İzmir onun için farklıydı, bu sefer ona kördüğüm gibi bağlanmıştı. Şimdi nasıl bırakacaktı. Anne ve babasını bu kadar çok sevmese, "gitmeyelim, burada kalalım yeter artık!" diyecekti. Ama yine susmayı tercih etti. Okulunun yarıyıl tatiline girmesine iki gün kalmıştı. Bu günler hocalarıyla, dostlarıyla ve arkadaşlarıyla vedalaşması için kaçırılmaz bir fırsattı.
Perşembe sabahı uyanır uyanmaz duşunu aldı, kahvaltısını ailecek yaptı ve kendi elleriyle boyadığı kutuların içine küçük sabunların, mis kokulu lavanta bohçalarının ve nakışlarını ninesinin yaptığı ipek mendillerden ve de hediye edeceği kişiler hakkında hissettiklerini yazdığı minik notlar koydu. Servise yetişmek için evden çıkarken içi kutu dolu poşetleri taşımakta zorlanıyordu. Arkadaşları servisten inip yardımına koştular. Poşetlerin içindekilerin birer veda hediyesi olduğunu anladıkları andan itibaren kimsenin ağzını bıçak açmadı. Herkes derin bir sessizliğe bürünmüştü. Böylelikle Munise hayatında hiç kolay atlatamadığı veda faslına gelmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veda Vakti
General FictionMunise hayatı boyunca veda ettiği şehirlere bir yenisini daha eklemişti... İzmir... Annesi ve babası sanat tarihi araştırmacıları olduğu için şehir şehir, ülke ülke, kıta kıta dolaşmışlardı, ve tabi peşlerinden Munise'yi de götürerek. Munise; naif...