DİLEKLERİM YİNE GERÇEK OLMADI

189 51 10
                                    

Adel'in çizdiği resim Multimedia da

Ayağımı kaldırıp bastığım şeye baktığımda bunun soda çöpü olduğunu gördüm. Onu hemen yerden alıp çöpe attım. Kaşlarımı çatıp kendi kendime mırıldanmaya başladım.

"Onu yere atacağına çöpe atsaydın ne olurdu ki sanki. Bir kol hareketi lazım sadece."

O sırada apartmanımızın sokak kapısı sesi duyuldu. Hızlı adımlarla servisin geleceği yere doğru yürüdüm. Annem ve ablamda üç saniye sonra benim olduğum yere doğru yürümeye başladılar. Annem ve ablam yanıma gelince içten içe servisin biran önce gelmesini diliyordum. Sanki her an annem ve ablam benim hakkımda eleştiriye başlayacaklar gibi hissediyordum. Ellerim ceplerimde, kendi kendime fısıldayarak ''Şu lanet servis nerede kaldı?'' Dedim ve birkaç dakika sonra servis gelince derin bir nefes aldım ve anneme hoşça kal dedikten sonra servise bindim ve tekli koltuklardan birine oturdum ve anneme el salladım. Sonraysa kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başlayacağım sırada aklıma yazdığım hikâyelerden biri geldi ve kafamı koltuğa yaslayıp iç çektim. Keşke benim de android telefonum olsaydı ya da Apple'ım. Anneme çok ısrar etmiştim ama o almamakta kararlıydı.

Sıkıntıyla iç çektim ve gözlerimi yumdum ve müziğin keyfini çıkardım. Servisin çoğunluğunu 3. ve 7.sınıf öğrencileri oluşturuyordu. Bu biraz sinir bozucuydu açıkçası. Benim yaşıtımda birinin olmaması, sıkıcıydı. Ablam arkadaşıyla konuşabiliyordu en azından. Bir saat sonra okula gelmiştik. İçeri girince ablamla yollarımız ayrılmıştı. Ben ortaokulla lisenin bağlandığı yerdeki merdivenlerden çıkarken o hemen okul kapısının yanındaki merdivenlerden çıkıyordu. Üç kat çıktıktan sonra sınıfımın olduğu katta girdim. Sınıfın içine girip eşyalarımı sıramın üstüne koyduktan sonra sınıftan çıkıp dar koridorda yürümeye başladım. Tuvalette girince boş olduğu için içten içe mutlu oldum. Musluğu açıp ellerimi yıkadım. Sodaya dokunduğum için ellerimi yıkama ihtiyacıyla dolmuştu. Nede olsa kirli ve bakteri doluydu. Temizlik hastası değildim ama yinede rahat ediyordu.

Birden tuvaletin kapısı açılınca korkudan ani hareket yapmıştım ve buda gözüme su kaçmasına neden olmuştu. Sinirle kimin geldiğine baktım. Gelen Leyla ve şu tuhaf kızdı. Okulun ilk günü Elif'le bizim koridorda duran banklarda otururken bize tuhaf bir soru sormuştu. Ama şuan o soruyu hatırlamıyordum.

''Adel, nasılsın?'' diye sordu Leyla. Ona zorla gülümsedim.

''İyiyim Leyla, sen nasılsın.''

''Bende iyiyim.'' Bir süre tuvalete hiç ses çıkmadı. Derin bir nefes alıp yutkundum.

''Neyse. Ben senle...''

''Elif.'' Diye tamamladı o tuhaf kız.

''Senle Elif'i rahat bırakıyım.'' Dedikten sonra tuvaletten çıktım. Birden karşımda siyah lastikten yapılma bir bileklik çıktı. Tam onu yerden alacağım zaman bu fikirden vaz geçip sınıfa yöneldim. Sınıfa girdiğimde etrafa şöyle bir baktım. Ne kadar çabuk dolmuştu bu sınıf böyle. Yerime geçtiğimde etrafa öylece bakmaya devam ettim. Sonra canım sıkıldığı için masaya bir şeyler karalamaya başladım. Ne yapmamı bekliyordunuz ki? Test çözmeyi sevmezdim ve okuyacak kitabım yoktu.

5 dakika kadar sonra içeri dersin öğretmeni girdi. Kısa siyah kıvırcık saçları ve koyu kahve renkli gözleri olan ve gözlük takan bir bayandı. Tatlı birine benziyordu.

''Merhaba arkadaşlar. Ben sizin edebiyat öğretmeninizim. Bu yıl beraber ders işleyeceğiz.'' Dedi ve kısaca dersinden bahsettikten sonra 1.Üniteden dersi anlatmaya başladı.

İlk iki saatimiz böyle geçmişti. Sonraki ders beden eğitimiydi. Spor salonu ikinci kattaydı. Kızların giyineceği yer sağ tarafta, erkeklerinki ise soldaydı. Karşılıklı değillerdi, koridorun en köşelerindeydi. Kabinlere sırayla birkaç kız girip üzerini değiştirdikten sonra çıkıyordu. Bende o kızların arasına katıldım ve beden eğitimi için getirdiğim kıyafetleri giydim. Dışarı çıktığımda büyük, yeşil bir spor salonu beni bekliyordu. Bazı yerler beyaz renkti ve altı tane basket potası vardı. Basket potalarının tam karşısında tribünler vardı. Tuhaf bir şekilde(!) tribünlerde çok fazla öğrenci vardı ama pek önemsemedim ve yerimi aldım. Bir süre sonra düdük sesi duyuldu ve kel bir adam spor salonun ortasına doğru yürüdü. Giydiği beden kıyafetlerinden sanki hafif kiloluymuş gibi görünüyordu.

Dilerim... #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin