Umut... Bazen umutsuzluğun kıyısındayken bile gelir bulur bizi. Hayattan beklentilerimizi kestiğimiz anda kapımızı çalması da hayatın bir oyunu değil mi? Luhanı görebileceğime olan bütün inancımı kaybetmiştim. Ama şansa bakarsınız ki şu an prova odasında sipariş ettiğimiz pizzaları getirmesini bekliyorum. O kadar olay ne zaman oldu bilmiyorum. Önceden birbirine yabancı iki insanken şimdi nasıl biz olduk onu da bilmiyorum. Ama hayatta ne olacağı hiç belli olmuyor işte.
Yaklaşık on dakikadır pizzayı getirmesini bekliyorum. Cidden kapının önünden pizzayı almak bu kadar zor değildir sanırım.
Beklemekten sıkıldığım için kapının önüne çıktım. Ve... Evet Luhan'ı her an çünkü şu an karşısında hiçte güzel olmayan (!) bir kızla konuşuyor.
Kıza ters ters bakarak Luhanın yanına gittim ve koluna girdim. Bir an ne olduğunu anlayamadı ama sert bakışlarımdaki 'sen öldün' tehtidini aldı sanırım. Karşısındaki aptal sarışın ne olduğunu sorarcasına bana baktı. Tabi sevgilisi olduğunu görünce morardın anlamak kolay tatlım.
'Luhan bu kız kim' dedi küçümser bir sesle. Tabiykide kendimi tutamazdım bu yüzden lafa atladım ve ' Bu soruyu benim sormam gerek tatlım. Sen kimsin ve sevgilimin yanında ne işin var? dedim. Kız şaşkın bir şekilde bana baktı. Daha sonra Luhan'a dönüp ' Ben sevgilin olduğunu bilmiyordum' dedi. 'Öğrenmiş oldun şimdi uzaklaş' dedim ve kıza seni öldürürüm bakışlarımı attım.
Yanımızdan giderken gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum. Ee güzelim baktığın kişiye dikkat ediceksin. Ha tabi Luhan öküzü de masum değil. Sevgilim var diyemiyor sanki.
Luhan gülmeye başladığında ona ben ejderhayım ve geçmişten geldim demiş gibi bakmaya başladım. Hayır ben bu kadar sinirliyken nasıl gülebiliyor bu çocuk anlamıyorum. Yok ya şaka gibi. Öküz ne olucak. Kıza sevgilim var bile dememiş artık o an aklından neler geçiyorsa unutmuş beni.
Gözlerimin dolduğunu hisedince odaya girdim ve kapıyı kilitledim. Luhan arkamdan gelmişti ama yetişememişti.
'Naeun aç şu kapıyı' dedi ciddi bir sesle. 'Açmıyorum defol git! diye bağırdım. Ofladığını duydum ama ondan sonra ses gelmedi. Bir süre ses gelmeyince Gittin mi? diye seslendim. Aptal baş belası. Sen kapıyı açmadan gitmiyceğimi biliyorsun dedi kesin bir sesle.
Evet lanet olası bir inadı vardı ve ben kapıyı açmadan gitmiyceğini biliyordum. Bir süre daha bekledikten sonra kaderime razı olup kapıyı açtım. Beni görür görmez 'Ağlıyor musun? diyer sordu. Ağlıyor muydum? Farkında değildim. Sinirlendiğimde hep ağlardım ve farkına bile varmazdı çoğunlukla. Çoğu insana göre üzüldüğünde değil sinirlendiğinde ağlayan bir yapım vardı.
Cevap vermeyince 'Ne oldu prenses? dedi o beni kendisine aşık eden ses tonuyla. Bunu yapma. Sinirlerimi bozup sonra da böyle tatlı konuşup yumuşatmaya çalışma Luhan dedim ağlayarak. Öyle bir niyetim yok. Neden ağladığını gerçekten anlamıyorum dedi. Bazen gerçekten aptal olabiliyor. Bazen mi dedim? Çoğunlukla. Şu an neden ağladığımı anlayamıycak kadar aptal. Sinirli bir şekilde baktım ve Ciddi misin Luhan? Orada ben gelmesem kıza sevgilin olduğunu bile söylememişsin. Bu kadar mı senin sevgin? dedim içimdeki herşeyi dökmek istercesine. Gerçekten sinirlenmiştim. Aptal. Kız bana başkanın odasını sordu sevgilimin olduğunu söyliycek kadar konuşmamıştık. Her yanıma gelen kıza daha konuşmaya başlamadan benim sevgilim var mı deyim? dedi. De. Sana yaklaşmalarına izin ver...
Cümlemi tamamlama engel olan Luhanın dudaklarımın üzerine örtülen dudaklarıydı. Bir süre sonra dudaklarını dudaklarımdan çekti ve Sinirlenince çok tatlı oluyorsun dedi. Her seferinde bunu yapıyordu işte. En sinirli anımda bir şey yapıp utanmama sebep oluyordu ve ben söyliyceklerimi unutuyordum.
'Karnım aç' dedim sesimin çıkmasını ümid ederek. Güldü ve Cidden romantik anları çok güzel bozuyorsun dedi. Ne yapabilirdim ki. Eğer o konudan konuşsak kıpkırmızı olacağımı biliyordum çünkü.
Yanımdan kalıp dışarı çıktı ve saniyeler sonra elinde pizzayla içeri girdi. İçinden çıkardığı bir dilimi ağzıma doğru uzattığında ısıracaktım ki birden geri çekti.
Affettin mi beni prenses? Affetmediysen pizza yok dedi. Cidden zayıf noktamı çok iyi buluyordu. Tamam aptal affettim dedim ve bunun üzerine o nefesimi kesen gülümseyişini yüzüne yerleştirip pizzayı unzattı.
Yemeğimiz bitene kadar nerdeyse hiç konuşmadık. Ben o sırada Luhanın gülümseyişini düşünmekle meşguldüm. Kelebeğin ömrünü uzaltabilecek derecede bir gülüşü vardı. Tabi benim ömrümü kısaltıyor çünkü bir gün onu izlerken kalbim duracak.
Luhana baktığımda onunda bana baktığını farkettim ve gülümseyip kollarının arasına girdim.
Nasıl yapıyorsun bunu? Nasıl bir anda sinirlendirip bir anda mutlu ediyorsun? Nasıl kalbimde bu etkiyi yaratıyorsun? dedim içimdehi herşeyi döküp rahatlamak istercesine. Bu soruları bende soruyorum kendime. Ama sonra diyorum ki ne önemi var. Şu an yanımdasın ve bundan daha önemli olan hiç bir şey yok. O yüzden susalım baş belası. dedi. Ondan böyle sözler duymaya ne kadar zaman geçerse geçsin alışamıycaktım sanırım. Bana daha sıkı sarıldı ve bende gözlerimi kapatıp kendimi huzurun kollarına bıraktım. İşte huzur burdaydı. Bu iki kolun arasında. Ne kadar kavga edersek edelim beni huzurum Luhandı.
Evet ikinci kitabın ilk bölümünü yazdım. Aslında yazmayı düşünmüyordum ama arkadaşlarımdan ve sizden isteyenler oldu ve bende hem hikayeyi sevdiğim hemde sizi kıramadığım için yazmaya karar verdim *-* Umarım ilk kitabı olduğu gibi bunuda beğenerek okursunuz^^ Yorumlarınız benim için çok önemli lütfen yorum yapmayı unutmayın *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Gerçeğim 2
RomanceHerşey çok güzel gitmektedir. Naeun Luhanla çok mutludur. Ama her mutluluğun bir sonu vardır sözü tamda bu kısımda devreye girer ve ikilinin hayatlarının dahada karmaşık bir hal almasına sebeb olur. Peki olan herşeye rağmen Naeun ve Luhan ayrı iki k...