Sophia'nın ağlama krizi bittiğinde bir süre daha konuşmuşlardı doktoruyla. Her hafta bir görevi oluyordu. İnsan içine karışmasını sağlayacak, kalabalık insan topluluklarından çekinmeden aralarına karışmasını sağlayacak minik görevler. Bu görevler dışarıdan bakılınca çok basit görünebilirdi. Mesela geçen hafta gazete bayiine gidip, kapının önündeki askılıkta olmayan bir gazeteyi istemesi gerekiyordu. Çok basit bir şey onun gibi insanlar için sırtlarından soğuk terler dökülmesine neden oluyordu.
İlk üç gün gidip görevini yapmadan geri dönmüştü. O gece skype de Lara'yla konuşunca, küçük meleğinin yanında güvenle yürüyebilecek bir kadın olmak için yapmak zorunda olduğuna karar vermiş. Ve gazeteciden iki kez özel olarak gazete istemişti. Sonra bir evin zilini çalıp adres sorması gerekmişti. Daha sonra da, siparişin yanlış geldiğine dair olay çıkartması gerekmişti. Ah, inanılmaz utanmıştı. İsteğini yerine getirdikten sonra, olayın karşı tarafı olan genç garsona ve işletmenin patronuna durumunu anlatması ise tam bir faciaydı. Allah'tan adam çok düşünceli davranmıştı.
Galiba şimdiye kadar en zorlandığı görev, büyük meydana gelmiş bir gurup turistle tanışıp onlara şehri gezdirmek olmuştu. Tamamen kızlardan oluşan dört kişilik gurupla bile zorlanmıştı. Yıllardır o kadar fazla insanlardan uzak durmuştu ki, yeniden onların içine karışmak onun için imkansız gibiydi ilk başlarda.
Şimdi ise, insanlarla arasındaki bu duvarı yavaş yavaş kırmaya başlıyordu. Ama erkeklerle olan ilişkisi hala sorunluydu. Kendi kişisel güvenli sınırının içine giren herhangi bir erkeğin varlığına hala tahammülü yoktu. Metroda bir erkeğin yanına oturma görevini yerine getirememişti mesela. Yabancı bir erkekle konuşma görevi de hüsranla sonuçlanmıştı.
Yaşadıkları öyle bir kırılma yaratmıştı ki üzerinde, sadece aynı yaratılışsal özellikte olmaları bile yetiyordu. Zaten o olaydan sonra hayatına giren erkeklerin sayısı oldukça azdı. Besim baba, Esved Mansur Devran ağabeyi Mehmet Laysender... onarlın bir kısmı ağabeyleri diğer kısmı da kardeşleri olmuştu. Mansur ise... O hiçbir şeyi olamamıştı, her şeyi olması gerekirken.
Kadının yeniden kalbi sıkıştı. Mansur'un ona bakan üzüntülü gözleri aklından çıkmıyordu bir türlü. Ne çok hırpalamıştı adamı. Ne çok hakkına girmişti. Ama Mansur, her türlü dikenine katlanmıştı onun. Bugün hayatını yeniden kurabilmeye umudu varsa hepsi onun sayesindeydi.
Sevmişti Mansur'u kendince. İlk ayrıldığında gecelerce onun kokusuyla dayanabilmişti. Belki bir ağabey olabilseydi onun için daha kolay olurdu her şey. Ama aşk onun için imkansızla eş anlamlıydı o zamanlar. Yanlış zamanda yanlış yerdeydi adam. Tutmamıştı mayaları bu yüzden.
Doktorunun konuşmasıyla geçmişten sıyrıldı Sophia.
"Şimdi Sophia, çalışmaya başlaman lazım. Küçük aşamalarda başarı kaydettik, bir iki istisna hariç. Şimdi daha komplike bir seviyeye geçeceğiz. Bir iş bulmanı istiyorum. Ama böyle garsonluk yada hosteslik gibi. Sürekli insanlarla muhatap olmanı gerektirecek bir iş."
"Ama Fabian..."
"İtiraz istemiyorum Sophia. Hem böylesi daha kolay olacak senin için."
"Of!"
Koltuğuna bitmiş bir şekilde yıkıldı. Çalışmak onun için çok zor bir durumdu. Hem Esved'e nasıl anlatacaktı ki. Şimdiden kükreyen sesini duyabiliyordu kulaklarında. Doktoruna teşekkür edip çıktı odadan. Bekleme salonuna çıktığında telefonunu alıp numarayı tuşladı. Daha ilk çalış bitmeden açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşiyân
Chick-LitKüçücük bir yuva hasretiydi kadının içini kavuran. Yıllardan yollardan enkazlardan sonra, Belki de tufanından sonra Nuh'un... Derme çatma umutlarıyla, koşuyordu kaderinin aşiyânına... "ESVED Hikayesinin Sophia karakterinin öyküsüdür. Seriden bağım...