Videoda Flora ... Görselde de Mona Lisa...
I.BÖLÜM
Şuan kendimi Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa'sı gibi hissediyorum. Bir gecede art arda o kadar çok duygu geçişi yaşadım ki... An itibarıyla hislerim tepetaklak. Yani ; hem mutluyum ,hem de bi o kadar üzgün ; hem şaşkınım, hem de bi o kadar öfkeli...
Bir gecede çok çok fazla ... Artık dayanamıyorum, biraz olsun rahatlamalıyım. Birilerine olan biteni anlatmalıyım. Bu altın kafes ilk kez beni boğuyor. Öğrendiklerimiz , aslında kim olduğumuz, bizi bekleyen gelecek...
Oysa küçükken dört arkadaşlarımla birlikte burada ne kadar mutluyduk. Burası bir çocuğun yaşaması için - Disney Land'dan sonra - olabilecek en güzel yer, özellikle de yetimseniz.
Burası benim için kusursuzdu, resmen mükemmeliyet sıfatının somut haliydi. Ormanla çevrili kocaman bir çiftlikte ,lüks bir malikanede yaşıyoruz. Ayrıca kocaman havuzumuz ,spor salonumuz,her türlü müzik aletinin bulunduğu müzik odamız, binlerce kitapla dolu - derslik olarak da kullandığımız - kütüphanemiz , atlarımız ,meyve ve sebze bahçelerimiz...
En güzeli de , benim içinden hiç çıkmak istemediğim mis kokulu çiçeklerle bezeli kocaman muhteşem bahçemiz . Eee bunda bu kadar abartılacak ne var dediğinizi duyar gibiyim. Ama bizim bahçenin çiçekleri hiçbir zaman solmuyor ,yok olmuyor her daim cennet gibi mis gibi kokan yüzlerce çiçekle dolu.
Her gün kahvaltıdan sonra coşkuyla bahçeye çıkar, bahçemizin yemyeşil, yumuşacık çimlerinin üstünde yuvarlanırdık.Atlarımıza biner yarışırdık. Bir de o kadar büyük bir oyun bahçemiz var ki -artık büyüdüğümüz için eski cazibesini kaybetse de - sanki çocuklar ne ister diye uzun uzadıya düşünülmüş hazırlanmış. Kaydıraklar, tahterevalliler, dönme dolaplar,trambolinler...
Her birimizin ilgi alanına ve zevkine göre döşenmiş kocaman odalarımız var. Ama şimdi gerçekleri öğrendikten sonra anlıyorum ki odalarımız bebekliğimizden itibaren ilgi alanlarımıza göre düzenlenmiş. 'Tabi onlar önceden ilgi alanlarımızı biliyorlardı.'
Şimdi düşündükçe neden bunları daha önce hiç fark edemedik diye şaşıyorum. Üzümünü ye bağını sorma sendromu olsa gerek. Ya da bütün ayrıtılar , bizler hiçbir şeyi sorgulamayalım diye ince ince düşünülmüş.Ne kadar özel çocuklar olsak da çocuktuk nihayetinde... Bir de diğer çocuklar nasıl yaşıyor diye kıyaslama yapabilecek bir ortamımız hiç olmadı ki ...
Bizler kendimizi bildik bileli buradayız. Tek bildiğimiz özel yetenekleri çok erken yaşta fark edilmiş yetimler olduğumuz ve özel eğitim almak için burada yaşadığımızdı.
Ama burada sanacağınız gibi birçok eğitmenimiz yok. Sadece Bilgen Anne ...Şaşırdınız değil mi? Evet gerçekten, bizim bütün derslerimizin öğretmeni ,aşçımız ,bahçıvanımız , doktorumuz , hemşiremiz ,annemiz, babamız ,psikiyatristimiz ...
Yazarken bile yorulduğum bunca işi -biz ona büyüdükçe yardım etsek de - tek başına nasıl beceriyor ? Bunu da hiç sorgulamadık .Nasıl bir insan her konuda bu kadar bilgili ,yetenekli ve her şeye bu kadar hakim olabilir, yetebilir ?
Bu kadar yorucu ve yoğun uğraşa rağmen hep aynı yaştaymış gibi genç ve enerjik görünebilir. Gerçekten körmüşüz, onu o kadar çok seviyoruz ki, o da bize karşı o kadar çok sevgi dolu ve sabırlı ki hiç düşünmedik hiç yorulmadan bu kadar işin üstesinden gelebilmesine.
Sadece bir kez başımıza gelen ilginç bir olay, bir gariplik olduğunu düşündürmüştü. Çiftliğimizin etrafı ormanla çevrili ve bizim ormana girmemiz güvenliğimiz için yasak.On yaşındaydık , bir gün atlarımızla dolaşmaya çıkmıştık. Hem sohbet ediyor hem de atlarımıza tırıs çalıştırıyorduk. Hava çok güzeldi ve biz de güle oynaya çok eğleniyorduk.
Ama Ares birden atını mahmuzladı ve" hadi yarışalım " diye atını dörtnala koşturmaya başladı. Diğer arkadaşlarım ona uymasa da ben arkasından atımı sürdüm. Amacım onu durmaktı. Ares'in atı o kadar hızlandı ki ormana doğru süratle ilerliyordu. Ben de arkasından dur diye boşuna bir çabayla bağırıyordum.
Ama bu çabalarım Ares'i tam tersine daha da hızlandırıyor; "beni yakalayamazsın "diyerek kahkahalar atarak daha da fazla ilerliyordu. O kadar hızlandı ve ilerledi ki Bilgen Anne'nin kesinlikle yasakladığı ormana yaklaşmıştı.
Ne olduysa o zaman oldu ,Ares'in atı huzursuzlanmış gibi hareketler yapmaya başladı. Ama Ares atı ilerlemesi için mahmuzlamaya devam ettiği için at şahlanmaya başladı. Sonrada o garip olay oldu, at şahlanırken birden görünmez bir cama şiddetle toslamış gibi çarptı ve o hızla geriye doğru sırt üstü düştü. Ares tam zamanında ani bir refleksle kendini yana doğru attı. Yoksa atın tamamen altında kalacaktı ki bu da kesin olarak bir yerlerini kırabilirdi.
O sırada ben yetiştim , hemen kendimi attan atıp Ares'e doğru koşuyordum ki , çevik bir hareketle ikisi de ayağa kalktı. Ares hemen atın neye çarptığını anlamak için eliyle havayı yoklamaya başladı ve aynı anda garip bir şey hissetmiş gibi şaşkınlıkla bana baktı . Havayı diyorum çünkü görünürde hiç bir şey yoktu.
Hemen yanına gittim , ben de elimi uzattım ve sanki görünmez pürüzsüz bir duvar hissettim.İkimizde şaşkın şaşkın birbirimize bakıp elimizle yoklamaya devam ediyorduk ki birden duvar yok oldu ve o sırada duvara yüklenmeye çalışan Ares öne doğru sendeledi.
Bu anlattıklarım o kadar anlık gerçekleşti ki hayal mi gerçek mi şaştık kaldık. Biz böyle şaşkın şaşkın birbirimize bakarken Diamon 'un bizi uyaran sesiyle kendimize geldik.
"Buraya kadar gelmemeniz gerekiyordu. Bilgen Anne bu konuda bizleri kaç kez uyardı. Vahşi hayvanlar çıkabilir.Çabuk geri dönelim."
Sonra bu yaşadığımız hakkında Ares'le konuştuğumuzda aramızda sır olarak kalmasına karar verdik. On yaşındaki çocuklar için o an büyülüydü ve hep bizim küçük büyülü sırrımız olarak kaldı .
Şimdi öğrendiklerimden sonra anlıyorum ki bizim sırrımızın pek de büyüyle alakası yok sanırım. İlk fırsatta bu anımızı Bilgen Anne'ye anlatıp ,neler olduğunu sormalıyım.
Dün hepimizin doğum günüydü-bu da ayrı garip değil mi?-Hepimiz on altı yaşına girdik. Kutlama çok çok güzeldi, çok eğlenceliydi.Taki kutlama sonunda Bilgen Anne bizi kütüphanemizde toplayıp...
* * * * *
Arkadaşlar yazmayı ilerlettikçe ilk bölümü yetersiz buldum ve biraz değişiklik yapmaya karar verdim.Unutmayın oylarınız ve yorumlarınız benim için çok önemli,şimdiden teşekkürler...***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstün Irk
Paranormalİnsanlığın geleceğini bekleyen büyük ikilem!.. Divine olarak doğanlar ,üstün yeteneklerini nasıl kullanacaklar? İnsanlığın lehine mi..? Yoksa aleyhine mi...