multimedia;Cem (Dylan O'brien) bu arada bu bölümü 31 kişi okumuş olarak görünüyo haberiniz ola :Dstardustst yazara demiş ne kadar amklı bi bölüm amk sonra yazar demiş ayy ne kadar da amk bi kız sonrada evlenmişler asdhcfcg...
OH MY ALLAH ~ 4
Telefonumun melodisiyle irkildim. Çantamın küçük cebinden çıkarttım ve ekranda yazılı olan isme baktım.
Mert.
Eski sevgilim..
Eski sevgilim deyince böyle çok kişiyle çıktığımı falan sanıyorsunuz değil mi? Halbuki ilk çıktığım.
Derin bir nefes alıp açtım. ''Seray ben dayanamıyorum lütfen barışalım mı?'' dedi yalvarırcasına.
Bıkkınca nefesimi verdim ve kendimi uzun bir konuşmaya hazırladım ve başladım -uzun bir konuşma derken faceden bulduğum birkaç laf sokma şeysini onda uygulayacaktım. -
''Sen hiç kırık bardakta su içtin m-'' oflayıp sözümü kesti. '' Lanet girsin tamam kapat kapat.'' yüzümü buruşturdum ve kapattım. ''O lanet senin burnuna girsin, ibne.'' diye mırıldanıp telefonumu cebime sıkıştırdım.
Üniversitenin kapısından girdim. Tabii Hazal hanımefendi 5-6 adım arkamda garip aksanıyla Barış ve onun yanındaki sapıklıkta mastır yapmış Cem ile birlikte yürüyerek geliyorlardı. Ben onlarla birlikte gelmeyi kabul etmemiştim. Ne olum daha dün bir bugün iki elin oğluna nasıl güveneyim abi?
Üniversitenin merdivenlerinden iniyordum ki şans bu ya yine tam düşecekken iki güçlü kol belimi kavradı. Bilin bakalım kim tuttu. Evet evet bildiniz. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verip ittirdim onun bedenini. ''Ohoo yeter ama!'' deyip sinirle ayağımı yere vurdum.
Barış kaşlarını çattı. ''Kıza iyilikte yaramıyor anasını satayım.'' dedi suratıma bakmaya devam ederken. ''O iyilik senden gelince maalesefki yaramıyor Barışcığım.'' dedim sinirle inleyerek. Bir de bu sapık eksikti başımıza. ''Oo sapıklıktan 'cığım' lara terfi etmişiz '' dedi daha yeni benim söylediğim lafı bana sokarak. Yüzümü buruşturdum. ''Ayıp ruhlu pis sapık!'' dedim ve onu önümden iterek koşup Hazallar'a yetiştim.
Hazal öküz gibi dürttü kolumu. İlk önce koluma baktım delinmiş mi diye. Delinmediğinden emin olunca bakışlarımı Hazal'a çevirdim. Kaş göz işareti yaptı. Bende anlamadığıma dair kaş göz işareti yaptım. Oflayıp nefesini verdi.
''Kızım sen neden bu çocuğa böyle davranıyorsun, yok yani aksanını mı beğenmedin? Bence gayet tatlı çocuk.'' Dedi gözleriyle Barış'ı taciz ederken. Barış oradan lafa atladı. Gülerek; ''Zor kızı oynuyor, bana aşık oldu.'' sert bir kahkaha patlattım. Tamam onun ve baklavaları için deliriyor olabilirdim ama bu ona aşık olduğum anlamına gelmiyordu.
''Ben ve sana aşık olmak? Hah, güldürme beni'' dedim gülmeye devam ederken.
''Benim ve baklavalarım için deliriyorsun.'' onun ve baklavaları için deliriyorum.
''Dağıtırım seni çocuk!'' dedim sinirle inleyerek. Ya bu çocukla tanıştığım günden beri sinirlerim tavan yaptı. Ukalaca sırıttı. ''Nasıl olacakmış o bana bir anlatsana, nasıl yapacaksın?'' gözlerimi devirdim. Cevap vermeden yerime oturdum.
Derste Hazal'ı biraz kızdırayım dedim. "Hazal silgin var mı?"
"Evet, var." dedi. "İyi tamam ne yapayım?" diyerek silgiyi uzattığı elini ittirdim. Sinirle inledi. Level completed. Ne kadar işsiz bir insanım ben...
Tam ders bitti ki yine telefonum titredi. Pantolonum çok dar olduğu için ayağa kalktım telefonu çıkardım ve yine oturdum. Hayır yani, ben üşenmeye bile üşenen bir kızım, niye telefonu cebime koyuyorum ki anasını satıyım.
Ekrana baktığımda Mert yazısını görünce yüzümü buruşturdum ve laf sokmak için açtım. ''Ya Seray özür dilerim yemin ederim öyle demek istemedim. Hem kırık bardakta su içmek nedir kızım? Ben çatalla çorba içmiş insanım yani.'' sinsice sırıttım ve ona kendi lafını soktum. ''Lanet girsin kapat kapat.'' diyip telefonu suratına kapattım. Zaferle sırıttım ve önüme döndüm.
Sıkılıp yana döndüğümde Barış'ın sırıtan suratıyla karşılaştım. Gerizekalı birde gelmiş derste yanıma oturmuştu. Yüzümü buruşturdum. ''Ne çirkin şeysin sen öyle.'' dedim.
Tövbest. Şimdi çarpılmam an meselesi. 8 baklavalı yunan tanrıçasına taş çıkartacak, Allah'ın boş gününde yarattığı varlığa çirkin denir mi? Vicdansız mıyım lan ben?
''Kızım sen ne mal bir şeysin 8 baklavalı yunan tanrıçasına taş çıkartacak varlığa çirkin diyorsun. Tövbe de tövbe.'' bir dakika bi dakika. O bana mal mı dedi? bana? Bana? BANA?
''Lan üç suratlı maymun, balık yerken insanın boğazında kalan kılçık, tek çizgi çeken wifi, ibne, pezevenk sen kimsinde bana mal diyosun ulan mal?''
Kafasını arkaya atıp kahkaha attı. ''Ya sen ne çabuk aşık oldun bana?'' burun kıvırdı. ''Ama ben yeşil gözlü seviyorum, git lens mens falan tak.'' dedi kıkırdayarak.
Yüzümü buruşturdum ''Wifi olsan mobil veriyi açarım öyle bir nefret yani.'' deyip önüme döndüm. Homurdanarak önüne döndü. Bu da demek oluyor ki laf soktum.
Yanımda oturan Hazal'ın yanında oturan Cem -ewt çık gizil anlattım dimi- ''Mi mi mizah şov!'' deyip mal mal espriler sıralamaya başladı. Serçe parmağını havaya kaldırıp uçarmış gibi yaptı ''Serçe uçuyor.'' diyerek. E tabii Hazal şok Barış iptal ben vefad olduk yani.
Sonra Barış sanki çok güzelmiş gibi bir espri yaptı. Yalandan gülmüş gibi yapıp ''Ha ha ha çok güldüm bahçeye diktiler.'' dedi yüzünü buruşturarak. Cem ve Barış kahkaha attılar. Ben ve Hazal öldük tabii.
Ve bu gün de böyle Cem'in esprileriyle, Barış'ın yavşamalarıyla, Hazal'ın mallıklarıyla geçti. Günün sonunda da dördümüz birlikte eve gittik.
**********************&******************&*****************&**********************************
Umarım beğenmişsinizdir okurgüllerim :D sjsjsjsj yeni bölüm çabuk gelir mi gelmez mi vallahi hiç bilmiyorum.Tamam hikaye benim olabilir, tamam belki kurgu da benim, tamam belki... her neyse ama en kısa sürede yazmaya çalışacağım.iyi tatilli günler
> ağağağağağaağ ben tatile gidemiyorum ağağağaağağ <
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh My Allah 🔴
Humor→01.07.2015 • 29. 09. 2016← "Sea New York, ben Seray. New York'a okumak için gidiyorken, bir çalar saat yüzünden mallıkta diploma almış-" "Ayrıca sekiz baklavalı..." "Burada tanıtım yapıyoruz, karışmasana!" "Aslında şöyle olacaktı; bir yellow yelloz...