"Ecee!"
Lanet olası kardeşimin seslenişiyle uyandım.
"Minik şey! Abla demeye alışamayacakmısın sen"
"Hiç sanmıyorum Ecee! diyerek kıkırdadı. Hızlıca kapıya doğru gitti ve sertçe kapatıpo ilerledi. Büyük bi sinirle yatağa tekrar yatıp, rüyalar alemime dalmayı planlıyordum ancak o minik şeytan koridorda "Ecee! Ece!" diye bağırarak koşuyordu. Bu çoçuk dünyaya bana gıcıklık olsun diye doğdu heralde.
Umursamadım. Poları üstüme çekip uyumaya çalıştım.
~YARIM SAAT SONRA~
Odama birisi sinsice girdi. Yüzüme yağmur yağıyordü sanki. Gözümü açtığımda kardeşim diye hitap ettiğim canavar yüzüme su tabancasını yüzüme fışkırtıyordu. Artık dayanamayıp "Mertt!" diye büyük bir çığlık attım. Ayağa kalktım. Küçük şeytanı kovalamaya başladım.
Mutfakta annemin mütüş elleriyle yaptığı o mütüş kahvaltıyı görünce duraksadım. Sinirlendiğimi unutup kendimi kahvaltının içinde buldum. Öküz gibi acıkmıştım.
Kahvaltımı bitirdiğimde odama çıktım. Bavulumu hazırlamaya başladım. Çünkü en sevdiğim arkadaşım olan Selin'le tatile çıkacaktık.
Haa ben size kendimi tanıtmadım. Ben Ece Safir, 17 yaşındayım. Yüzmeyi çok severim. Daha 3 yaşındayken babam yüzmeyi öğrertmişti. İstanbul'da doğdum, büyüdüm ve hâla da İstanbul'da ailemle birlikte yaşıyorum. İleriki bölümlerde daha iyi tanırsınız beni. Şimdilik bu kadar yeter.
Bavulumu hazırladım. Odamdan çıkıp merdivenlere doğru ilerledim. İşte zor olan yere geldik. Bu koca bavulu merdivenlerden nasıl indirecektim ben? Yapacak bisey yok, indirmeye başladım. Tahminen 10-15 basamak vardı. 3. Basamaktayken babamın sesini duydum.
"Yuh kızım, bu kadar kıyafeti ne yapacaksın sen tatilde?" dedi.
"Ee babacım olacak o kadar sonuçta tatil bu" diyip indirmeye devam ettim.
"Sen aşağıya in ben getiririm bavulunu" dedi babam.
"Teşekkür ederim" dedim rahatlamışcasına arabanın yanına gittim. Telefonla ilgilenirken omzuma bir el dokundu. Gelen Selin'di. Yorulmuş gözüküyordu.
"Hoşgeldin" dedim.
"Oh sonunda gelebildim "
"Hayırdır kızım ne bu hâl?"
"Tam taksiye bindim geliyorum şoför eski sevgilim çıktı. Bende hemen arabadan indim. Yürüyerek gelmek zorunda kaldım. Haliyle bavulu taşımak zor" dedi.
"Sen bavulunu bırak arabaya geç o zaman" dedim. Kafasını salladı ve arabaya bindi.
Babam gelince bavulları Mehmet Amca'ya yani şoförümüze verdi ve bagaja koydu.
Daha sonra arabaya bindim. Havaalanına giderken Twitter'a "Antalya yolcusu kalmasıın!" diye bi tweet attım. Selin'le selfie çekilip Facebook'a atmayı da ihmal etmedim tabi. Aradan yarım saat geçince Mehmet Amca;
"Havaalanına geldik Ece Hanım" dedi.
Teşekkür edip arabadan indik. Bavullarımızı alıp uçağa doğru ilerledik.Selin yerine oturdu. Ama benim yerimde yaşlı bi teyze oturuyordu. Onu kaldırmak istemedim. Selin'e de söyleyip başka bi yere oturmaya karar verdim.
Hostes Hanım'a boş bir yer olup olmadığını sordum. İlerideki koltuğun boş olduğunu söyledi ve bende gidip oturdum. Telefonu uçak moduna aldım. Kulaklığı takıp, müzik dinlemeye başladım. Başımı da cama yasladım. Etrafı seyrederken kulaklığın tekinin çıktığını hissettim. Alıp tekrar takacaktım ki birisinin elinde olduğunu gördüm.
"Burası boş mu acaba?"
Oha! Taş, Kaya, Beton, METEOR!
Kumral, Gözleri yeşil, boylu poslu, kaslı maslı. Ne ararsan var."Heyy?!"
"Ah pardon, boş tabii"
"Teşekkür ederim" dedi ve oturdu.
"Ben Bora" Elini uzattı "Bende Ece" deyip elimi uzattım. Kulaklığı tekrar takıp, başımı cama yasladım. Kendime saçma sorular sormaya başladım. " Sevgilisi var mı? Kaç yaşında? Kimi seviyor..?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Adası
Random"Aşk üç harflidir fena çarpar" Birbirini seven iki gencin karmaşık aşk hikayesi.