"Sen ne yapıyorsun burada?" Diye sordum şaşkınca. Ne zamandır buradaydı bu? Duymuş muydu her şeyi?
"Asıl sen ne yapıyorsun?" Diye sordu karşılık olarak. Bana bir kaç adım yaklaşıp durdu.
"Ne zamandır buradasın?"
Sorularla konuşuyorduk resmen.
"İstediğimi duyacak kadar." Pis bir şekilde sırıttı. "Sende normal bir şey olmadığını biliyordum. Bir anda girdin hayatımıza zaten."
"Hayatımıza?"
O kadar dedikleri arasında tek dikkatimi bu çekmişti. Onun hayatına filan girmemiştim ben.
"Demek her şey para için öyle mi?" Bir kaç adım daha yaklaşmıştı. Ellerim stresten ter içinde kalmıştı. Önlüğüme elleri sildim. Elimde duran telefonumu ise cebime tıktım.
"Yok öyle bir şey."
Kahkaha attı. Ciddi ciddi kahkaha atmıştı.
"Tamam inkar et. Ama o üstündeki önlük ile pek inandırıcı olmuyor. Hem." Deyip durdu. Her tarafı taşlarla kaplı çantasını açıp içinden telefonunu çıkardı. Telefonunu bana doğru kaldırdığında ne yaptığını anlamasamda kamera sesiyle kendime geldim.
"Ne yapıyorsun sen ya?" Diye bağırdım ona.
"Fotografını çektim. Kanıt olması lazım öyle değil mi?"
"Eğer bunu birine göster.."
"Ne yaparsın?" Diye sordu. Alaycı ifadesinin zerresi yoktu şimdi. "Anlaşalım Ülker. Beni tehdit edecek durumda değilsin. Şimdi ben ne istersem onu yapmak zorundasın."
"Senin istediğin hiç bir haltı yapmayacağım Hilal! Aklından çıkar bunu!"
"O zaman.. Herkes öğrenir."
Tehdit mi ediyordu? Ah! Gerçekten çok korktum.
"Bir fotografa veya bir söze inanacak değiller. Kimse sana inanmaz."
"Öyle mi düşünüyorsun." Deyip bir kahkaha attı. Gerçekten çok kötü gülüyordu bu kız. "Bak Ülker. Beni tam tanımıyorsun."
"İyi ki tanımıyorum." Dedim kendi kendime. İyi ki!
"Bunlar benimle sır olarak kalır. Özgür'ü bırakırsan tabi."
Şimdi gülme sırası bendeydi.
"Özgür'ü bırakırsam kaybederim. Her türlü."
"Yanılıyorsun Ülker." Deyip sinsi sinsi sırıttı. "Sen bu oyunu çoktan kaybettin."
"Ne demek bu?"
"Tek oyun oynayan sen değilsin demek! Her şey çoktan bitti. Sadece sergilenmiyor."
Elimi yumruk yaptım. "Ne demek istiyorsun sen!"
"Merak etme." Dedi sakin bir sesle. "Az kaldı."
<<<>>>
Hilal'den uzaklaşınca direkt okula gelmiştim. Özgür'e ulaşmaması gerekiyordu. Saçma sapan konuşup aklımı karıştırmıştı zaten. Salak kız! Neymiş tek oyun oynayan ben değilmişim. Ha! Çok biliyor o.
Bide imalı imalı konuşmaları yok mu! Beni deli ediyordu.
Arabayı park edip indim. Özgür'ün yanına gitmeliydim ve onu okuldan uzaklaştırmalıydım. Ne olursa olsun Hilal ile denk gelmemeliydi.
Okula girip sınıfa doğru yürümeye başladım. Sınıfta olmalıydı. Yani tahminen.
"Ülker!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adı "MAVİ"Olsun..
Novela JuvenilÜlker,ablasının kumar borcu yüzünden bir işe girer. Bu iş sıradan,basit bir iş değildir. Hedefi birini tavlayıp mirastan onu mahrum etmektir. Ama bu iş sandığı kadar basit olmaz. Bir süre sonra ortalık iyice karışır ve gerçek oyun işte o zaman başla...