26. Bölüm = Bora & Cem

2.8K 108 3
                                    

"Uçmak için kuş olmak gerekmiyor,küçük sevinçler olsun yeter."-Cemal Süreya

Saatler su gibi akıp giderken bizim elimizden beklemekten başka bir şey gelmiyordu.Zar zor toparladığımız mefeslerimizle doğumhanenin çnünde oturan Emrenin yanına çöküşümüzün ardından tam 1 saat geçmişti.Ah,nasılda telaş olmuştuk ama...

Emre bizi aradıktan sonra telefonu resmen yüzüne kapatmıştık.Bir hışımla valizimize tıktığımız kıyafetlerimizin hali perişan,o telaşımız da görülmeye değerdi zaten.Hele resepsiyondaki çıkış işlemimiz...Murat neredeyse adamı dövecekti.Sanırım bu telaşlı anımızda bize denk gelen uyuşuk otel görevlisi hayatın bize bir oyunuydu...Neyseki sonunda otelin başka bir görevlisi gelip hızla işlemimizi halletmişti.Birde otelden karakola ya da hastaneye gidersek iyice geç kalacaktık...Nihayetinde etraftaki insanların uzaylı görmüş gibi bakışları eşliğinde valizleri bagaja değilde arka koltuğa fırlattığımız gibi arabaya atlamıştık.Murat bir hızla trafik ışıklarına bile bakmadan geçmişti yolardan,oldukça çok ceza alacağımıza emindik.Birde yolun ortasında benzin bitmişti.Acele işe şeytan karışır diye boşuna dememişler...Ama yakınlardaki benzin istasyonuna kadar arabayı itip depoyu fulledikten sonra yolumuza devam ettik.En sonunda da daha eve bile uğramadan koşturarak hastaneye geldik.Zaten doğumhane katına öyle bir çıkışımız vardı ki,etraftaki insanların o şaşkın bakışlarını bu gün defalarca kez üzerimizde yine hissetmiştik...

Nihayetinde şu an bir saattir Esranın çıkmasını bekliyorduk.Ama içeriden ses soluk çıkmıyordu...Nihayetinde Esranın çığlıklarıyla gepimiz ayaklandık.Esra çığlık ararken doktor da onu sakinleştirmeye çalışıyordu,sesleri o kadar çok çıkıyordu ki biz bile buradan duyabiliyorduk.Ama Esranın çığlıkları yürek burkuyordu...

"Noluyor lan içeride?!"diye bağırırken yumruğunu kapalı olan kapıya geçirdi Emre.Sinirli ve stresli görünüyordu.

"Niye çığlık atıyor benim karım?"derken bu sefer sesi kısık çıkmıştı,sanki kendisine soruyor gibiydi.Sinirle bir yumruğunu daha duvara geçiren Emreyi Murat geriye çekti.Onu tutuyordu ama Muratta oldukça perişan duruyordu.Kardeşinin acı çekmesine dayanamıyordu... Sonra Esranın kuvvetlenen çığlıklarıyla Murat ve Emre kapıyı kırarcasına ittiklerinde içeriden gelen bebek sesiyle oldukları yerde dondular.Ağlayan bebek sesi...

"Oğlum..."dedikten sonra cümlenin devamını getiremedi Emre.Hemen kapının yanındaki koltuğa kendini atarken hızla gidip Murata sarıldım.İçerideki ağlama seslerş hala geliyordu ve bu ses,bizim şu ana kadar duyduğumuz en güzel sesti sanırım...Muratta gülümseyerek bana sarıldıktan sonra ikimizde Emreye baktık.O ise arkamızdan açılan kapıya bakıyordu.Oğlunu gören Emrenin yüzündeki gülümseme her şeye değerdi...Sonra hemşireler onu götürünce birkaç dakika bekledikten sonra çıkan doktorla beraber Esrayı normal odaya aldılar.Bizde hemen yanında gittik ve odaya girdiğimizde kapıyı kapatır kapatmak Esraya sarıldım.Esra hala ağlıyprdu,ama bu sefer mutluluktan.

"Tebrik ederim canım."dediğimde Esra gülümseyerek teşekkür etti.Sonra tıklanan kapı sesiyle hepimiz oraya döndük.Genç hemşire gülümseyerek kapıyı açtı ve başını içeriye doğru uzattı.Sonra içeriye girdi.Esranın oğlunu görümce göz yaşları daha da bir hızlandı...Eline aldığı an titriyordu.Emre hemen yatağın kenarına oturdu ve oğlunun yanaklarını okşamaya başladı.

"Adı ne olacak?"diye soran hemşireyle bakışlarımız Esra ve Emreyi buldu.

"Annesi ne derse o."diyen Emreyle bakışlarımız Esrayı buldu.Gülümseyerek kollarının arasındaki o küçük oğluna bakıyordu.

"Zaten aklımda bir isim vardı...Bora Can."dedikten sonra gözlerinin oğlundan ayırıp Emreye çevirdi.Emre Esranın saçlarına şevkatli bir öpücük kondurdu.

Müstakbel KocamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin