odama çıkmama yardım edip iyi olduğumdan emin olunca salona gittiler. Aklıma beni düşüren telefon gelince, cebimden çıkartıp kimin aradığına baktım.
CEVAPSIZ ARAMA:
ÖZEL NUMARABeni? Özel numara? Elimdeki telefon tekrar çalınca, ekrana baktım. Ah evet, yine O arıyordu.
"İlk defa bir numara tutturduk. Hanımefendi yada beyefendi nasılsınız?"
"Kimsiniz?"
"Lan özel numaradan aradık farkındaysan, adımı neden söyliyeyim? Ama istersen adını söyle, seni tehdit falan etmiyorum. Öyle tanımadığım biriyle dertleşmek için aradım. Bide arkadaşın kontörü çok." dedikledikleri üzerine gülümsedim. İsmimi bilmelerinde bir sakınca yoktu. "Elçin. İsmim Elçin." Söylediklerimden sonra benimle konuşan çocuğun elimden telefon alınmış olucak ki, telefonun ucundaki, 'ya alma' gibi birşey söylemişti. "Bacım kusura bakma bu mal almış telefonu. Rahatsız ettik senide."
"Anlayışlı bir özel numara? Siz ne değişik insanlarsınız böyle?"
"Aynen abi ne değişik insanlarız böyle? Eliçin'ciğim, sana birşeyler anlatacağım." az önceki çocuk tekrar telefonu alınca gülümsedim. Kafa birine benziyordu. "Şimdi bir kız var, çok adi. 3 kez aldattı beni. Ama Elçin bacım çok seviyorum be. Amele gibi seviyorum. Ne yapmalıyım? Sen kızsın bilirsin. Sesinde güzel. Senin tipinde güzeldir - ah! Ya niye vuruyosun!"
"Vurma çocuğa! Anlat anlat, dinliyorum ben."
"Hah. Şimdi bu kız benden özür diliyor. Bu hödüklerde bas tokadı, yol ver gitsin diyor ben ne yapayım?"
"Valla aranıza girmek istemem sende onu bir kıskandır bakayım. Sinirleniyosa seviyordur. Birde ben bu işlerden pek anlamıyorum. Benim hiç erkek arkadaşım olmadı..."
"Elçin bacım, senin derdin var mı?" o ses tekrar konuşunca şaşırmıştım. Aksi birilerine benziyordu.
"O hooo, denizde kum bende dert."
"Hadi ordan be sen kızsın senin ne derdin olabilir ki? Tırnağın mı kırıldı? Daha kötüsü dip boyan mı geldi?"
"İşte kızlar sizi bu yüzden aldatıyorlar! Sizin gibi düşüncesiz kalaslar dünyada birtek kendi varmış gibi davranıyorlar!" Tam telefonu kapatacakken duyduğum ses beni engelledi. "Oğlum bizim kızlar kadar tasamız olsa yere yatar ölü taklidi yaparız. Bence çok konuşma."
"Annem ve babam öldü. Gerçi onlar ölmeseydi ben evi terkedecektim ama... Bilmiyorum erken değilmi? 17 yaşındayım. Babaannemin yanında kalmak için fazla erken! Yada mesela ikisi birden ölmeseydi? Neden 2'sini birden aldı elimden hayat?"
"Keşke bir tanesi ölseydi dedirten hayatın allah belasını versin..."
"Valla üzüldüm bacım..." farklı bir ses konuşunca sesimi yükselterek karşı tarafa bağırdım. "Kaç kişisiniz siz be!"
"Eee, sanırım 3." en son eklenen ses tekrar konuştuğunda kafa olan lafa atladı, "Bacım-"
"Allah aşkına ismimi söyledim! Bacım ne ya! Üst düzey şehir kekosu gibi!"
"Tamam Elçingül, ben şimdi bu kızı kıskandırayım, sonra seni ararım. Hadi öptüm." telefonun kapandığını haber veren ses kulaklarıma dolunca gülümsedim. Tanımadığım birilerine birşeyler anlatmak iyi gelmişti...
~
"Elçin aşağıya gel hayatım!""Geliyorum dede!" Merdivenlerden zıplayarak inince dedem güldü. "Bakıyorum keyfin yerinde."
"Valla az önce 3 şaşkoloz erkekle saçma sapan bir konuşma yaptım. Adlarını bilmiyorum. Öylesine ya, saçma bir durum. Zaten birdaha olmaz." Dedem, söylediklerim üzerine şaşırmış gibiydi ama, keyfimin yerinde olduğunu görüp, sesini çıkarmamıştı. "Elçin, senin için birkaç kurs araştırdık. Basketbol, hentbol birde voleybol var. Sen hangisini seçersen bizde ona göre kursunu ayarlayacağız. Ama basketbolda ve hentbolda çoğunluk erkekmiş. Voleybolda ise tamamen kızlar var. Yani bizim tercihimiz voleybol ama yinede sen bilirsin."
"Ya ben aslında uzun zamandır hentbol kursuna gitmek istiyordum ama babam hayır demişti. Yinede izin vermezseniz voleybolda güzel ama ben hent-"
"Bak Elçin, dedi ve öne doğru uzanıp dizimi tuttu babaannem,"Bak biz ne Aykut, nede Aysun'uz. Sen hentbol mu isyiyorsun? O zaman gidersin. Bu kadar yıl zaten eve hapis edilmedin mi? İşte şimdi özgürsün. Anladın mı?" Babaanneme sarılıp, kafamı boyun girintisine gömdüm ve mıtıltı şeklinde konuştum. "Teşekkür ederim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☆KAYAMAYAN YILDIZLAR☆ #Wattys2015
RandomBazı yıldızlar, gökyüzünde sabit bekler. birgün kaymayı hayal ederek, yerlerinde dururlar. Dünyadaki insanları temsil eder yıldızlar... kayan yıldızlar ölen insanlar değildir aslında. Özgürlüğüne kavuşan insanlardır. En azından Elçin, böyle düşünüy...