1- Kader

14 2 1
                                    

-Bir Sonbahar Sabahı-

*Almanya da ki iki yakın arkadaş

"Çan seslerini duyuyor musun? Bu hava da onları duymazlıktan gelmek fazla acımasızca. Hava harika! Saç diplerime kadar ıslandım ama bir önemi yok. Ya birileri evleniyor ya da..."

"Yine saçma sapan konuşmaya başlama, lütfen. Ya da ne? Her zaman ki gibi biri mi ölecek? Ayrıca etraftan gelen bir çan sesi de yok. İyi misin? Bugün biraz daha fazla mı ıslandın? Hadi gidelim." durdu ve ardından: "Hemen."

"Peki nasıl istersen. Kurulanman için yardım edeyim mi?

"Sen daha çok ıslandın Önce seni kurulayalım."

Ah, merak etme ben yeterince kuruyum. Çan seslerine gideceğim."

"Ne demek istiyorsun? Evlenecek misin? Ölmek yok unuttun mu? Ayrıca bu yağmur da olmaz sırılsıklamsın."

"Ne demek istediğimi yakında öğrenirsin. Evlenmek için çok erken..."

-

*İspanya da ki iki yakın arkadaş

"Hey! Hadi buraya gel."

"Ne yapıyorsun bu yağmurda?"

"Çan seslerini dinliyorum."

"Ha?"

"Duymuyr musun? Çan sesi işte."

"Sen ilacını içiyor musun?"

"Hayır. İlaç alacak param yok iki aydır içmiyorum. 

"Sana hemen ilaç almaya gidiyorum. Çan seslerine - olmayan sesler- artık dayanamam."

"Bu bir borç."

"Unut gitsin." dedi arkasına dönüp.

Keşke dönmeseydi. Gelen arabayı ikimiz de sonradan fark etmiştik. Bu sefer ki çan sesleri onun içindi... Hayat onu kaybetmişti veya o hayatı ya da ben her ikisini... Ortalıkta kimsenin evlendiği yktu. Çalan çanlar sadece ölüm haberi için miydi? 

-

Bugün İspanya'ya geleli 10 gün oldu ve kalacak en uygun otele bile param kalmadı. Her gün daha uygun bir yer ararken geçen günlerim asıl amacımı bana unutturuyordu. Böyle giderse geri dönecek param bile kalmayacaktı ve az lan ingilizcem ile burada çalışmaya -tabi bulursam- çalışacaktım. Durum kötü. Ah, tanrım! Sanırım bir iyilik meleğine ya da yolda bulacağım ağzına kadar para dolu bir cüzdana ihtiyacım var. Normal de böyle biri değilim. İhtiyacım olmasa böyle bir şeye "evet" demem. Öğle yemeğini bile yememiştim ki artık akşam yemeği vaktiydi. Her zaman ki gibi gittiğim yere doğru ilerledim. Yürüyerek gidebileceğim en yakın yer orası olduğu için tercihim oradan yanaydı. Yayalar için kırmızı ışığı görünce beklemeye başladım ta ki o anda kulaklarım çınlamaya başladı. Ellerimi kulaklarıma götürecekken gerek kalmadı. Kısa süreli çınlama yerini çan sesine dönüştürdü. İçim korku dolmuşken içimden of  çektim. Dikkat etmeliydim. Birinin evlendiği yoktu. Yeşil ışık. İçimden yavaşça sayarak adım attım. Sakinliğimi korumaya Çalışıyordum. O kör edesi ışık da neydi öyle?

-

"Tanrım! Ona yardım et. Katil olmak istemiyorum. Hayır! Ne zaman kendine gelecek kimse neden bir şey söylemiyor?"

Gözlerimi açmadan kulaklarım bu kadının çığlıklarıyla kendine geldi. Gözlerimi aralamayı başardığımda ona dönmeye çalıştım. Hareket ettiğimi fark edince heyecanlandı, bir çığlık daha kopardı. 

"Ben iyiyim, teşekkürler."

Kadın kendi kendin "İsa bize yardım etti." deyip ikimizi de kutsamaya çalışıyordu. Anlamıştım. Endişeleniyordu.

-

"Ben Ellie."

Starbucks çalışanına tebessüm ederek başıyla bir şey istemediğini işaret etmeye çalıştı.

"Kerem."

"Kerem?"

"Ah, evet. Türk'üm. Bir kaç hafta önce Almanya'dan geldim. Bir mevzu beni buraya getirdi." zor da olsa gülmeyi başarmıştım. 

"Hiç Türk arkadaşım olmamıştı. Seni daha yakından tanımak isterim. dedi Türkçe telaffuzla. Ardından ekledi: "Annem." suratını buruşturdu. "Üvey. O da Türk."

O kadar kararlı ve sert bir şekilde söyledi ki sevmediğini anlamıştım.

"Gerçek annen?"

Gözleri doldu peçeteye uzandıktan sonra tekrar bana döndü.

"Öldü. Babam da ondan iki yıl sonra..." devamını getirmek istemezcesine sustu. 

Kötü bir durumdaydı. Benim gibi. 

"Mecbur onunla kalıyorum -annesinden bahsediyordu.- başka gidecek yerim yok." iç geçirdi. "Ne kadar sinir bozucu olsa da onunla yaşıyorum."

"Onunla yaşamak zorunda değilsin." diye çıkıştım.

"Babamdan kalan her şeye el koydu." Omuz silkti "Sen neden buradasın?"

"Çan sesleri."

Dediğimi duyunca gözlerini büyüttü. Ne oldu diye sormak istedim ama o benden önce davrandı.

"Çan sesleri mi?"

"Evet."

"Ne oldu? Ne çanı söyle."

Neden birden böyle tepki veriyordu ki? "Sakin olur musun?" dedim azarlarcasına.

"Hayır olamam! Biliyordum, gerçek. Çan sesleri duyan sadece ben değildim. İşte bu!"

"Ne,ne gerçek?" 

Gerçekten anlamıyordum ne demeye çalışıyordu. Meraklı gözlerimle ona bakarken bana döndü ve güldü.

"Sana her şeyi anlatacağım galiba aradığım şeyi sende öğrenmek istiyorsun. Kalacak yerin var mı?"

İçimi mi okuyordu acaba? Çekinerek; "Hayır." dedim 

Neşeyle ayağa kalkıp el çırptı. "Harika bugün benim misafirimsin hadi eve gidiyoruz. Yolumuz uzun."

Düşünmem gerekiyordu. Annesi ne derdi ve daha yeni tanıştık. Fazla vaktim yoktu... Gözlerimi bir saniyeliğine kapatıp actım. Masanın yanındaki montumu alıp arkasından yetişmeye çalıştım. "Geliyorum!"

^^ 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 31, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Son Perde; AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin