Yanlış görmüyorsam odanın ortasında yanmış bir vaziyette kağıt yığınları vardı. Henüz yeni sönmüş gözüküyordu. Zeminin kararmış olduğunu farkettim. Şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm, bunu ben yapmadığıma göre kim yapmıştı. Burnumuzun dibine kadar gelmişti ve hiçbir şey farketmemiştik. "Ben yapmadım. Neden böyle bir şaka yapayım hem komik bile değil."
"Bu evde ikimizden başka kimse yaşamadığına göre." dedi ve kağıtlara doğru eğildi. Dikkatlice inceledikten sonra hızla odadan çıktı. Onu takip ettim ve girmeme kızdığı odaya ilerledik. Ben kapıdan içeriye doğru bakıyordum Altan Ağa fazlasıyla endişeli gözüküyordu. Çalışma masasının çekmeceleri sonuna kadar açıktı. Kitaplıktaki kitapların çoğu yerdeydi. Her kimse bir şey aramış olmalıydı. İçimi korku kapladı acaba hâla burada mıydı? Bir daha gelir miydi? Altan Ağa çekmeceleri kontrol ettikten sonra yumruğunu masaya geçirdi. Sesli bir şekilde yutkundum.
Altan Ağa çıkalı yarım saat olmuştu. Tabiki bana hiçbir açıklama yapmamıştı. Ne olduğunu merak ediyordum ve bir o kadar da korkuyordum. Ev yanabilirdi sonuçta ve ölebilirdik. Altan Ağa'nın odasındaki yanmış kâğıtları temizlemek için yukarı çıktım. Az yanmış bir kağıt gözüme ilişti, elime aldım ve inceledim. Bir şey bulacağımı düşünmemiştim. Bu yüzden Altan Ağa'nın babasının resmini görünce şaşırdım. Başka şeyler bulurum umuduyla biraz daha bakındım. İşe yarar bir şey bulamadım ve aklımda yeni soru işleriyle baş başa kaldım.
-----------ALTAN AĞA------------
Eninde sonunda o şerefsizin kim olduğunu bulacağım. Karşıma çıkamayacak kadar korkak pisliğin tekiydi. Köpeklerini peşime salarak beni susturacağını düşünüyor olması beni tanımadığını gösteriyordu. Onu yakaladığımda kim olduğumu anlayacak. Evime kadar gelmeye nasıl cüret eder.
Dicle'nin yapmadığını biliyordum ama o an onun yaptığını düşündüm. Belki de böylesinin daha mümkün olduğunu düşündüğümdendir.
Yaşadığım yeri Ümit bir de Dicle biliyordu. Pek arkadaşım yoktu ama Ümit benim dostumdu. O benim kuyumu kazmazdı. Dicle'ye gelince o safın salağın tekiydi, kandırılması kolay biriydi. Ağzından laf almak zor olmasa gerekti. Kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum ama söz konusu babamdı. Hiç kimseye güvenmemeliydim kendime bile. Yanan evrakları da kasaya koysaydım şimdi ayrıntılarla tekrar uğraşmak zorunda kalmazdım. Her neyse halledilmeyecek bir şey değildi. Biraz zamanımı alacaktı o kadar. Bundan sonra daha temkinli olmam gerekiyordu. Dicle'ye de uygun bir zamanda başka bir iş bulup göndermem gerekiyordu. Yalnız olmam benim için daha iyi.Telefonumu çıkardım ve Halil'i aradım. Halil, Mardin'de ki elim kolumdu. "Bir gelişme var mı?" dedim.
"Hayır ağam, henüz yeni işe girdim. Amacımı anlamamaları için hemen araştırmaya başlamadım."
"Güzel özellikle farkedilmemeye dikkat et. Bulduğun en ufak şeyden beni haberdar et."
"Peki ağam." Mardin' de her şey yolunda olduğuna göre Halil'den kimsenin haberi yoktu.
Nerede açık vermiş olabilirim diye düşünüyorum ama bulamıyorum. Hiç kimsenin intikam alacağımı bilmediğine eminim. Buna cesaret edemeyeceğimi düşünüyorlar. Bu noktada haklılar çünkü öyle düşünmelerine ben izin veriyorum. En son intikam almaya çalıştığımda daha küçüktüm. İhtiyarın kasasındaki silahı almıştım ve yanına gidip babamı öldürenin kim olduğunu sormuştum. İntikamımızı alacağımı söyledim. Filmlerde böyle olmaz mıydı küçük olan pis işleri yapardı ve hafif bir cezayla sıyırırdı. Ama bendeki durum biraz daha farklı olması gerektiği için değil öyle istediğim için yapacaktım.Dedem beni kolumdan tuttuğu gibi odama götürdü. Ne yaptığımı sanıyormuşum intikam almak bana mı düşmüş. Söyledikleri karşısında gözüm dönmüştü hiç kimse dedem de dahil hiç kimse bana engel olamazdı. Söz konusu babamdı. Cebimdeki silahı çıkardım ve ihtiyara doğrulttum. "Hiç kimse umrumda değil bana babamı kimin öldürdüğünü söyle. Şimdi!" diye bağırdım. Bir anlık dalgınlığımı, acemiliğimi fırsat bilen ihtiyar silahı elimden hızla çekti. Silahı elinden almak için dedeme atıldım. O sırada bir patlama sesi duyuldu neyse ki kimseye bir şey olmamıştı. İhtiyar ne olduğunu şaşırmış öylece bakıyordu. Bu olay üzerine çok geçmeden ihtiyar beni akıl hastanesine yatırdı. Benim bir sorunum yoktu bunu o da biliyordu ama beni zaptedememişti. Beni başından def etmek kolayına gelmişti. Hastanede geçirdiğim zaman benim için ölüm gibiydi. Henüz küçük olmam bu durumu daha da katlanılmaz hale getiriyordu. İlaçlar beni uyuşturuyordu. Bir gün ilaç içtikten hemen sonra lavaboya gittim. Birisinin parmağını boğazına sokarak kustuğunu gördüm. Beni fark edince gözünü kırptı ve "Her zaman deneme ufaklık." dedi. İlk başlarda ilaç almamak için direttiğim için ağız kontrolü yapıyorlardı. Kendi düşüncelerimi kavrayamaz hale gelmiştim ve hiçbir şeye diretmiyordum. Zamanla denetlemeyi kesmişlerdi. Tekrar o adamla karşılaştığımda aynı şeyi yaptığını gördüm. Bu sefer bende amaçsızca sırf gördüğüm için yaptım. Aklım yerinde değildi neden yaptığımın farkında değildim. Bunu bir kaç kere daha yaptıktan sonra yapmayı bıraktım. Hemşire ilaçlarımı getirdiğinde ilacı dilimin altına aldım ve suyu içtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ #Wattys2019
Roman d'amourDicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etmeden tutunduğu bir liman onun tek sığınağı olmuştu. Artık kaybedecek çok şeyi vardı. Onun en de...