FOTOĞRAFTA Kİ DAEL
Bedenim acıyor, nefesim benden bağımsız. Tepkisizce ona bakıyorum, cevap vermeye bile gerek duymuyorum.
"Bir şey demeyecek misin?" dediğinde derin bir nefes alarak başka bir yere bakıyorum.
"Dediğimde bir şey değişmeyecek." Stajyer bir kaç adım bana doğru geliyor sonrasında ise ellerini omzuma koyuyor.
"Alışacaksın." dediğinde dayanamayıp gözlerim dolu bir şekilde gülüyorum.
"Sorun değil, ben buna da alışırım." dediğimde bir kaç adım geri atarak oradan uzaklaşıyorum. Daha fazla konuşmaya gerek duymuyorum, konuşunca bir şey değişmeyecek sonuçta. Bedenimi vardı, ama sanki ruhum yok gibiydi. Sanki dünya benim etrafımda dönüyor da bütün kötü olayları ben yaşıyorum. Bir şeyler yolunda gittiğinde başka şeyler yolunda gitmiyor. Bu olan olaylarda sebepsizce kendimi fazlalık gibi hissediyorum. Sanki kötü olan bütün olayları üzerime çekiyormuşum gibi..
Yürümeye devam ettiğimde beyaz tozlu bir duvar görüyorum. Ama beyaz duvarın altında kırmızılı bir şeyler yazıyor. Dikkatli baktığımda kolayca anlaşılıyor. Duvara doğru gittiğimde ise elimle tozlu olan kısımları siliyorum, biraz daha sildiğim de ise karşıma bir el ve elin içinde benim elimde ki izle aynı olduğunu fark ediyorum. Anlam veremeyerek bir duvarda ki ize birde kendi elime bakıyorum. En sonunda ise dayanamayarak duvarda ki ele elimi koyduğum da tuhaf bir elektrik akımı alarak elimi çekiyorum. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum ama bu şey beni fazlasıyla ürkütüyor. Elimi çekerek duvara bakmaya devam ettiğimde bir yazı dikkatimi çekiyor, yazıya dikkatli baktığımda ise "Kara kanatlar" yazısıyla karşılaşıyorum. Bir rüzgar esiyor, bu rüzgar beni daha da ürkütüyor. Oradan uzaklaşarak yürümeye devam ettiğimde o yazının ve izin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorum. Ama sonradan ise birinin benimle dalga geçtiğini düşünerek kafamda ki soru işaretlerini yok ediyorum. Odaya geldiğimde kapıyı açarak içeriye giriyorum Belinda bir koltuğa oturmuş telefonuyla ilgileniyor. Tepkisizce ona bakıyorum kendime engel olamayarak. O ise beni fark ettiğinde elindeki telefonu koltuğa bırakarak bana bakıyor.
"Bir sorun mu var?" dediğinde bir şey söyleyemiyorum. Sanki boğazım düğümlenmiş gibi..
"Sen iyi misin?" dediğinde göz yaşlarım engel olamadığım bir şekilde akmaya başlıyor. Hıçkırarak ağladığımda elimle ağzımı kapatmaya çalışıyorum, ağlamak istemiyorum, güçsüz olmak istemiyorum. Ama buna engel olamıyorum, içimdekileri daha fazla tutamıyorum. Belinda ise tedirgin bir şekilde yanıma gelerek kolumdan tutuyor ve beni koltuğa oturtuyor.
"N'oldu?" diye sorduğunda göz yaşlarımı silerek ona bakıyorum.
"Ben artık dayanamıyorum." dediğimde zar zor nefes alıyorum. "Bıktım." diyerek kısık seste konuşuyorum.
"Dael mı?" diye sorduğunda dayanmayarak gülmeye başlıyorum.
"Keşke o olsaydı." dediğimde Belinda kaşlarını çatarak bana bakıyordu.
"Anlatacak mısın artık?" dediğinde derin bir nefes alıyorum.
"Ben daha kendimin ne olduğunu bile bilmiyorum." diyerek boşluğa bakıyorum. "Gerçek miyim onu bile bilmiyorum." diyerek göz kapaklarım titriyordu. Gözlerim bile ağır düşüyordu bedenime.
"İyi değilsin sen." diyerek telaşlı bir şekilde bana baktığında ayağa kalkarak beni ayağa kaldırıyor.
"Yüzünü falan yıkayalım, kendine gel artık." diyerek beni ayağa kaldırmaya çalıştığında kolumu bıraktırıyorum.
"İyiyim, gayet iyiyim." diyorum ne dediğimi bilmeyerek. "Güçlü bir kızım ben, artık kolay kolay yıkılmayacağım." dediğimde sahte bir tebessüm yayıyorum yüzüme. Belinda ise telaşlı bir şekilde elini alnına götürüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Okulum #wattys2015
VampireOn altı yaşımda öldüm ben.Yaşarken adeta bir ölüye döndüm , hayallerim düştü yanaklarımdan.Düşünemedim hiç bir şeyi.Daha doğrusu düşünmeye gerek duymadım.Ve bir gece sabaha devrolurken öğrenmiştim ; Ben bir vampirdim. Kirli sayfalarım silinecekti ve...