Bedenim gürültüyle sarsılıyordu. Bu sesin kalp atışlarım olup olmadığından emin değildim. Gözlerimi açmak için kendimi zorladım ama başarılı olamadım. Ayaklarım aşağı sallanıyordu, yükseldikçe topuklarımın sert bir şeye çarptığını hissediyordum. Başımın hemen yanındaki nefes seslerini duyabiliyordum. Dudaklarımı aralamak istediğim anda gelen mide bulantısıyla yeniden tamamen karanlığa gömülmüştüm.
*
Çıtırtı sesleri... Duyularım az öncekinden daha netti. Sağ yanağıma vuran ısıdan çıtırdayan şeyin bir ateş olduğunu algılayabilmiştim. Kirpiklerim birbirinden ayrılmamak için ısrar ediyordu. Yine de başardım, görüşüme önce karanlık gökyüzü girdi. Bulanıklık geçtiğinde ayı ve yıldızları görebilmiştim. Başımı yavaşça çevirdiğimde kafamın altına konulmuş paltoyu fark ettim, üzerimde ince bir örtü vardı.
Yattığım yerden doğrulmaya çalıştım. Üzerimde o kadar büyük bir ağırlık vardı ki, hareket bile edemeyecekmiş gibi hissediyordum.
"Uyanmışsın."
Bakışlarım sesin geldiği tarafa yönelirken Sehun görüş alanıma girdi. Kucağında çalılar vardı. Etrafımız ağaçlarla kaplıydı ve ben lanet olası bir ateşin dibinde yatıyordum. Tanrım, olan hiçbir şeyi algılayamıyordu beynim.
"Şuradaki-" Eliyle ateşin ayak ucumda olan tarafını gösterdi. "Mantarları pişirdim. Yeniden açlıktan bayılmak istemiyorsan, ye."
"Tanrı aşkına, en son Hara'daydık. Neler oluyor?"
Sehun yaklaşarak kucağındaki çalıları ateşin kenarına bıraktı. O anda arkasında duran atı fark ettim.
"Sanırım," yanıma yaklaşıp elini alnıma yerleştirdi. "seni kaçırdım."
"Ne?"
"Ateşin düşmüş, şunlardan da biraz yersen-"
"Ne demek seni kaçırdım? Bana bir şey söyleyecek misin?" Olduğum yerden kalkıp hala oturan Sehun'un karşısına dikildim. "Büyükannem- Billy? Tanrım Billy hala beni bekliyor olmalı!"
"Seni sikmek konusunda gerçekten düşünceliyim ama bunu şimdi yapmayacağım." Sehun derin bir nefes alıp ayağa kalktı. "Eğer seni sevmeye devam etmemi istiyorsan, daha az konuşmalısın."
"Sehun sen- Ne?"
"Seni kaçırdım çünkü artık orada yaşayamayacağımızı biliyorsun. Yeni bir hayat kurmamız gerekiyor." Duyduklarımın hiçbirini anlayamıyordum. Bu yitimi tamamen kaybetmiş gibiydim. Beynim çok bulanıktı. Hala midem bulanıyordu ve gözlerim ara sıra kararıyordu. Yeniden düşecek gibi olduğumda Sehun bileğimi sertçe kavrayıp bedenimi yeniden kalktığım yere bıraktı.
"Küçük aptal, ne zamandır yemek yemiyorsun? Kucağıma düştüğünde, ne kadar endişelendiğimden haberin var mı?" Sehun'un parmakları alnıma düşen saçlarımı geriye taradı. Ardından yanağımı öptü.
"Anlamıyorum." diye fısıldadım. Sehun yanıma uzanıp bedenimi kendine çekerken şaşkınlıktn neredeyse tükürüğümde boğulacaktım. Başımı çekip sert göğsüne yasladığında deli gibi atan kalbini hissedebiliyordum. Parmakları usul usul saçlarımı okşuyordu.
"Ben hiçbir yere ait olamadım." Daha önce hiç duymadığım ses tonu başımı kaldırmama neden oldu. Buna ne ad verilir bilmiyordum ama sesi kırgın gibi çıkıyordu. "Lily'le bu yüzden evlenmek istiyordum Luhan. Bir yere ait olmak için. Bir aileye sahip olmak, birileri tarafından sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu tatmak için."
"O halde neden buradasın? Düğününe iki gün var."
"Çünkü," Sehun yüzümü ellerinin arasına aldı. "Hiçbiri beni senin gibi sevmedi."
"Sehun-"
"Hiçbiri, senin bana verdiğin değerin birazını bile vermedi. Artık biliyorum, ait olduğum yer burası. " Sehun dudaklarını alnıma bastırdı. Göz kapaklarım ağırlaşıp kapanırken onun yanaklarımı usulca öptüğünü hissettim. Burnumu göğsüne yaslayıp kokusunu içime çekerken bütün bunların bir rüya olup olmadığını bilmiyordum. Kollarımın arasındaki bedenini sıkıca kavradım. O kadar gerçekti ki.
"Rüya görmüyorum," emin olmak için sordum. "Değil mi?"
"Görmüyorsun sevgilim."
Göz kapaklarım açılır, gözlerim kocaman olurken olduğum yerde hızla doğruldum. Sehun yattığı yerden yüzüme uzun uzun baktı.
"Gerçekten, gerçekten görmüyor muyum? Gerçekten az önce bana... bana 'sevgilim' mi dedin?"
"Evet," Bedenim Sehun'un çekişiyle onun üzerine düştü. "Sevgilim."
Sehun bedenimi üşümemem için sıkıca kavrarken, açlıktan bayıldığım için bana bulabildiği en iyi şeyleri yedirirken, gözlerime bakarken ve bana 'Sevgilim.' derken dünyadaki her şeyden daha önemli hissettim kendimi. Her şeyden daha değerliydim o an için. Sanki yıllardır aradığım o sevgiyi Sehun bana bir saat içinde vermişti.
"Peki, şimdi ne yapacağız?" Sehun sıkıca sardığı bedenimi serbest bıraktı. Yüzüme bakıyordu.
"Yüzündeki o bakıştan, ne düşündüğünü anlıyorum. Luhan, aşk kendi hayatını başka biri için bıraktığın zamandır. Bunu unutma, tamam mı?"
Usulca başımı salladım. Sehun yüzüme düşen saçlarımı geriye iteledi.
"Yetmiyormuş gibi güzelliğin, bir de saçların düşüyor yüzüne."
Sehun'un dudakları... Kalbi onun, sıcacık kalbi. İçimi böyle söküp atarken nasıl sevmem, nasıl vazgeçmem her şeyimden? İçim onunla doluyken, en çok onunla... Nasıl bakmam güzel gözlerine? Nasıl katlanmam onun için çekeceğim en büyük acılara?
"Sana seni sevdiğimi söylemek istiyorum. Söylemek istiyorum ama bu hissettiğim sevmekten daha öte. 'Aşk' diye de sınırlayamam. Aşk bir gün biter. Benim hislerim, sonsuz sana."
Tenimi ateşlere salan dudakları dudaklarımın üstündeydi. Beynim söylediklerini anlamak ve şu an ona karşılık vermek arasında bir seçim yapamıyordu. Ellerimle yüzünü kavrayıp dudaklarını benimkilerden ayırırken yüzüne baktım uzun uzun. Sehun beni sevdi. Saçlarımı sevdi önce, sonra parmaklarıyla dudaklarımı sevdi, gözlerimi sevdi.
"Luhan," Sehun bedenimi sevdi benim. Yüzümü sevdi. Ama en çok, en çok onunla dolup taşan kalbimi sevdi. "Hala küçük bir aptalsın, değil mi?"
NOT;
Çok heyecanlandım, öncelikle bu benim final yaptığım ilk ficim. Bu yüzden çok özel. Konusuna uzunca kafa patlatmıştım ama sonradan çok fazla değişik yaptım, umarım bu haliyle de sevmişsinizdir :') Şimdiye kadar okuyup desteklediğiniz için çok teşekkür ederim.
Ve en önemlisi benim biricik sevgilim HunHangin'e teşekkürler. Eğer o hikayemi çok beğenmeseydi yayınlamayı düşünmüyordum bile :') Sevgilim, hep yanımda olduğun için teşekkürler en çok seni seviyorum *-* <3
-Hunniel
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Stupid
Literatura Feminina"B-ben bambaşka bir yere gidiyorken, sana geldim." "Onun yerine-" dedim derince yutkunurken. "Ben geldim sana."