GİTTİĞİN GÜN

195 3 3
                                    

Bir çığlığa dönüşen kalp atışlarımı susturamiyorum gittiğin günden beri..O güne dair hatırlamak istemediğim tek şey; o lanet olası köprüydü... Son bir kez arkana dönüp bakmanı beklemiştim hatta; o lanet köprünün hiç bitmemesi için dua etmiştim.Kulağına fısıldadığım Son kelime " bir daha seni göremeyecek miyim?" olmuştu.. "tekrar görüşeceğiz " demiştin . Ben, hala belki bir gün karşılaşırız umuduyla ;her gün aynı saatte oradan geçiyorum. O köprüden...
Bilseydim böylesine azar azar tükeneceğimi; bir daha değil gözlerine bakmak; var olmayı bile istemezdim Tanrıdan. Bir hiç olmak ve sonsuzluğa karışmak isterdim sadece..

Gittiğin günü hatırlıyorum da sonbahardı.O gün bu gündür bende mevsimler hep hüzün dolu,kırılgan bir yaprağın kalbi gibiyim; son mevsimin Son yaprağıyım...Belki de sonu gelmeyecek bir hüznün adıyım..

Az önce yürüdüğümüz yerlerden geçtim.Öylesine suskun ve üzgündü ki her şey; ağaçların dili olsa da konuşsa
...Benim içindi bu hüzün;senin içindi bu yas..Hiç akmayan gözyaşımsın gözümde bekleyen,yarım kalmış cümlelerimsin dile gelmemiş..Söyle nasıl çıkarım bu çıkmazdan? Beni bilinmeyen bir çıkmaza sürükleyip bıraktığın gündeyim hala!! Ben de seni tek heceli sonsuzluğuma;kalbime hapsettim...gelsen de gelmesen de o sonsuzlukta varolmaya devam edeceksin.

     Ebedi bir esareti var gözlerimde bekleyen hayalinin. Hiç gitmesin öylece kalsın istiyorum. Hayalin giderse ben nefes alamam ölürüm.. Beni yaşatan bir tek hayalin kaldı artık..Bırak kalsın gitmesin.

      Dün gece ruyamda seni gördüm. Ne kadar mutluyduk ikimiz de.." Artık geri döndüm ; hiç ayrılmayacağız " diyordun. Rüyanın verdiği mutluluk ve sevinç gözyaşlarımla yastığımin ıslandığını farkederek uyandım ve sonrası bir kabusa dönüştü. Aman Allahım bu bir rüyaydı.. Yine yoktun. Yine sensiz nefes almanın, ölüm kokan odalırımın; yıkılmış hayal duvarlarımın, üstüme çöküşüyle kalkmaya çalıştım..

       Yıkık bir enkaz gibiyim bu sabah. Canım nefes almak bile istemiyor. Sonbaharda ölen çiçekler vardır hani.
Bahar gelse de bir daha hiç açmayacak...Ben de aynen böyleyim sensiz.. Bahar da gelse yesermeyecek gönlümdeki toprak..

       Güneşimi yağmurumu da götürdün giderken. Yaşayabilmem için gözlerin ve nefesin lazım aşkım. Ne olur dön artık..Ruhumun rengi gözlerine ihtiyacım var..

         Nerede olduğunu bilsem bir an bile yerimde durmaz gelirdim. Nerede olduğunu ve yaşadığını bile bilmemek ; her saniye her dakika azar azar ölmek demek.. Neden ?? Neden beni bu sonsuz karanlığın acı dolu odalarına terk ettin?? Neden arayıp "iyiyim beni merak etme " bile demiyorsun...

       Ben ;karmaşık, beynimi her gün tirmalayan bu sorularla boğuşurken, acı bir telefon sesiyle irkildim. Senin arayacağını umarak; heyecanla ve sesim titreyerek "alo" dedim.. O an sadece ve sadece sesini duymak istiyordum. Okyanusun dibine çökmüş batık bir gemi gibi tekrar çıkarılmayı bekliyordum o an..

         Telefondaki bir bayandı ve ben sanki kulağımı başka seslere tıkamış  gibi ne dediğini duymuyordum. . Kitlenmiş kapalı bir sandıktan çıkmaya çalışır gibi kendimi zorladım
Ve ..

- alo ?? Diyebildim nihayet.. karşımdaki her kimse sabırla cevap vermemi bekledi..
- Arya hanımla mı görüşüyorum??  Diye sorunca; kalp atışlarımı da artık duyabiliyordu..
- Siz iyi misiniz?? Kötü bişey yoktur umarım? Alo??....

      Ben; ne cevap vereceğimi şaşırmış bir ifadeyle, yutkundum.Heyecanımı bir türlü bastıramıyordum.O an kötü bir şeyler olduğunu hissettim.ve..

- Buyurun ,evet ben Arya..siz kimsiniz? Diye sorduktan sonra ben; bir boşluktan aşağıya düşercesine, hızla en dibe ,en dibe çöktüğümü hissettim..

     O an zaman dursun,sesler sussun ve ben bir hiç olayım istedim..Yok olup gitmek istedim. Okyanusun dibine en dibine çökmeye devam ettim. Bir an nefesimin kesildiğini hissettim.Duymaktan korktuğum şey neydi tam olarak onu da bilmiyordum ya da bilmek istemiyor- dum. "Kaybetmek!" "Sensizlik!" Korkularımın bir çok nedeni vardı işte ..

- Arya hanim ben Size kim olduğumu söyleyemem ama bilmeniz gereken çok önemli bir şey var! Bana adresiniz lazım..Size göndermek istediğim mektuplar var. Bu mektuplar adresinize ulaşamayıp geri dönmüş.

      Ellerim titremeye ve gözlerimden o küçük damlalar süzülmeye başlamıştı. Her yer bulanık; sesler bozuk bir plağın titrek ve boğuk acı yankılanışı gibiydi.. odamda soğuk bir rüzgar esti birden. Üşümeye başlamıştım. Ben:

-  Peki gönderenin kim olduğu belli mi?..

-  Evet gönderenin adı ...bir dakika gözlüklerimi takmalıyım...Hımm evet gönderen kısmında Burak yazıyor .. Bir yıl  kadar hastanemizde kalmıştı . Benim hastam değildi ama...zaman zaman ilgilendiğim olmuştu.. bu sabah postacı adrese bir türlü ulaşamadığını ve bir kutu mektubu geri getirdiğini söyledi...Sanırım mektuplar her ay aynı saatte yazılıp biriktırilmiş ve bir kutuya koyulmuş..Sonradan gönderilmiş ama elinize ulaşmamış ne yazık.

Ben:

- Burak...O şimdi nerede herhangi bir bilginiz var mı? Adres, telefon vs.??

Dr.:

- Doktoruna sormalıyım, belki bir şeyler biliyordur..hatta kendisi şu an ameliyatta çıkınca sizi arasın..

Ben:

- telefonum..telefonuma nereden ulaştığınızı öğrenebilir miyim?

Dr.:

- hastamız odasında günlüğünü  unutmuş...orada isminiz, adresiniz ve numaranız yazıyordu.. bu arada sizin adresiniz mi değişti?  Neden mektuplar geri döndü ?..

Ben:

- evet ; maalesef  1 yıl önce oturduğum evden çıkmak zorunda kaldım..bazı acı dolu anılar silinir diye ummuştum ama mekanın ve zamanın yer değiştirmesi  bellegimdeki ve kalbimdekileri silmeye gücü yetmiyor..

Dr.:

- anlıyorum, sizde büyük bir iz bırakmış belli...umarım her şey yoluna girer.. daha fazla üzülmeyin.neyse benim ilgilenmem gereken hastalarım var. Dr.arkadaşim sizi arayacak mutlaka..iyi günler..

Ben:

- teşekkürler bekliyorum..

  Beklediğim telefon bir türlü gelmedi..Belki de saatlerce telefonun başında bekledim ama...

  Heyecandan hastanenin adını ve telefon numarasını almayı unutmuştum. Şimdi çaresizce o doktorun beni aramasını bekleyeceğim.

               1 YIL SONRA

      Aradan geçen yıllar ve tükenen umutlar... Bedenim pes etse de kalbim ve ruhum hâlâ pes etmiyor.
Çaresizlik; meğer ne zor şeymiş.. yaşarken azar azar ölmekmiş meğer senin yokluğun ...

     Hiç kimseyi hiç bir şeyi yerine koyamamak; koymak istememek ve umutsuzca beklemenin adı senmişsin aşkım adı sen!...

      Her şeye rağmen ;hayata tutunmaya çalışan diğer yarım, eskisi gibi olmasa da; gücümü ve cesaretimi toparlayıp kendime küçük bir resim atölyesi açtım. Burada küçükten büyüğe  öğrencilerime haftanın 3 günü kurs veriyorum. Biraz olsun kafam dağılıp ; moralim yerine geliyor. Kendimi güçlü ve biraz olsun mutlu hissettiğim tek yer... sensiz ne kadar mutlu olabilinirse artık..
        Zamanımın çoğu bu küçük atölyede geçiyor. Üst katında 2 odalı küçük bir de evim var ; yatmadan yatmaya çıktığım.. Uyuyor muyum bir de bana sor.. sen bırakıp gittiğin günden beri uyku nedir bilmiyorum.Yildizlari sayıyorum ve yağmurlu gecelerde hep ağlıyorum. Hep aklıma damlaları tutmaya çalışıp; birbirimizi ıslattığımız o günler geliyor. Deli gibi koşup; sonrada su  birikintilerinde yaramaz çocuklar gibi zıplardık.
    

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 23, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RUHUMUN RENGİ"GÖZLERİN"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin