Ölmek istediğimi kafamda defalarca tekrarladım. Gözlerimden akıp yanaklarıma düşen damlaları umursamadan, kafamda aynı şeyleri tekrarlayıp durdum. Artık dayanamıyordum, belki de dayanmak istemiyordum. Güçlü durmak istemiyordum, ağlamak istemiyordum.
Gözyaşlarımı durdurmaya çalışırken oturduğum soğuk banyo zemininden yavaşça kalktım. Ağladıktan sonra kendimi karşısında bulduğum dert ortağıma baktım. Aynama... Gözlerim ağlamaktan kızarmış ve şişmişti.
Aynadaki görüntümden sonra saçmaladığımı farkettim. Ben ölmek istiyorum diyemezdim. Dayanamıyorum da diyemezdim. Ben daima güçlü olmak zorundaydım. Hep birilerini korumaya çalışan ve sonunda zarar gören ben olmak zorundaydım.
Aynadaki berbat görüntüme bakmaktan vazgeçip musluğu açtım. Kendime gelebilmek için soğuk suyu avuçlarıma doldurup yüzüme çarptım. Ve evde kimse olmamasına rağmen kilitlediğim kapıyı açıp odaya girdim. Yatağa doğru giderken telefonum çalmaya başladı. Telefonu elime alırken kayıtlı olmayan numaraya bakıyordum. Ağlamaktan kısılmış sesimle telefonu cevapladım.
''Efendim?''
''Benim'' dedi tanıdık bir ses. Cevap veremedim. Bir daha asla ağlamayacağıma dair söz verdiğim adama cevap veremedim. Sustuğum için konuşmaya devam etti.
''Özledim. Hemde çok...''
Ben de özlemiştim, hemde çok... Ancak 10 yıl sonra neden aradığını merak etmiştim. En son yaşadıklarımız aklıma geldi. Aslında hiç unutmamıştım.
Cevap vermediğimi farkettiğimde kendime gelip ''Ben özlemediysem ne olacak'' diye sordum. Ama onu bulmuşken kaybetmek istemiyordum.
''Hım'' diye mırıldandı. Bu kadar yıl geçmesine rağmen sesi aynı sıcaklıktaydı. Bende ''Hım'' diyerek yanıtladım. Bir süre ikimizde sessiz kaldık. Aramızdaki sessizliği bozdu ve ''Buluşalım mı'' diye sordu. Hafif bir kahkaha attım. Çünkü biz yüzyüze konuşamazdık. En azından o yapamazdı.
''Bizim panterin utangaç yari buluşalım mı dedi?''
Geçmişle alakalı bir espriydi bu. Bozulacağını biliyordum. ''Ya, yapma şöyle'' diyerek yakındı. ''Tamam, buluşalım. Tabi yüzyüze konuşamama aşamasını atlattıysan. Güldü. Eskiden gülüşüne aşık olduğum adam. Yine öyle bir güldüki kalbim sıkıştı. Ardından ''Tabiki atlattım'' dedi.
Ciddi bir şekilde '' Tamam o zaman'' dedim. On yıl önceki son konuşmamızdan bahsetmeye niyetim yoktu ama unutmamıştım. Ve bu canımı yakıyordu. ''Beni yine 'kuşun' olarak kaydet'' dedi. Kısa bir vedayla telefonu kapattım.
Çok istekli görünmek istemesemde heyecanlıydım. Fakat on yıl sonra beni arayarak kendini hatırlatmasına sinirlenmiştim. Ben her sıkıldığı zaman kullanabileceği biri değildim.
Yarım saat önceki ölme isteğim bir telefon görüşmesiyle yok olmuştu. Eğer kendimi o an öldürseydim bana hayat veren adamla buluşamayacaktım. Ki bana hayat vermiş olmayacaktı...